Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Edebini kaybeden kimse, kötülükten zevk alır. _Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır. _Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir, herkesin durumuna, konumuna göre davranmaktır. _Arzular ve duygular arabayı çeken iki at, akılsa onları yönlendiren arabacı olmalıdır. _Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir. _Görünen değişiyor,
Ne tür bir "hızlandırıcı" bazı Australopithecus soyların insana dönüştürmüştür? Bizce bunun cevabı çok açık: kültür. Sizce de şaşırtıcı değil mi? Önce bu kelimenin anlamını öğrenelim: Kültür, bir hayvan grubu içerisinde paylaşılan davranışsal özellikler, semboller ve fikirlerin hepsini birden ifade eder. Bu paylaşım, mekân (yani aynı grup. üyeleri arasında aktarım) ve zaman (nesiller boyu aktarım) yoluyla olur ve sürer. Bu tanıma göre, bu hayvanlar üzerinde aynı evrimsel etkiye sahip olmasalar bile, yunus veya şempanze gruplarının da kendi kültürleri mevcuttur.
Reklam
Peyami Safa yargı dağıtıyor :)
Beni tanımazsınız, Peyâmi Bey! Belki de Maçka’nın dullarından biriyim. Bugünkü yazınızı okudum. Eğer bir gün Maçka’da, Kıyık’ın önünde genç bir kadından tokat yerseniz, biliniz ki o, benim. Müsaadenizle, sizin için ne düşündüğümü söyleyeyim: Siz... Siz... Tahammül edilmez bir ukalâsınız. Hem de o kadar eski kafalısınız ki, büyük babam sizin
Düşündünüz mü?Hepsi tuhaf bir şekilde birbirlerine benzemiyor mu bu yüzlerin? Bu kişilerin tıpkı derinden derine birbirlerine bağlayan o görünmez bağ gibi,yüzlerini de birbirlerine benzeten bir şey yok mu sizce? Sessizlerin ,anlatmayı bilmeyenlerin,kendini dinletemeyenlerin,önemli gözükmeyenlerin,dilsizlerin,o iyi cevabı hep olaydan sonra evde düşünenlerin,insanların hikayelerini merak ettiği o kişilerin yüzleri diğerlerinden daha anlamlı,daha dolu değiş mi? Sanki anlatamadıkları hikayelerin harfleri ile kaynaşıyor bu yüzler,sanki sessizliğin,ezikliğin hatra yenilginin işarerleri var onlarda.Kendi yüzünüzü de düşünmüştünüz değil mi bu yüzlerin içinde? Ne kadar kalabalığız hepimiz,ne kadar acıklıyız hepimiz; ne kadar çaresisiz çoğumuz ! Ama sizleri gene de kandırmak istemem:Ben sizlerden biri değilim.Eline kağıt kalem alıp bir şeyler döktürebilen,bu döktürdüklerini de başkalarına iyi kötü okutabilen kişi , biraz olsun kurtulmuş sayılır bu hastalıktan.İşte bunun için, belki de bu en önemli insanlık durumundan hakkıyla sözedebilen bir yazara rastgelmedim hiç.Artık elime kalemi her alışımda yalnızca bir tek konu olduğunu anlıyorum:Yüzlerimizin gizli şiirine,bakışlarımızın korkunç esrarına girmeye çalışacağım artık, hazırlanın.
