Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İşte o sırada bir tilki çıkıverdi ortaya. “Günaydın” dedi tilki. “Günaydın” dedi küçük prens kibarca. Ama etrafına baktığında kimseyi göremedi. “Buradayım! Elma ağacının altında.” “Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.” “Ben bir tilkiyim.” “Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens. “Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben
31. LOKMAN SÛRESİ TEFSİRİ
Mekke'de inen Lokman sûresi, Kûfiyyûna göre 44 âyettir. Rahman, Rahim Allah 'ın Adıyla 1. Elif-Lâm-Mîm. 2. Bunlar {bâtıla karşı Allah tarafından muhkem kılınmış} hakim kitabın âyetleridir. 3. (Bunlar) ihsan edenler {yani, takva sahibi olan kimseler} için {dalâletten kurtaran} bir hidâyet ve {azabtan uzak tutan} bir rahmettir. Allah Teâlâ,
Sayfa 345 - işaret yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
İsmail Hakki Bursevi - Ruhul Beyan - Lokman Suresi 16-19 Ayetler
16. "Yavrucuğum! Yaptığın iş, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa bile ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin içinde bulunsa, yine de Allah onu (ortaya) getirir. Doğrusu Allah, işin ince ve gizli noktalarını bilendir ve her şeyden ha-berdardır. 17. Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış ve
Damla Yayınevi, 6.ciltKitabı okuyor
sorumlusun işte ...
(…) İşte o sırada bir tilki çıkıverdi ortaya.“Günaydın” dedi tilki.“Günaydın” dedi küçük prens kibarca. Ama etrafına baktığında kimseyi göremedi. “Buradayım! Elma ağacının altında.” “Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.”
Tuhaftır, ölgün inceliğine karşın bu kez çok iyi duyuldu sesi. Gerçekten de en ölgün seslerin bile duyulduğu ortamlar vardır. Özellikle de bizi kızdıran düşünceleri dile getirdikleri zamanlar.
Seslerin de sesi vardır..
../ama ses acaba nedir? Kulağın duyduğu mudur, kalbin onayladığı mı? Ay­nı fikirde olunmayan ses, ses midir, uğultu mu..
İletişimKitabı okudu
Reklam
Asıl sağırlık, işittiğimize 'kulak asmamak' olmalı ki, kâinatın müziğini duymak kulağımızın açık durmasından ötede bir duyuşu gerektiriyor. Evet, kulağımız açık... Ancak gözlerimiz öyle değil. Gözlerimizi kontrol edebiliyoruz. Bir şeye sadece mecazî anlamda değil, fiziksel anlamda da göz yumabiliyoruz. Kulağımızı tıkamak ise daha fazla bir çaba
"..Tuhaftır, ölgün inceliğine karşın bu kez çok iyi duyuldu sesi. Gerçekten de en ölgün seslerin bile duyulduğu ortamlar vardır. Özellikle de bizi kızdıran düşünceleri dile getirdikleri zamanlar."
Sayfa 66 - Can YayınlarıKitabı okudu
Konfüçyüs, müzik hakkında Büyük Bilgi ve Müzik Hakkında Notlar adlı kitabında şunları söylemektedir: “Bütün sesler bilinçten çıkar. Bilincin çalışması ise dış etkilerle olur. Duygular içten geldiği zaman ses halinde kendilerini gösterirler. Bu seslerin bir sıra haline konulmasına ton denir. Müzik tonların bir hasılasıdır. Ses bilip de ahengi bilmeyenler hayvanlardır. Tonu bilip de müzikten anlamayanlar insanlardır. Bozulmaya yüz tutmuş bir memleketin sesi, kederli ve düşüncelidir. Müzik, birliği vücuda getirir. Müziğin hâkim olduğu yerde bir yakınlık vardır. Müzik, mukaddes insanlara neşe verir ve insanların kalplerini iyileştiren bir şeydir. Fazilet, insan yaradılışının temelidir, müzik ise, faziletin temelidir. İçte bir hareket uyandıran şey müzik, dışta hareket yapan şey merasimlerdir."
