...Bunun üzerine bende büyükler gibi cevap verdim:
"Bende seni seviyorum."
"Gerçekten mi?"
"Yemin ederim."
"Peki,beni nasıl seviyorsun?"
"Nasıl mı seviyorum?"
"Evet Michel,nasıl sevdiğini bilmem gerekiyor.Yoksa ne düşünürüm?Beni sevmediğini düşünürüm ve sonsuza kadar kalp acısı yaşarım.Ben kalp acısı yaşamak istemiyorum.Annem kalp acısının kadınları yaşlandırdığını söylüyor.Annem de yaşlı görünüyor.Sanırım babam,onu NASIL sevdiğini hiç söylememiş.Ben yaşlanmak istemiyorum."
Evet, çok sevgili matematikçi, çok şükür, çok şükür, çok şükür! Biz en mutlu aritmatik ortalamayız... Siz matematikçilerin dediği gibi sıfırdan sonsuza mankafadan Shakespeare'e kadar integralini almak... İşte böyle!
"Bana bir seferinde sokak adın olarak neden Day'i seçtiğini anlatmıştın. Her yeni sabahla birlikte her şey tekrar mümkündür, değil mi?"
"Bazen güneş daha erken batar. Günler sonsuza kadar sürmez, bilirsin. Ama elimden gelen en iyi şekilde mücadele edeceğim. Sana bunun sözünü verebilirim."
Dünden beri bekledim. Uyudum uyandım,
Bazı insanlar vardır. Yedi ceddinizden beri “A” dediğiniz şeye “Z” derler. Amma öylesine dürüstçe, öylesine inanarak, öylesine samimi derler. Dedikleri düşüncenizi değiştiremese de saygı duymaktan kendinizi alamazsınız. Yaşar Kemal de yaşamı ve yazdıklarıyla topluma inadına “Z” olanların başında geliyordu.
Bu dev adamın dev kitabını; ergen
"Eğer bir kız seni uzun, çok uzun bir süre severse gerçek olursun. Ama sadece oyuncak olarak görmez ve gerçekten severse," diye devam etti.
"Canın yanar mı peki?" diye sormuş bu kez oğlan.
"Bazen. Ama Gerçek olmuşsan, acı çekmekten de korkmazsın."
Çok önerilen bir kitaptı "Eksik Parça"... Sürekli karşıma
Bazı insanlar vardır. Yedi ceddinizden beri “A” dediğiniz şeye “Z” derler. Amma öylesine dürüstçe, öylesine inanarak, öylesine samimi derler. Dedikleri düşüncenizi değiştiremese de saygı duymaktan kendinizi alamazsınız. Yaşar Kemal de yaşamı ve yazdıklarıyla topluma inadına “Z” olanların başında geliyordu.
Bu dev adamın dev kitabını; ergen ama
Bazı insanlar vardır. Yedi ceddinizden beri “A” dediğiniz şeye “Z” derler. Amma öylesine dürüstçe, öylesine inanarak, öylesine samimi derler. Dedikleri düşüncenizi değiştiremese de saygı duymaktan kendinizi alamazsınız. Yaşar Kemal de yaşamı ve yazdıklarıyla topluma inadına “Z” olanların başında geliyordu.
Bu dev adamın dev kitabını; ergen ama
Bazı insanlar vardır. Yedi ceddinizden beri “A” dediğiniz şeye “Z” derler. Amma öylesine dürüstçe, öylesine inanarak, öylesine samimi derler. Dedikleri düşüncenizi değiştiremese de saygı duymaktan kendinizi alamazsınız. Yaşar Kemal de yaşamı ve yazdıklarıyla topluma inadına “Z” olanların başında geliyordu.
Bu dev adamın dev kitabını; ergen ama
Bizi biz yaptığını düşündüğümüz statümüz, toplumsal rollerimiz; bizi tanımlayan mesleğimiz, isimlerimiz, ekonomik gücümüz elimizden alınsa ve bize kendimizden başka hiç birşey kalmasa ne yaparız? Kendimiz olarak kalır mıyız, yoksa değişir miyiz? Bizler toplumsal kimliklerimizin bize sağladığı konforun içerisinde kendini gerçek anlamda tanımadan;
Seni sevsem kızar mısın?
Nerden çıktı bu diye sorma
Ben de bilmiyorum aslında
Önceleri bir arkadaşlık havasında
Sonrasında
Arkadaştan öte bakışlarla
Sana olan yaklaşımımla
Seviyorum galiba
"Yüksek bir yerde, bir kayanın üzerinde ancak iki ayağımı koyabileceğim kadar daracık bir yerde yaşayacak olsaydım, dört bir yanım uçurumlarla, okyanuslarla çevrili olsaydı, fırtınalar, zifiri karanlık olsaydı her yanım, kimsecikler olmasaydı yanımda, o daracık yerde öylece bir ömür, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamak isterdim... Evet, şimdi ölmektense öyle yaşamak isterdim! Yaşayabilsem, yalnızca yaşayabilsem, yaşayabilsem! Nasıl olursa olsun, yaşasam!.."
Dostoyevski'nin idamdan kurtuluşunun yansımaları... Ümit Yıldırım
"Nerede okumuştum, hani bir idam mahkûmu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: 'Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir
İyimserlik bulaşıcıymış!
Öyle olsaydı sevdiğimiz kişiye dudaklarımızda kocaman
bir gülümsemeyle, aklımızdaysa planlar ve fikirlerle
yanaşıp bütün paketi ona sunardık. İşe yarar mıydı?
Hayır. Asıl bulaşıcı olan korkudur; ömrümüzün sonuna
kadar bize eşlik edecek birini bulamamaktan duyduğumuz
o geçmek bilmez korku. Bu korkunun yüzünden
akıl almaz şeyler yaparız, yanlış kişiye evet, deriz ve tek
doğru kişinin o olduğuna, karşımıza Tanrı tarafından çı-
kanldığına kendi kendimizi inandırırız. Çok geçmeden
güvenli bir yuva arayışı samimi bir sevgiye dönüşür, her
şey daha çekilir hale gelir, böylece hislerimiz bir kutuya
konup aklımızdaki bir dolabın dibine itilir ve sonsuza
dek gözlerden uzak bir biçimde orada saldı kalır.
İnceleme değil, daha çok kitap bende hangi duyguları uyandırdığını anlatmak isterim ki aşk bence incelenecek bir konu değil onu yaşamak gerekiyor.
Ne çok hevesliydim Leylim Leylim’i okumaya! ... Şairin şair olarak değil de senin, benim gibi (normal) insanın yaşadıklarını, hissettiklerini öğrenmek ne güzel olur diye düşünmüştüm. Ama böyle