Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her devrin zorba ve zalimlerinin M.7. yüzyılın Mekke toplumundaki temsilcileri olan Mekke ileri gelenleri de Resûlullah'a ve diğer müminlere yaptıkları baskı, iskence ve her türlü zorbalıkları sanki kendileri yapmamış gibi, sadece “La ilahe illallah' dediği için Yasirleri, Sümeyyeleri bizzat kendileri işkencelerle öldürmemişler gibi, Resûlullah'ı ve temsil ettiği davasını kastederek 'Biz çok sabır gösterdik' diyerek kendilerini temize çıkarmanın, vicdanlarını rahatlatmanın gayretini taşıyorlardı. Aslında bunlar söylerlerken de kin, zorbalık, zulüm gibi vasıflarının daha nasıl başka tarzlarda açığa çıkabileceğinin hesabını yapıyorlardı. Bütün zorbalık ve zulümlerine rağmen gelişip yayılmasına engel olamadıkları İslâm davetini yok edebilmenin, bu uğurda her şeyi yapmayı meşru görmenin arzusu içerisindeydiler. Fakat her istediklerini yapamıyorlardı. Bizzat mevcut sistemden, kendi haksız menfaatlerinin dayandığı sistemden kaynaklanan bazı engelleri vardı. Mekke'de bir iç savaşın patlak vermesinden çekiniyorlardı.
Sayfa 464Kitabı okudu
258 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
İNSAN-HAYVAN
Saf dürtü ve yasaların bu kadar açık ve yalın bir şekilde karşıma çıkacağını nasıl bilebilirdim. Bir çok kişinin hayatının erken zamanlarında okuduğu bu kitabı ben, üniversitede okuma fırsatı verdim kendime. Daha önce okuduğum kitaplarda olduğu gibi bu kitabın da neden klasik olduğunu anladım. Zamanı olmayan kitap, en güzel kitaptır. Öncelikle
Beyaz Diş
Beyaz DişJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202076,8bin okunma
Reklam
tam yirmi yaşına girmek üzereyken, başka bir insanla karıştırıldığı için anlamsızca öldürülüyor. üstelik bundan otuz yıl önce. sen de öylesine talihsiz bir genci kıskanıyorsun. öyle çok kıskanıyorsun ki sanki göğsün sıkışıp kalıyor. senin birilerine karşı kıskançlık dolu hislere kapılman, doğduğundan beri ilk kez oluyor. kıskançlığın ne demek olduğunu, nihayet çok iyi anladın işte. ovayı saran bir ateş gibi yüreğini yakıyor o kıskançlık. doğduğundan beri ne başka birine imrendin ne de başka birinin yerinde olmak istedin. fakat şu an o gence tüm yüreğinle imreniyorsun. eğer elinde olsa o gencin yerinde olmak istiyorsun. yirmi yaşında işkence görüp demir sopalarla dövülerek öldürüleceğini bilsen bile. bunu bile göze alarak, o gencin yerine geçip on beş yaşından yirmi yaşına kadar saeki hanım'ı doyasıya sevmeyi, onun da sana koşulsuz bir sevgi beslemesini istiyorsun. ona özgürce sarılmak, bıkmadan usanmadan sevişmek, vücudunun her noktasını parmaklarınla okşamak istiyorsun. onun parmaklarının da senin vücudunda dolaşmasını istiyorsun. öldükten sonra da, onun yüreğine dağlanmış görüntüler olarak kalabilmeyi. her gece anılarından çekip çıkaracağı biri olabilmeyi. evet, şu an çok feci bir durumdasın. çoktan yok olup gitmiş bir kıza aşık olmuşsun ve çoktan ölüp gitmiş bir genci kıskanıyorsun. yine de bu duyguların, senin şimdiye kadar yaşadığın duygulardan çok daha gerçek ve boğucu. çıkışı da yok. çıkışı bulma umudun bile yok. zaman labirentinde yolunu kaybetmişsin. her şeyden önemlisi, oradan çıkmayı sen de hiç istemiyorsun. değil mi?
Sayfa 317Kitabı okudu
Prens Andrey mutluluğun sadece olumsuz olabileceğini düşünüyor ve söylüyordu ama bunu, hafif bir acı ve ironi vurgusu katarak söylemişti. Sanki bunu söylerken başka bir düşünceyi, olumlu mutluluğa ulaşma isteğimizin içimize, sırf bu isteğimize ulaşamayıp işkence çekelim diye yerleştirildiği düşüncesini dile getiriyordu.
Sayfa 594Kitabı okudu
Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme...