Sayfa 245 - YKYKitabı okudu
Aklınızın beyaz perdesinde Doğu Anadolu şehirlerinin birinde bir attar dükkanı canlandırın. Havanın erkenden karardığı soğuk kış öğleden sonrasında, çarşıda pek bir hareket olmadığı için, dükkanını çırağa bırakan karşı berber, emekli bir ihtiyar, berberin küçük kardeşi ve oraya alışverişten çok ahbaplık için gelen mahalleden bir müşteri, attarın
Sayfa 286Kitabı okudu
Düşündünüz mü? Hepsi tuhaf bir şekilde birbirlerine benzemiyor mu bu yüzlerin? Bu kişileri tıpkı derinden derine birbirlerine bağlayan o görünmez bağ gibi, yüzlerini de birbirine benzeten bir şey yok mu sizce? Sessizlerin, anlatmayı bilmeyenlerin, kendini dinletemeyenlerin, önemli gözükmeyenlerin, dilsizlerin, o iyi cevabı hep olaydan sonra evde düşünenlerin, insanların hikâyelerini merak etmediği o kişilerin yüzleri diğerlerinden daha anlamlı, daha dolu değil mi? Sanki anlatamadıkları hikâyelerin harfleriyle kaynaşıyor bu yüzler, sanki sessizliğin, ezikliğin, hatta yenilginin işaretleri var onlarda. Kendi yüzünüzü de düşünmüştünüz değil mi bu yüzlerin içinde? Ne kadar kalabalığız hepimiz, ne kadar acıklıyız hepimiz; ne kadar çaresiziz çoğumuz! Ama sizleri gene kandırmak istemem: Ben sizlerden biri değilim. Eline kağıt kalem alıp bir şeyler döktürebilen, bu döktürdüklerini de başkalarına iyi kötü okutabilen kişi, biraz olsun kurtulmuş sayılır bu hastalıktan. İşte bunun için, belki de bu en önemli insanlık durumundan hakkıyla söz edebilen bir yazara rastgelmedim hiç, Artık elime kalemi her alışımda yalnızca bir tek konu olduğunu anlıyorum: Yüzlerimizin gizli şiirine, bakışlarımızın korkunç esrarına girmeye çalışacağım artık, hazırlanın.
Sayfa 245 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yirmi Beş
- Önemli olan nokta, dedi Bay Brul, eğitiminizin var olma tiksintinize nasıl katkıda bulunduğunu çözümlemek. Çünkü sizi buraya getiren sebep bu? - Aşağı yukarı öyle. Niçin bu konuda da hayal kırıklığına uğradım. - Ama önce, bu eğitimde sorumluluk payınız nedir? Wolf okula gitmek istediğini çok iyi hatırlıyordu. Bunu Bay Brul'e söyledi. -
Sayfa 92 - Altıkırkbeş Yayınları, 1. baskı, Çev. Ayça SezenKitabı okudu
Kitabı okuyanlar çoktan buldular ama sizce cevabı ne?
"Bakalım bulabilecek misin, çok merak ediyorum. İyi dinle şimdi: "Üç kardeşler, otururlar bir evde Hiç benzemez birbirine üçü de. Sen onları ayırt edeyim derken,
Düşündünüz mü? Hepsi tuhaf bir şekilde birbirine benzemiyor mu bu yüzlerin? Bu kişileri tıpkı derinden derine bağlayan o görünmez bağ gibi, yüzlerini de birbirine benzeten bir şey yok mu sizce? Sessizlerin, anlatmayı bilmeyenlerin, kendini dinletemeyenlerin, önemli gözükmeyenlerin, dilsizlerin, o iyi cevabı hep olaydan sonra evde düşünenlerin, insanların hikâyelerini merak etmediği o kişilerin yüzleri diğerlerinden daha anlamlı, daha dolu değil mi? Sanki anlatamadıkları hikâyelerin harfleriyle kaynaşıyor bu yüzler, sanki sessizliğin, ezikliğin, hatta yenilginin işaretleri var onlarda. Kendi yüzünüzü de düşünmüştünüz değil mi bu yüzlerin içinde? Ne kadar kalabalığız hepimiz, ne kadar acıklıyız hepimiz; ne kadar çaresiziz çoğumuz!
