Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
EV YAPTIRACAKTI
Sizin istediğiniz mezarlıkta boş yer yok! dediler. Ama eğer isterse başka bir mezarlıkta, yirmi bin liraya iyi manzaralı bir mezar yeri satın alabilirdi. Utanarak, — Daha ucuzu, bana göre bir yer yok mu? dedi. Vardı, onbeşbine, onikibine, onbine de vardı. Düşündü... Arsa işinden tecrübesi vardı. Ertesi güne mezarlar da fırlar, bu paraya, mezar yeri de bulamazdı. Hemen o gün muameleyi yaptırdı, görmeden mezarım satın aldı. Sonra gidip gördü. Kapalı, manzarasız, kırık dökük mezar taşları arasında bir yerdi. Ama o sevindi. Göz bebekleri parlıyarak, ¦— Ooooh, burası benim! Benim! dedi. Şimdi her gün, eskiden işine gittiği gibi sabah erkenden mezarına geliyor, en sonunda bir, toprak sahibi elmanın kıvancıyla burada oturuyor, yabani otları temizliyor, getirdiği çiçekleri dikiyor ve sanki mekânına kavuşacağı günü özlemle bekliyor.
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
Voltaire’e göre bahçıvanlık ve aydınlanma reformu aynı projenin parçalarıydı: Her ikisi de özgürlük ve fırsat yaratmak için insanın aklını kullanması ile ilgiliydi. “İnsanın bahçesini ekip biçmesi” bu dünyayı, hemen şimdi ve burada, biraz daha iyi bir hale getirmek demekti.
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
Peki, böyle bir durumda hangisini seçmemiz gerekmektedir? Beyin sağlığımızı mı yoksa kalp sağlığımızı mı? Belki de böyle bir tercih yapmak zorunda kalmayabiliriz. Meseleye biraz daha yakından bakarsak, ilginç bir bilgi daha karşımıza çıkmaktadır. Şimdi hemen herkesin bir fikri vardır ama bilmeyenler için belirtelim. Yukarıda Parkinson hastalığında da bahsi geçen LDL, gerek tıp dünyasında gerekse de halk arasında kötü kolesterol olarak bilinir. Çünkü damar duvarlarında birikerek damarlarınızda sorun yaşatma ihtimali oldukça yüksektir. Burada asıl soru şu; LDL niye böyle bir şey yapar?
O an taş kesildim. Çünkü o insanın o sırada nereye gittiğini hemen anlamıştım: ölüme. Böyle ayağa kalkan biri, otele geri dönmez, bir şarap evine, bir kadına, bir tren kompartımanına, hayatın içinde var olan herhangi bir yere gitmezdi, ancak derin bir boşluğa atlamaya giderdi. Bu cehennem salonunda en duygusuz biri bile, bu insanın herhangi bir yerden, evden ya da bankadan ya da akrabalardan destek almadığını, son parasıyla yaşamını tehlikeye atarak burada oturduğunu ve şimdi sendeleyerek bir yere gittiğini, başka herhangi bir yere, ama kesinlikle bu yaşamın ötesinde bir yere gittiğini anlardı.
"Kısa bir süre burada olmamın bilincinde olarak, bu yaşamda yapmak istediklerime hemen şimdi ve burada başlamanın ötesinde başka bir yolum olmadığını görürüm. Ama, genellikle ne yaparım: 'gerçekten yaşama' yı gelecekte bir zamana atarım ve tek şansım olan 'şimdi ve burada' tembelliğime devam ederim."
Sayfa 241Kitabı okudu
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Reklam
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
"Kendinizi zihnin bu esaretinden kurtarabilirsiniz. Bu tek gerçek özgürlüktür. Hemen şimdi bu konuda ilk adımı atabilirsiniz. Kafanızdaki bu sesi dinleyin ve bunu elinizden geldiğince sık bir biçimde yapın. Özellikle, tekrarlanıp duran düşünce kalıplarına, zihninizde belki yıllardır çalıp duran o eski plâklara dikkat edin. Benim
Şimdi herkes çok rahat! Rahatlar, mutlu da olabilirler. Durumun farkında olduklarını pek sanmıyorum; herkes “basitçe” böyle davranıyor, bu tam bir mutluluktur. Eskiden olduğu gibi, bugün de gurur düşkünlüğü herkesi yiyip bitiriyor, ama eskiden bu gurur çekinerek çıkardı ortaya, hastalıklı bir çırpınmayla çevresini kollar, yüz ifadelerini incelerdi: “Acaba doğru mu girdim? Doğru mu konuştum?” diye. Oysa şimdi öncelikle girdiği yerin yalnızca kendisine ait olduğuna inanıyor. Ona ait olmasın, hiç dert etmiyor ve kendine göre bir çözüm yolunu hemen buluyor; şöyle bir not mutlaka duymuşsunuzdur: “Sevgili babacığım, yirmi üç yaşındayım, ama bu zamana kadar hiçbir iş yapmadım; benden hiçbir şey olmayacağını düşünerek, hayatıma son vermeye karar verdim!..” Ve beynini dağıtıyor çocuk. Ama burada yine de anlaşılır bir durum var: “Gurur için değil de ne için yaşayacaksın?” Bir başkası etrafına şöyle bir bakıyor, biraz yürüyor ve sessizce kendini vuruyor; tek nedeni de metres tutmaya parası olmamasıdır. Alçaklığın dik âlâsıdır bu.
Sayfa 1330Kitabı okudu
Küfürlü, imzasız mektuplar üzerine
Hayır, şimdi geçerli olan hemen küfrü basan, olayı bununla bitiren Slav karakterimizdir. (Yoksa hemen barışacağından çekinir.) Bu tavrın bir anlamda sevindirici olduğunu kabul edin, çünkü burada, nasıl denir diri, capcanlı gençlik heyecanına yakın bir şeyler var, ama çok çirkin bir davranış olduğunu da kabul etmemiz gerek.
Sayfa 801 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Allahım, öleyim, öleyim burada, hemen şimdi!
Ölüm Dediğin...
...korku ve dehşet uyandıran şey bizatihi ölümün kendisi değil, aksine ölüm tasavvurudur. Şimdi ve burada acı çekmeden hemen ölseydim, bu, benim için korkunç bir şey olmazdı. Artık var olmazdım, o zaman korku da hissetmezdim. Korku ve endişeyi, yalnızca yaşayanların bilincindeki ölüm tasavvuru harekete geçirebilir. Ölüler için ne korku ne de sevinç vardır.
Sayfa 53 - İletişim, 1. BaskıKitabı okuyor
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
"Bir kötülük, dalgaya dönüşmüş bir kötülük, dile getirilemez, kavranılması imkansız bir kötülük dalgası alanda kaynamaktaydı; bu kötülük elli bin, yüz bin ağızdan kusuluyordu, bu kötülüğü herkes duymaksızın, hatta kötülük olduğunun bilincine bile varmaksızın birbirine haykırmaktaydı; buna rağmen yine herkes, cehennemi çağrıştıran bir
Boğaz Efsanesi'nden
Efsaneye göre, İstanbul Boğazı'nı Büyük İskender açtırmış. Karadeniz o zamanlar Nuh Tufanı'ndan geriye kalan büyük bir deryaymış. Büyük İskender, Boğaz'ı kazdırıp Karadeniz'i Akdeniz'e akıtmış. Simdi onun neden böyle bir şey yapmaya gerek duyduğunu anlatalım. Eskiden İstanbul Boğazı'nın, Marmara'nın,
Sayfa 35
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.