Kadim Yunanlılar evrenin sonsuz, insanın ölümlü olduğuna inanmışlardı. Kadim Yunan'da yaratma fikri yoktur. Evren ezelî ve ebedî şekilde var olmaktadır, insan gelir, bu âlemi bulur, anlamaya çalışır ve sonlu bir varlık olarak da gider. Bizde ise âlem sonludur, insanın ruhu ölümsüzdür. Beden ölür ruh yaşamaya devam eder.
Özünde değişmeyen bir evrenin hep var olduğu ve var olmaya devam edeceği ilişkin eski fikir, sonlu bir zaman önce bir başlangıca sahipmiş ve sonlu bir zaman ardından da sona erecekmiş gibi görünen, değişen ve genişleyen bir evren anlayışına yerini tamamıyla bıraktı.
Varsam bir miktar da olsa hissettir,
Zira bilmek istemem yok olduğumu.
Unutmak istemem bu sonlu dünyada,
Sonsuz bir eylemin de yok olduğunu.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
NabzımAhmet Taş · Hubatus Yayınları · 202242 okunma
107.
Beni dokunmadan hisset,
Çünkü dokunmak sadece maddeyi hissettirir.
Ve maddeler elbet sonludur,
Sonsuz olan bir düşünceyle hisset beni,
Var olmak aslen budur.
Ve yok olmak da tam manasıyla budur.
Maddeyi sever gibi sevme beni mesela,
Duygularınla dokun.
Dokunmadan hisset varlığımı,
Var olduğumu bilmen için somut sebep arama.
Çünkü var olmak, akılla alakalıdır.
Yok olmak tamamen kalbe vakıf bir duygu.
Varsam bir miktar da olsa hissettir,
Zira bilmek istemem yok olduğumu.
Unutmak istemem bu sonlu dünyada,
Sonsuz bir eylemin de yok olduğunu.
Sevmek, dokunmaktan önce gelmeli,
Ve hisler azizim!
Hisler dokunmadan tenler dokunmamalı.
Dokunmak, hislerle değilse ya ziyandır ya çer çöp.
Beni yer, hatta yok say ama öteleme.
Varlığının indinde bir zerre ise değerim,
Zayıf da olsa bir hisle, hissetmek isterim.
Yok olmaktan daha acı yok sayılmak,
Velhasıl varlıkta en zor şeydir, kayıp sanılmak.
Sonsuzu sonlu aracılığıyla göstermek imkansızdır ve er ya da geç insan Sonsuzu sonlu olanla anlatma girişiminden vazgeçer. Bu vazgeçiş, bu feragat ahlak biliminin dayanağıdır. Ahlak bilimi bu feragatin üstünde yükselir. Temelinde feragat olmayan hiçbir ahlak yasası yoktur.
Novalis romantizmi şöyle tarif eder:
Değersiz olana yüksek bir anlam, alışıldık olana esrarengiz bir hava, bilindik olana bilinmeyenin gizemini, sonlu olana sonsuz bir gôrünüş [Schein] verirsem, onu romantikleştirmiş olurum.
Kadim Yunanlılar evrenin sonsuz, insanın ölümlü olduğuna inanmışlardı. Kadim Yunan'da yaratma fikri yoktur. Evren ezeli ve ebedi şekilde var olmaktadır, insan gelir, bu âlemi bulur, anlamaya çalışır ve sonlu bir varlık olarak da gider.
Bizde ise âlem sonludur, insanın ruhu ölümsüzdür. Beden ölür ruh yaşamaya devam eder. Bakış açısındaki bu farklılık, düşünce tarihinin akışını değiştirmiştir. İnsan eğer ölümsüz ise o zaman bu dünyada ölümsüz şeylere sarılmalı; ölümlü, sonlu, geçici, fâni olan şeylere takılıp kalmamalı.
Bizim sağduyu düzlemimizde bilgi dediğimiz şeyle ne kastedilir? Bildiğimiz şey zihnimizle sınırlanmış olan şeydir, zihnin ötesinde yer alan şey bilgi değildir. Şimdi, eğer Mutlak olan zihinle sınırlanmışsa O artık Mutlak’lıktan çıkmıştır; O sonlu olmuştur. Zihnin sınırladığı her şey sonlu hale gelir. Bu nedenle Mutlak’ı bilmek yine kendi içinde bir çelişkidir. Soruyu cevaplamak bu yüzden mümkün olmamıştır. Bilinen Tanrı artık Tanrı değildir. O bilinemez, O her zaman Bilinemez Olan’dır.
Victor Eremita da 1843'te yayımladığı Enten Eller'de (Ya/Ya da) kişinin yapacağı seçimin iyi ile kötü arasında değil, estetik ile etik arasında yapılacak bir seçim olduğunu, o insanın üzerinde umutsuzluğa kapıldığı Ben'in sonlu bir Ben (Tin) olduğunu, kendisiyle ilgili seçim yapılacak Ben'in ise mutlak bir Ben olduğunu söyler.
Sayfa 6 - İş Bankası Kültür Yayınları PdfKitabı okuyor
Okuduğum ilk mutsuz sonlu kitaptı
Böyle bitmemeliydi. Bana pek doğru gelmedi. Çünkü karşı tarafa tel örgülerin altından geçerken hiç mi kimse farketmedi. Tabi kitap bu gerçekçi olmasını bekleyemeyiz ama isminden dolayı bu kitabı çocuklarda okuyor. Bu yüzden keşke güzel bitseydi. Of of yıllar geçmesine rağmen hala etkisindeyim.