“ Hakiki rızık verdiğimiz zaman bize ihsan edilen Allah’ın rahmetidir; satın aldığımızda, ele geçirdiğimizde değil. Biz verdigimizi sanırız, ancak aslında Allah’ın rahmetini almışızdır.”
“Biz, saffetimizle sanırız ki bütün tanıdıklarımız her zaman kendimizi olduğumuz gibi görecekler, masum isek mücrim saymayacaklardır. Halbuki aleyhimizde verilen hükümlerin sebepleri çok kere bizim kusurlarımız değil, bize bakanların görüşlerini bulandıran kendi hisleri, acizleri ve öfkeleridir.”
Her aşık oluş, (Oscar Wilde'a kulak verecek olursak) umudun kendini bilmişliğe karşı zaferidir. Kendimizde gördüklerimizi, onda görmeyi umarak aşık oluruz -yani korkaklıklarımızı, zayıflıklarımızı, tembelliğimizi, sahtekarlıklarımızı, verdiğimiz ödülleri ve aşırı aptallıklarımızı. Sanırız ki sevdiğimiz kişinin çevresine aşk kordonunu sarınca, içindeki tüm hatalardan arınacak ve tabii sevilesi olacak. Kendimizde bulamadığımız mükemmelliği buluruz ötekinde ve aşk yoluyla onunla birleşerek, (öyle olmayacağını bile bile) insanoğluna olan şüpheli inancımızı korumaya çalışırız.
Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep öyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.
"Hayatın gerçek amacı nedir biliyor musun? Yani biyolojik açıdan.
"Seks mi?"
Üremeden bahsediyorum. Genlerimizin bizden çoğalmamızı ister. Hayatlarımızı kontrol edenin kendimiz olduğunu sanırız ama aslında bize bebek yapın diyen DNA'larımızın kurbanı oluruz."
Yolu tarif edebilmenin mümkün olduğunu sanırız. Sokaklara, köylere, şehirlere verdiğimiz isimlerden öte değildir tarifimiz. Yol tarifsizdir. Yolcunun yüreğindeki çentiklerdir.
Günler hep böyle geçecek, güneş hiç batmayacak, neşe de keder de hep aynı kalacak sanırız. İnsanoğlu aldanıştadır. Güneş batar, yağmur kesilir, kuşlar yuvalarına çekilir. Hiç ummadığın anda bir dalga gelip kayığı devirir.
Kimse kimseyi tanıyamaz, tanıdığımızı sanırız. Tanıdığımız kadarına inanırız. Eğer gerçekten tanısak, bırakın aşkı filan, kimse kimseyle arkadaş bile olamaz.
Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır... Kurduğumuz düzen hep böyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.
Hazır olduğumuzda, gardımızı almış ve tedbirli olduğumuzda sınanma sıramızın geleceğini sanırız ama öyle olmaz: Habersizce, hiç beklenmedik zamanlarda, kılık değiştirmiş olarak, en sıradan anlarda karşımıza çıkar sınavlar.