Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emre Kekilli

Şu kibritin, şu yanmam diye fısır fısır fısırdayıp da sonradan peki emret anam yanayım, diyen şu kibritin ışığına bak. Bu olur mu arkadaş. Böyle el sürçmesiyle açılıveren hararet, ışık, bayram gördün mü sen?
Sayfa 13 - YKY YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Sağ elinin iki parmağı cigaradan, tentürdiyota bastırmış gibi koyu tarçın rengi almış.
Sayfa 43 - Bilgi Yayınevi, 9. BasımKitabı okudu
Kuluçkanın garip bir sıcaklığı var. Kuluçkanın anne sıcaklığı var. Aslında kuluçkanın sıcaklığı sıradan bir sıcaklık, ama gerekli olduğu zaman, kuluçkanın sıcaklığı mucizeye yol açıyor. Sıradan bir yumurtayı, koşan, atlayan, salına salına yürüyen civcive dönüş­türüyor. Biz insanlar ise bu yumurtayı buzdolabında saklıyoruz, ondan bir civciv çıkmasın diye.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Nerede arayıp, nasıl bulacaksınız güzelliği; güzellik bizzat yolunuz ve rehberiniz değilse? Ve güzellikten nasıl söz edeceksiniz, sözlerinizi dokuyan o değilse?
Sonra zengin bir adam dedi ki, bize Vermekten Söz Et. O da yanıtladı: Malınızdan mülkünüzden verdiğinizde pek fazla bir şey vermiş sayılmazsınız. Gerçekten vermek kendinden vermektir.
Reklam
...Tüm dünya yerle bir olurken, insanın kendisi için çalışması bir suç. Günümüzde artık hiç kimse sadece kendisi için hissedemez, kendisi için yaşayamaz." Karısı ayağa kalktı ve döndü: "Yalnız kendin için yaşadığını bilmiyordum. Ben sanıyordum... sanıyordum ki, ben de senin dünyanın bir parçasıyım."
"Resminiz çok güzeldi," diye mırıldandı, "ama siz resminizden de güzelsiniz." Genç Prenses'in yüzü kızardı. Genç bir şövalye adayı, yanındakine, "Daha önce beyaz güle benziyordu, şimdi kırmızı gül oldu," dedi ve Saray Erkanı bu benzetmeye bayıldı.
Kayar gibi bir hareketle –sakınarak,çekine çekine, yana doğru, yavaşça– sargınınarasından sıyrılarak bıçağın erişemeyeceği biryere kaçtım.O an için olsun, serbesttim artık. Serbest! –ve engizisyonun avucunun içinde!
Hızın rüzgar gibi, yavaşlığın orman gibi olmalı. Ateş gibi saldırıp yağmalamalı, dağ gibi kıpırdamaz olmalı. Karanlıklar gibi bilinmez, hareketin yıldırımlar, şimşekler gibi olmalı.
Sayfa 20 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ne güzel türküler yakarmış eskiler! Her türkü tek başına bir tarih sanki. Öyle içten, öyle canlı ki, insan türkü yakanları, söyleyenler karşısında, yanıbaşında görür gibi oluyor. Onlar gibi yaşamak, onların acılarına ortak olmak, onlar gibi sevmek istiyor.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Oysa düşünmek, her zaman acı veren ağır bir iştir.
Sayfa 186Kitabı okudu
İnsan denize açılınca türkü söylemek gelir içinden, deniz insana ilham verir. Ve deniz söylenen türküyü anlar. Yürekten duyarak söylediğin türküyü o da yürekten ve hemen kabul eder.
Sayfa 187Kitabı okudu
-Ahmet, zıplama öyle. Çin dansı, Çin ruhunu yansıtır. Çinliler yumuşaktır. İyi ama Çinli ruhu yumuşaksa ben ne yapayım? Benimki yumuşak değil işte...
Sayfa 189Kitabı okudu
Eşeğin konuşması, insanın yük taşıması normal değildir. Ama bazı insanlar, eşeğin konuşmasına büyük hayranlık duyarlar. Oysa eşeğin yük taşıması, insanın da konuşması doğru olandır.
Sayfa 153 - Nesin YayıneviKitabı okudu
Martin; yaşamın gerilimini, ateşini, terini ve vahşi isyanlarını hissetmişti; yazılması gereken şeyler kuşkusuz bunlardı ! O, sahipsiz umutların önderlerini, çılgın sevdalıları, gerilim ve baskı altında, dehşet ve dram içinde dövüşen devleri, çabalarının güçlülüğü ile yaşamı çatırdatanları övmek, yüceltmek isterdi. Ama dergilerin kısa öyküleri Bay Butler'leri, Sefil dolar avcılarını ve sıradan küçük erkek ve kadınların, sıradan küçük aşk ilişkilerini övmeye istekli görünüyorlardı. Dergi yayıncıları sıradan olduğu için mi bu böyleydi ? Yoksa onlar, yani yazarlar, yayıncılar ve okullar yaşamdan mı korkuyorlardı ?
Sayfa 103
96 öğeden 76 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.