Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ördekler Okulu
Masal anlatmışlar ve süslü çok heyecanlanmış ve bir kardeşi de çok heyecanlanmış ama Ötekiler mıymıylanmış onun için de annem demiş ki Haydi Masalı bitireyim sonra sizi dereye ileteyim demiş Evet sonra masal bitmiş dereyi elletmiş denedim balıklarla oynamış balıklarla oynamışlar yarışmışlar sonra arkadaşlarıyla oynamışlar sonra Anneleri demiş ki Yarın okulumuz var haydi gidelim erken kalkacaksınız demişler çantalarınızı hazırlayalım demişler Ondan sonra da gidip çantalarını hazırlayıp şey size Bakayım öğretmeninizi beğenecek misiniz demişler Ondan sonra Ötekiler hiç uyumak istemiyorlarmış ama uyumuşlar mecburen ve yarın okula gitmek istemiyormuş aslında küçük Aman mecburen gitmiş ve şey servise demiş ki anne ne olur benim için küçük Çocuğuma iyi bakın Çünkü hiç gitmek istemiyor demiş onun için servis hep ona bakmış sonra kaçar falan demiş Yani onun için de servis sadece ona bak ve okul çok iyi geçmiş ve anne annesi ile paylaşmış hepsini bu kadar
Reklam
Ördekler Okulu
Bir gün ördekler annelerine deyip Anne biz bugün dereye gidebilir miyiz demişler annesi hayır demiş çünkü tilkinin masalını anlattım size onun gibi olabilirsiniz demiş onun için annesi onlara izin vermemiş benim İşlerim bitsin beraber gideriz demiş ama Ördekler ne olur diye yalvarmış sonra gelmişsin Anne lütfen gidelim demiş Sonra annesi demiş ki gelirse masal anlatayım demiş sonra Kardeşler gidip öteki kardeşlerin çağırmışlar öteki Kardeşler bu Masalı 100.000 defa dinledik demişler ama yine dinleyelim dinlemek istemiyoruz demişler sonra süslü kızmış onları niye dinlemiyorum ben çok heyecanlanıyorum demiş onun için onun için de şey demişler Haydi gidelim süslü demiş ki Haydi gidelim demiş
Bu biraz zorlama bi yorum ancak yine de ilginç, burda kalsın.
“Sen Müslümansın ve Osmanlısın. Bunun ne demek olduğunu sana söyleyeyim mi? Dinle: Senin cedlerin defalarca ve defalarca Konstantiniyye diye sefere çıktılar. Amma yalnız kanları bu fethin misilsiz şerefini elde etmeye yetmedi. Ve Arap dahi defalarca aynı şeref uğruna, başlarında Eyub Ensari’nin taşıdığı sancak olduğu halde aynı sefere çıktılar. Amma bu emsalsiz fethe yalnız İslam da yetmedi. Vakta ki senin kanın İslamın imanı ile birleşti, işte o zaman Allah’ın takdis ettiği büyük feth müyesser oldu. Senin ikbalin, senin varlığın bu birliğe bağlıdır. Birinden koptun mu uçurum seni yutar, yutacaktır.”
Sayfa 95 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Çanakkale Savaşı
Komutanından erine kadar şehit olan kahraman 57. Alayın Sancağı halen Avustralya'nın Melbourne kentinde ki savaş müzesinde sergilenmektedir. Sancağın tanıtım paketinde şunlar okunmaktadır: " Bu Alay Sancağı Gelibolu savaş alanından getirilmiştir ama esir edilmemiştir. Türk Ordusunun geleneklerine göre bir alayın sancağı, alayın son eri ölmeden teslim edilmez. Bu sancak, sonuncu muhafızında altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk Alayı Sancağını selamlamadan geçmeyin.
Sayfa 91
Yalnızlığı Denemek
gecenin ortasında ne işin var yıldızlara dokunma yanarsın bak birazdan ay da batacak karanlık bulaşmasın ellerine tersine döner yolunu bulamazsın içi dışı uzay tozu yansımalar sahi mi yalan mı anlayamazsın bir rüya gemisi iskele sancak dokunup geçiyor hayallerine ağlayasın gelir ağlayamazsın
Reklam
Mecazi Anlatım
"Kadınlara iyi muamele edin. Çünkü kadınlar kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri tarafı üst kısmıdır. Düzeltmeye kalkışırsanız kırarsınız. Tamamen terk ederseniz eğri kalır. Kadınlara hayırla muamele edin." (Buhârî, Enbiya, 2; Müslim, Radâ', 60.) Bu hadis mecazi manada yorumlanmaktadır. Kazanlı Alim Musa Carullah Bilgiyef' e göre, bu hadis hakiki mana olan kadının kemikten yaratıldığı şeklinde anlaşılmamalıdır. Ona göre Hz. Peygamber bu hadisle hanımların hassas, nazik, ince ruhlu ve nazenin birer varlık olduklarını ifade etmiş, onlara zulmetmemek, hukuklarına saygı göstermek, varsa kusurlarını affetmek, bazen cefalarına da katlanmak gerektiğini söylemiştir.
Kurt başlı sancak Gök-Türklerde hükümdarlığın alâmetlerinden biridir.