“O gün Sûr’a üflenir; Allah’ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde kim varsa kıyametin dehşetinden çarpılıp cansız yere serilir. Sonra sûra bir daha üflenir; bir de bakarsın ki, bütün ölüler dirilip kabirlerinde ayağa kalkmış, merak ve endişe içinde etraflarına bakınıp duruyorlar.” (Zümer Sûresi, 68) “Yeryüzü Rabbinin nûruyla aydınlanır. Kitap
Biliyorsundur ki, kendini öldüren her insan, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, çevresini suçlamaktadır. "Beni anlamadınız, bana yardım etmediniz; işte bu yüzden ölüyorum" demektedir sanki. Onu sevenler de, kendilerini sorgulayıp suçlamaya başlarlar. "O gün şöyle demeyecektim; şu gün onu aramam gerekirdi; neden bunu yapmadım, neden şunu yapmadım" diye acı çekerler. İntihar edenler, yalnız kendilerini değil, onları sevenleri de öldürürler bir bakıma. Kaldı ki, kendini öldürmek kolaydır. Anlık bir cesaret meselesi sadece asıl zor olan yaşamaktır. Bunca felaket arasında, fazla rezil olmadan yaşamak gücünü bulmaktır asıl zor olan. Bu gücü artık bulamayan ihtiyarların ya da umarsız hastaların ölümlerine yardım etmeli. Beden tümüyle tükendiyse, hele beyin işlemez hale geldiyse, yaklaşan sonu hızlandırmalı. En doğrusu bunu hastanın yakınlarının, çocuklarının, torunlarının yapmasıdır. Ama sevdiğini öldürebilecek kadar merhametli, irade sahibi çocuklar, torunlar çok ender olduğundan, iş gene hekimleri kalıyor. Hipokrat yemini ise, onların elini kolunu bağlıyor. Bu yemin sorgulanmalı. Ölümcül bir hasta kendi kararıyla ya da bilincini yitirdiyse yakınlarının kararıyla gereksiz yere işkence çekmekten kurtulmalı.
Sayfa 63 - YKY yayınları, 83. Baskı, İstanbul, Eylül 2016
Reklam
Son derece saygıdeğer, bürokrat kesimden, öğrenim ve eğitim görmüş insanlar’ olan bir ana ve baba beş yaşındaki küçük kızlarından nefret ediyorlarmış. Görüyorsun, insanların pek çoğunda ayrı bir özellik bulunduğunu, bunun çocuklara, ama sadece çocuklara işkence etmeyi sevmek olduğunu bir kere daha olumlu olarak kanıtlıyorum. Aynı işkenceciler
130 syf.
3/10 puan verdi
Yazarın okuduğum ilk ve son kitabı oldu. Kitap o kadar ağdalı yazılmış ki sadece kelimeler üzerine sanki. Sanat sanat içindir misali, kitabın anlatısı yok. Bi ilerleyen durumu yok. Kaç kere elimden bıraktım, yarım bırakmamak için geri aldım. İşkence oldu okumak benim için. Hiç tarzım değil. Tarzı olana güzel gelebilir ama ben bilgilendirici ya da sürükleyici tarz kitapları tercih ettiğimden, sadece kelime sanatı yapan tarzları sevemiyorum. Ne anlatıyo deseniz anlatamayacağım çünkü sadece bir arayış var kitapta. Alaattin’e ulaşılmak isteniyor ama ne oluyor bitiyor anlam veremiyorsunuz. Kısacası bana göre değildi..
Bin Hüzünlü Haz
Bin Hüzünlü HazHasan Ali Toptaş · İletişim Yayınları · 20154,468 okunma
Hiç kimseye Bir merhaba demeden Aklımla işkence altındayken Kaçan saatlerle Güneşi doğuran sevdamla... Uyumak istiyorum!.. Oysa... Sanki poyraz rüzgarlara asılmışım Sustayım ama kalbime aşkın baskınları düşercesine Havadaki kırbaç sesi ıslığıyla gölgemi yerlere yatırmış Eğik başaklarıma kadar indirip vuruyor Yanlızlıktan ileri geri boş beşiklerle Zelzeleler eşliğinde sallanıp dönüp durdukça.... Çarmıhlanıyorum mavisiz büklüm büklüm geceyle!.. Sabırsızlıkla Beni bekleyen Karabasan yastığa Öylece baş koyuyorum..
"Şu konuda söz ver bana: Seni mutsuzluğuna inandıracak insanlar çevreni sardıkça, ne duyduğunu değil de, ne hissettiğini düşüneceksin; çektiklerine göre karar vereceksin ve kendi haline herkesten çok iyi bildiğin için kendi kendini sorguya çekeceksin: "Ne oluyor?" bu adamlar neden acıyorlar bana şimdi? Çırpınmaları için ne var ortada? Sanki felaket bulaşıcıymış gibi, neden bana dokunmaktan bile korkuyorlar? şu halimde kötü bir şey mi var acaba? Yoksa kötü değil de, adım Kötüye çıkarılmış olmasın" Sor kendine: "Acaba yok yere mi işkence çekiyorum, keder içindeyim? "Yoksa kötü olmayan bir şeyi kötü hale koyan ben miyim?" "Peki" diyorsun, "kaygılarımın nedeni yerli yerinde mi, nasıl anlayacağım bunu? bu iş için kural şöyle: ya yaşadığımız gündür bize işkence eden, ya yarın ya da ikisi birden."
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.