Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Onu her gördüğümde yeniden güncelliyor gibiydim. Bu yeniden oluşturma anında zihnimdeki sanrı, bellek ve delilik arasından çok az bir ayrımın olduğunu düşündüm...
"Kimse sana aşkın karşılıklı bir sanrı olduğunu söylemedi mi? "
Sayfa 181 - İthaki Yayınevi - 2. BasımKitabı okudu
Reklam
Vandal yürek! Görün ki alkışlanasın ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın yaşamak bir sanrı değilse öcalınmak gerektir.
Sayfa 174 - Tam İstiklal YayıncılıkKitabı okudu
Görünüşe bakılırsa tüm insan davranışlarına ve deneyimlerine (hem normal hem de normal olmayanlara) duyularımızı yanıltabilen ve sanrı görmemize yol açabilen çeşitli süreçler eşlik eder. Bu süreçlerle ruhsal bozuklukların aradında nasıl bir ilişki olduğu etraflıca belgelenmiş olsa da, günlük hayatlarımızda oynadıkları rol yeterince araştırılmamış olabilir. Normal insanların tecrübe ettikleri yanılsamalar ve sanrılar hakkında daha derin bir anlayışa sahip olmamız, olağanüstü, “doğaüstü” ve “duyu ötesi” olarak nitelendirilen deneyimlerin nereden kaynaklandığını açıklamamıza yardımcı olabilir.
Sayfa 175 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Güçlü bir duygunun gerçek yorumu uzaklaştırması ve bilincimize ötekinin yerini alan bir sanrı getirmesi gayet mümkündür.
104 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Thomas Mann
Thomas Mann
’ın dünyasına bu kitapla giriş yapmak istedim fakat iyi mi ettim emin değilim. Hacimli olmayan fakat ağır ve yoğunluklu bir eser. Tabi yazarın hangi kitabı ağır değil ki derseniz anlarım.
Thomas Mann
Thomas Mann
’ın tarzı bu ve onu büyük usta yapan da bu zaten. Kitaba gelelim; yazar Eisenbach yorucu bir çalışmadan sonra uzun bir seyahate çıkma isteği duyuyor ve şu sözlerle ifade ediyor; “Gezi arzusuydu bu, başka bir şey değil; fakat bir nöbet gibi bastırmış, bir tutkuya dönüşmüş, adeta bir sanrı haline gelmişti.” Kitapta geçmiyor ama Almancada “Reisefiber” diye bir kelime vardır. Anlamı “seyahat ateşi” demektir. Bir anda herşeyi yarıda bırakıp uzun yolculuklara çıkma arzusunun kelime karşılığıdır. Tam olarak bunu yaşıyor Eisenbach ve düşüyor yollara tabiri caizse yüreğinin götürdüğü yere gidiyor ve kendini Venedik’te buluyor. Bu aslında Eisenbach’ın kendi içsel yolculuğu daha çok. Kendi içinde olup bitiyor her şey. Tabi aynı anda dışarda da hayat akıyor. Yer yer mitolojiye ve antik yunan felsefesine atıflarda bulunuyor yazar. Bı kısımlar bana biraz
Milan Kundera
Milan Kundera
’nın
Bilmemek
Bilmemek
romanını hatırlattı. Yer yer derin sözler vardı insanı düşündüren. Güzel roman, daha doğrusu uzun öyküymüş türü. İçinde kayboldum aman etkisinden çıkamadım diyemeyeceğim, anlamakta biraz zorlandım ve bitirmek için bitirdim. Çıkardığım sonuç ise Thomas Mann’ın etrafına sarılı o dikenli telleri aşmanın o kadar da kolay olmayacağıydı. Fakat ben yine de bu yolculuğa talibim. Gücümü topladığım bir vakit
Buddenbrooklar
Buddenbrooklar
’ı okumayı planlıyorum. Ve belki de yolum bir gün
Büyülü Dağ
Büyülü Dağ
’a düşer.
