Bu kitabı ilk defa okuyacak olanlara sesleniyorum: Önsözü yırtın, ya da okumadan geçin. Kitabın sonunu anlatan önsöz mü olur ey
Cevat Çapan ? Madem ki bu kitabı okumak Oğuz Atay’ın yüzdürdüğü bir gemiyle, serüven dolu bir yolculuğa çıkmaktır, bırak da köşeyi dönünce ne olacak meraklanalım.
Benim Tehlikeli Oyunlar’ı ikinci okumam. Bazı kitaplar, ki
YouTube kitap kanalımda Tembellik Hakkı kitabını detaylı olarak yorumladım: ytbe.one/b7vPSs9d6fY
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biriyle tanıştırmak istiyorum sizi bugün... Onun adı
Tembellik Hakkı.
Bazı kitaplar çok ince olmalarına rağmen bize söylemeye çalıştıklarıyla hacimlerinin dışına taşabiliyorlar. Kalın kitaplarda bir
---
..Siz de bilirsiniz ki zevk denen yüksek şeyin bizim içimizde içgüdüden kolaylığa kadar giden bir yığın karşılığı vardır. Zevkten ümitkesildi mi onlara kolayca teslim oluruz. İşler karışınca zevkten ümit kesilir.
---
Hiç boks maçına gitmediniz mi? İlk önce bakamayız bile! Sonra birdenbire heyecanlanırız, bir tarafı tutarız. Bir an evvel, kâfi derecede kuvvetli olmamasına kızarız, haykırırız. Haydi!.. deriz, daha kuvvetli! Daha müthiş!.. deriz ve öyle olmadığı için üzülürüz. Fakat hangimiz o esnada o adamın yerinde bulunmayı isteriz? Hiçbirimiz, değil mi? Bunlar da öyle işte... Mücadeleyi bizim tarafımızdan seyrettiler. Ve bizi alkışladılar. O anda çok samimi idiler. Fakat şimdi siz, "Ringe buyurun!" deyince iş degişti. Burada kendi menfaatleri, kendi emniyetleri var!
Artık eskisi kadar çok fazla uyuyamuyordu kadın. Hoş eskiden de çok uyumuyordu ama uykusunu kaçıran sebepler gün geçtikçe arttıkça uyku saatleri azalmıştı. Saat gecenin kaçı olursa olsun düşünmesi , sürekli geçmişini temizlemesi için yeterli bir saat muhakkak oluyordu . Öyle çok şeyin farkındaydı ki , öylesine korktuğu sandığı
Kapat gözlerini, derin nefes al ve üçe kadar say! Geçecek bu karanlık, kurtulacaksın belirsiz sokaklardan. Aydınlığa ulaşacaksın, bitecek gece ve sabah olacak... Ah bir sabah olsa! Sabah olsa da güneşi görebilsen.
Biliyorum çok yoruldun, güneşin önüne gerilmiş perdeden güneşi görmeye çalışmak çok yordu seni.
Üçe kadar saydın, hâlâ kurtulamadın
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
Saatleri Ayarlama Enstitüsü eser değil şahaser.. Okunmalı.. Kesinlikle okunmalı..
Roman, baştan sona kadar, realitenin dışında yaşayan insanların "abes hayatı"nı anlatır. "Abes" in , en kuvvetli ve en gülünç tezahürünü, romandaki hemen hemen tüm karakterde görmek mümkündür.
Romandaki en belirgin karşıtlıklar doğru-yalan diğeri
Sanşiro romanı ile sınırlı olmayıp, Soseki’nin hayatına, külliyatına ve fikriyatına dair pek çok mevzuyu kapsayacak şekilde yazarın romanlarında da umumiyetle odak noktası olan Doğu-Batı düalitesinin perspektifiyle değerlendirilip öyle ele
Ben kendi Sosyolojik okuma geçmişimi ikiye ayırıyorum: Bauman öncesi ve Bauman sonrası...
Bauman öncesi dönemde akademik kavramlar arasına sıkışmış, gündelik deneyimlerle sosyolojinin savunduğu görüşleri bir türlü birleştiremiyordum. Sorunun benden kaynaklı olduğunu düşünüyor ve bir yetersizlik duygusuna kapılıyordum. Sosyoloji disiplinine özel
Kendi kendime, yatağımda uzun zaman düşündüm. "Hayri İrdal, dedim, çok şey gördün, geçirdin. Yaşın ancak altmış olduğu hâlde birkaç insanın ömrünü birden yaşadın. Sefaletin, bir köşeye atılmış olmanın her türlü acısını tattın. İkbalin merdivenlerinden çevik ve çâlâk çıktın. Hiçbir zaman ve hiçbir kuvvetin halledemeyeceği meselelerin halloldu.