Tamamen kadınlardan oluşan bir ülke nasıl olurdu? Anaerkil bir topluluk ile ataerkil bir topluluğun kıyaslamaya kalksak birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları neler olurdu? Anaerkil bir mirasta var olan bir din nasıl olurdu? İşte Charlotte Perkins Gilma’nın 1915 yılında kaleme aldığı Kadınlar Ülkesi adlı kitap neredeyse tamamen bu sorular üzerine kurulmuş bir kitap.
Kitaptaki olaylar Vandyck Jennings ya da kısaca Van adlı karakterimizin kaleminden aktarılıyor bizlere. Van ve kendisi gibi araştırmacı olan; Terry O. Nicholson ve Jeff Margrave bir keşif gezisi sırasında yerli rehberlerden duydukları Kadınlar Ülkesini’nin gerçekliğini merak edip bu saklı ülkeyi bulduklarında edinecekleri ün motivasyonu ile keşfe başlıyorlar ve aradıklarını da buluyorlar, fakat umduklarını değil. Kitapta karakterlerimizin karşılaştıkları tamamen kadınlardan oluşan ve medeniyet bakımından da oldukça gelişmiş bir topluluk karşısında şaşkına uğramaları, bu kadınlarla kurdukları iletişim ve birbirlerinin dünyalarını birbirlerine anlatma çabaları anlatılıyor.
Yazar Gilman, içerisinde bulunduğu ataerkil toplumu oldukça iyi gözlemlemiş ve tespit ettiği sorunlara kurguladığı Kadınlar Ülkesinde oldukçe makul çözümler getirmiş. Savaşın ve hastalıkların olmadığı, kişisel hırs ve ihtirasların toplumda barınamadığı, tek bir bilince sahip olmasa da toplum olmanın getirdiği sorumluluk sayesinde adeta bir karınca kolonisi gibi işleyen bir ütopik ülke Kadınlar Ülkesi.
Zihin perspektifinizi genişlemek açısından oldukça faydalı bir kitap olduğu kanaatindeyim. İyi okumalar.