Venedik'te Ölüm
Venedik'te ÖlümThomas Mann · Can Yayınları · 20073,613 okunma
Reklam
''İnanılmaz bir akıl hastası gibi düşünüyordum karanlıkta. Diğer herkes, sırtlarına çalınmış bir ölümü taşıyor gibiydi, oysa ben; tümünü anlamaya yitecek bir şeyler kurcalıyordum karanlıklarda... Uyumak istemiyordum, heyecanım, öfkem ve tüm benliğimi kaybediyordum saatlerce ve uyandığımda, bir zaman için unutulmuşluklar; yüzüme hırçın darbesiyle acısını savuruyordu. Felç inmiş bedenime, ukala bir sınır tanımaz gibi davranamıyordum; benimdi, ben taşıyordum fakat bu beden, çılgınlar gibi söküp atılmak istiyordu ruhundan! Korkuyordum, bir an olsun kendimi kaybedecek ve zihnim, parmaklarım, yüzüm; tüm hatlarım kontrolümden çıkacaktı, karanlıklar beni hasta ediyordu anla, tüm bu karanlık yüzler; hiçbir iyi kaygısı gütmeyen gücü elinde tuttuğunu zanneden zavallılar... iğrenç bir tebessümü yaşıyorlardı kâbuslara çalan hayatlarında, benim içimde dizginlenemeyen bir telaş, onlarda ise dinginliğe çalan bir hinlik yatıyordu. Ve zaman, hiçbirimize acımaksızın daima işleniyordu...'' D.p -sanrı
''Sildim, sildim yazdım. Hayatımın verdiği bir ikazdı bu. Neredeyim ve nasılım, bunların hiçbir önemi olmaksızın şakaklarıma dayanıyordu korkunç bir sızı... ah... hadi gidelim dercesine, kaygı ve problem gütmeksizin. Ama nasıl olurlar henüz başımdan çekilmeden, dertten dolayı eklemlerim kopmadan ve zihnim kendisini taşıyamadan... evet, çağıranlar mevcuttu. Kayıplarımı ve geleceğimi düşünüyordum yine de... Ansızın şimşek misali düşen uyarılarla ayıldım, ''henüz hiçbir şey bilmiyorsun!'' yoksa, rüya içerisinde zihnime damlayan kâbusları mı yaşıyordum, görüyorum; ellerime dokunuyorum, acı çekiyorum, feryat ediyorum, deliriyorum fakat... kurtuluş için de bir gayretim mevcut, dehşete kapılmış bilinmezlik doluydum, kaybediyorum kendimi. Sildim, sildim yazdım. Hayatımın verdiği bir ikazdı bu.'' D.p -sanrı
112 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
İnceleme
Uzun zamandır bir solukta okuduğum kitaplardan oldu. Konusu ilgimi çekmişti ve nitekim alıp okudum. Bir adam ve kadının sürekli yazıştığı mektupları açıp okuyan postacıyı ve bu postacının kadına giderek duyduğu aşkı konu alıyor. (Eğer günümüz çağında hala mektuplaşıyorsanız böyle kurnaz postacılara dikkat edin :) ) Kitap "enso" diğer adıyla "zen çemberi"ne vurgu yapıyor. Başlangıçların sonu yine aynı döngüye ulaşıyor bakış açısıyla yazmış yazar. Kitapta kişilik karmaşası ve dönüşüm söz konusu. Karakteri postacı Biloda'ya da aynı hayatı yaşatarak okurlarına bir halüsinasyon mu yoksa hayal mi ya da tüm yaşananlar bir sanrı mı diye sorgulatıyor. Bu teknik bana Dostoyevski'nin "Ev Sahibesi" ve Sadık Hidayet'in "Kör Baykuş" kitabındaki benzer olayları hatırlattı. Karakterin zamanla bir başkasına dönüşürken esasında büründüğü kişiliğin yine aynı kişi olduğu kabul edilir. Sanırım kitabı sürükleyici kılan da bu merak ve belirsizlik. Keşke yazarın başka kitapları da olsaydı dedim. Enfesti.
Aşkın Postacısı
Aşkın PostacısıDenis Theriault · Ketebe Yayınevi · 201947 okunma
"Zindanların soğuğuyla beraber, çılgın sloganlar dolaşıyordu pervasızlıklarla esen... "Herkes özgürdür, herkes için özgürlük!" ...ya biz özgürlük nedir bilmiyorduk ya da bilenler, bizi içerisine dahil etmek istemiyordu. Savaşımız bu yüzdendi, bu yüzdendi savaşımız! Haklarımızı her savunuşta biraz daha tehdit ediliyor, biraz daha yeriliyorduk çünkü..." D.p -sanrı
Reklam
“Konuşamamak bir kadın için en kötü dışavurum yolu olmalıydı, içinde biriktirdiği her şey; öfkesi, kırgınlığı, tutkusu bir türlü ağzından dökülüp kelimelere dönüşememişti.”
Günler unutulur, haftalar geçer, Bir olaydır anımsatan geçmişi Yaşanmamış, bir sanrı da olabilir. Ya da çentikli kanayan bir gerçek...
Gezi arzusuydu bu, başka bir şey değil; fakat bir nöbet gibi bastırmış, bir tutkuya dönüşmüş, adeta bir sanrı haline gelmişti.
Tanrıyı sandı sanrı Kendi içini unuttu Kimse yok sandı Kimse kalmadı
Bir sanrı içinde yaşamak ya da kandırılmak kolaydır, diye geçirdim içimden, hatta doğalımız bu: Kimse bu durumdan muaf değildir, dolayısıyla da bu kimsenin aptal olduğu anlamına gelmez, bu kadar da direnmemeli, hayatı bize böyle zehir etmesine izin vermemeliyiz. Gelgelelim sonunda gerçeği öğrendiğimiz zaman tahammül edilemez buluruz yine de.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.