Sayfa 104Kitabı okudu
Hesapsız ve lüzumsuz, "Bir tek Türk'ün hayatını tehlikeye sokmamak" davasından ömrünün sonuna kadar şaşmayacaktır. Ömrünün sonlarında Hatay meselesinde bir başka sözünü duymuştum. Atatürk bu mesele yüzünden uykusuz, sinirli idi. Rastladığı elçilerle tartışır, söylemediğini bırakmaz, kendi hazır bulunduğu yerlerde ecnebi sefaretlerin kulağına gidecek nümayişler yaptırırdı. Bir akşam sofrada vaktiyle Hariciye'de de bulunan bir arkadaşı: Paşam, niçin kendinizi de milletinizi de üzüp duruyorsunuz? Bir tümen yollasanız Hatay'ı alırsınız. Renani'de Alman olup bitenlerini kabul eden Fransızlar, Suriye'nin bir sancağı için sizinle muharebe mi edecekler? dedi. Öfke ve siniri dalga gibi dinerek, sesi yavaşladı: - Evet bunu ben de bilirim. Bir tümen yollasam, Hatay'ı alabiliriz. Renani'de Almanlarla muharebe etmeyen Fransızlar da Hatay için bizimle muharebe açmazlar. Fakat ya bu sefer haysiyetlerine dokunup karşı koyacakları tutarsa? Sual sorana dönerek: - Ben bir sancak için altmış şu kadar Türk vilâyetini tehlikeye sokamam, dedi
Sayfa 381 - Pozitif
Rasulullah buyuruyor ki: “Kıyametin alâmetlerinden yedisi şunlardır; األشراط الساعة باألحاديث 1) Fani alemden baki aleme göç etmemesi, 2) Beyt-ül mukaddesin fethedilip müslümanların eline geçmesi, 3) Kişinin eline bin dinar geçmesine rağmen az görüp öfkelenmesi, 4) Fitnelerin müslümanların evine girmesi, 5) Koyunların arasında ölümlerine sebep olan Kısas hastalığının çıkması gibi, insanların arasında da ansızın ölümlerine yol açacak bir felâketin doğması, 6) Her sancağın altında 12000 bin askerin bulunacağı 80 sancak altında toplanan Rum ordularının savaşa başlaması, 7) Mısır‟da burun kemikleri eğri, Ümmiye kabilesine mensup bir hükümdarın bir sultana karşı gelerek savaşta yenildikten sonra rum diyarına kaçıp rumlardan teşkil edeceği bir orduyla İskenderiye'ye gelip İslâm ordusuyla savaşması.”
Reklam
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak...
❝ Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak... ❞
Sayfa 141 - Doğan KitapKitabı okudu
"Babam bir keresinde bazı adamların sahip olmaya değmeyeceğini söylemişti. Zalim ve adaletsiz bir sancak beyi hem kendisinin hem de lordunun onurunu lekeler."
Sayfa 365Kitabı okudu
Biz yalnız bedenlerini değil, ruhlarını ve beyinlerini de çalıştırdık. Kafaları hurafe doluydu. Dinimizin güzel kurallarını açıklayarak kafalarını hurafelerden temizledik. Milletimizin büyüklüğünü, tarihimizin zenginliğini anlattık. Çoğu, vatan, Türkiye, millet, sancak, bağımsızlık gibi sözcükleri ilk kez duydu, ne olduklarını öğrendi. Günümüz kurallarına göre savaşmayı da öğrettik. Anadolu çocuklarına karavana çok yarıyor. O gösterişsiz, yoksul, hasta gibi duran köylüler doğruldular, dikildiler, kıvraklaştılar, hızlandılar. Demir gibi imanları ile yeni kazandıkları milli duygu kaynaştı, bilgiyle birleşti, yenilmez, yılmaz bir ruh yarattı. Şimdi askerin öyle babayiğit, öyle kendinden emin, öyle farklı bir duruşu var ki hepimiz iftihar ediyoruz. Tatbikatlarda bir tepeden öbür tepeye rüzgâr gibi koştuklarını görmek insanı heyecanlandırıyor. Evelallah sömürgecileri yeneceğiz."
Saraya gelen cariyeler ya Kırım Hanlığı atlılarının Ukrayna ve Polonya ovalarından toplayıp getirdiği esirler ya da Azak ve Kefe sancak beyi gibi görevlilerin satın alıp hediye ettikleri veya Akdeniz’deki Cezayir korsanlarının ele geçirdikleri güzellerdir. Venedik soylusu Bafo ailesinin kızı Safiye Sultan da bunlardandır. Bunlardan başka Kafkasya veya Akdeniz adalarındaki, Balkan dağlarındaki fakir fukaranın canları kurtulsun diye saraya gönderdiği veya esirciye verdiği genç kızlar Hareme gelirdi.
Ama, vücudun sancak beyi olan şehvet, yalancının biridir. Gurur ve kibir ehlidir. Hırs (şiddetli istek) içindedir. Canın veziri olan aklın buyruklarının aksini işlemeğe kalkar. Beden şehrinde ne görürse onu kendisine çekmek ve tasarrufu altına almak ister. Onların, avucunun içinde bulunmasını murat eder.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.