işte kapitalist düzen anne baba ve cocuk bakımına böyle yaklaşıyor
Bir ileri teknoloji şirketinde çalışarak saatte yüz dolar kazanan bir yazılımcıyı ele alalım. Bir gün babası felç geçirir. Artık babasına bakması, ihtiyaçlarını karşılaması ve yemek yapması, hatta yıkanırken dahi babasına yardımcı olması gerekir. İşe daha geç gidip erken dönerek babasının bakımını tamamen üstlenebilir. İş verimliliği düşecek ve bütçesi zorlanacaktır ancak babası vefalı kızının ilgisinin keyfini sürebilecektir. Bir başka seçenek olarak, yazılımcı saati on iki dolara babasıyla kalacak ve tüm ihtiyaçlarını karşılayacak Meksikalı bir yardımcı tutacaktır. Yazılımcı açısından işler olağan akışında sürerken hem yardımcı hem de Meksika ekonomisi durumdan faydalanacaktır. Sizce yazılımcı bu durumda ne yapmalıdır? Serbest piyasa kapitalizminin bu soruya katı bir cevabı var. Eğer ekonomik büyüme aile bağlarının zayıflamasını ve dünyanın öbür ucundan bir çalışan tutulmasını gerektiriyorsa, gereken yapılmalıdır. Yine de bu cevap etik bir yargıdan çok olgusal bir önermedir. Bazı insanlar yazılım mühendisliğinde uzmanlaşırken diğerleri yaşlıların bakımını üstlenirse böylelikle hem daha fazla yazılım üretilebilir hem de yaşlılara uzmanlaşmış bakım hizmetleri sağlayabiliriz. Peki ekonomik büyüme aile bağlarından daha mı önemlidir? Haddini aşarak böylesi ahlaki yargılarda bulunan serbest piyasa kapitalizmi, bilimin sınırlarını geçerek dinin topraklarına adım atar.
Sayfa 221Kitabı okudu
Reklam
Üstünde yaşadığımız dünya, uzayda bir noktaya karşılık geliyor. Genişliklerini teleskoplarımızla ölçemediğimiz yıldızların aralarında en fazla mesafe bulunan sakinleri sizce birbirlerinden ne kadar uzak yaşıyorlar? Benim kendimi yalnız hissetmemi gerektiren şey nedir? Gezegenimiz Samanyolu’nda, diğer tüm yıldızlardan uzakta yer almıyor mu? Ben asıl önem taşıyan sorunun şu olduğunu düşünüyorum: İnsanı hemcinslerinden ayıran ve ona yalnızlık çektiren mesafe, fiziksel bir mesafe midir? Ben, yaşadıklarım sayesinde kişinin, her ne kadar çabalarsa çabalasın, başka biriyle arasında açılan mesafeyi ona yaklaşarak kapatamayacağını öğrendim. Biz genelde en çok neye yakın yaşamak isteriz? Bu sorunun cevabı şüphesiz insanların en fazla toplandığı yerler; yani tren istasyonu, postane, taverna, kilise, okul, bakkal, Beacon Hill’in ve Five Points’in meydanları değildir çünkü biz de tıpkı söğüdün köklerini yakınındaki su kaynağına doğru gönderirken yaptığı gibi yaşadığımız deneyimler sayesinde hayatımızın devamlı kaynağı olduğunu bildiğimiz şeyin yakınlarına yerleşiriz.
Sayfa 13
“Düşündünüz mü? Hepsi birbirine benzemiyor mu bu yüzlerin? Bu kişileri tıpkı derinden derine birbirine bağlayan o görünmez bağ gibi, yüzlerini de birbirine benzeten bir şey yok mu sizce? Sessizlerin, anlatmayı bilmeyenlerin, kendini dinletemeyenlerin, önemli gözükmeyenlerin, dilsizlerin, o iyi cevabı hep olaydan sonra evde düşünenlerin, insanların hikayelerini merak etmediği o kişilerin yüzleri diğerlerinden daha anlamlı, daha bir dolu değil mi sanki? Anlatamadıkları hikayelerin harfleri ile kaynaşıyor bu yüzler. Sanki sessizliğin, ezikliğin hatta yenilginin işaretleri var onlarda. Kendi yüzünüzü de düşünmüştünüz değil mi bu yüzlerin içinde? Ne kadar kalabalığız hepimiz, ne kadar acıklıyız hepimiz, ne kadar çaresiziz çoğumuz...”
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.