Sayfa 59 - destek yayınlarıKitabı okudu
Konuşma dilinin seslerini nasıl yorumladığımızı düşünün. Anadilinizin seslerini anlamak size doğal gelirken, yabancı diller sıklıkla, aradaki farkı tam olarak çıkaramadığınız ve birbirine çileden çıkarıcı ölçüde yakın olan seslerden oluşmuştur. Ama neden? Anlaşıldığına göre, bu dilleri konuşan insanların beyinlerinde bazı farklılıklar vardır. Ama bu farklılıklar, ne bu insanlar ne de sizin için doğuştan gelir. İnsanların ağızlarıyla çıkarabildikleri bütün olası seslere bir bütün olarak bakarsanız bunların pürüzsüz denebilecek bir süreklilik oluşturduklarını görürsünüz. Buna rağmen, anneniz, bakıcınız ya da öğretmeniniz tarafından çıkarılan belirli seslerin hep aynı anlama geldiğini deneyimle öğrenirsiniz: Beyniniz -İngilizcede- uzun ve kısa "i" seslerinin E sınıfına girdiğini çözümler. Teksaslı arkadaşınızın uzata rak çıkardığı "ai" ya da Avustralyalı arkadaşınızın çıkardığı "oy" sesleri için de geçerlidir aynı şey. Tecrübe size konuşmacıların, telaffuzdan bağımsız olarak, aslında aynı sesi kastettiğini öğretir ve böylece nöral ağlarınız bütün bu seslerin aynı yorum altında toplanmak üzere tepelerden aşağı yuvarlandıkları bir manzara çizer.
Sayfa 151Kitabı okudu
Reklam
Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu ekin tarlalarını
O haftalar ve aylar boyunca gün denen şeyi satıcı sesleriyle rahatsız sinirlerinde yaşadı. Bunlara evvela hiç dikkat etmezdi. Kendimizi verdiğimiz düşüncenin arasında, hepimizin alışık olduğumuz bu seslerin, kendilerini göstermeden, adeta bir metinde lüzumsuz bir virgül, bir nokta gibi gelip geçişleri vardır. Sonra yavaş yavaş zihin sadece bekleyişten ibaret bir hayata başlayınca bu sesler günün merhalelerini işaret eden alametler olurlar, nihayet vakit gelip de Nuran gelmeyince daha evvelki tecrübelerin acı hatıralarına kalb olurlardı. Saat ona doğru yoğurtçunun sesi, sadece ev kadınlarına ilk kolaylığı bahşetmekten başka bir şey ifade etmezken, on ikiye doğru adeta düşüncesini Nuran'ın gelişi meselesinde teksif etmeği genç adama hatırlatır, ikide aynı satıcı aynı sesle Nuran'ın gelmesi saatidir, diye haykırır, üç, üç buçukta -Bugün de geçen haftaki gibi olacak, gelmeyecek!- der, akşama doğru ilk karanlık arasında bağırdığı zaman ise bu sesin kıvrımlarında "Ben sana söylemedim mi?" gibi bir nevi hitap başlardı.
Sayfa 326 - Dergah Yayınları
Huzur
O haftalar ve aylar boyunca gün denen şeyi satıcı sesleriyle rahatsız sinirlerinde yaşadı. Bunlara evvelâ hiç dikkat etmezdi. Kendimizi verdiğimiz düşüncenin arasında, hepimizin alışık olduğu bu seslerin, kendilerini göstermeden, adeta bir metinde lüzumsuz bir virgül, bir nokta gibi gelip geçişleri vardır. Sonra yavaş yavaş zihin sadece bekleyişten ibaret bir hayata başlayınca bu sesler günün merhalelerini işaret eden alâmetler olurlar, nihayet vakit gelip de Nuran gelmeyince daha evvelki tecrübelerin acı hatıralarına kalbolurlardı. Saat ona doğru yoğurtçunun sesi, sadece ev kadınlarına ilk kolaylığı bahşetmekten başka bir şey ifade etmezken, on ikiye doğru adeta düşüncesini Nuran'ın gelişi meselesinde teksif etmeği genç adama hatırlatır, ikide aynı satıcı aynı sesle 'Nuran'ın gelme saatidir' diye haykırır, üç, üç buçukta 'Bugün de geçen haftaki gibi olacak, gelmeyecek!' der, akşama doğru ilk karanlık arasından bağırdığı zaman ise bu sesin kıvrımlarında 'Ben sana söylemedim mi?..' gibi bir nevi itap başlardı.
Sayfa 325 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.