Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
184 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Güney Koreli yazar Yi Mun-Yol'un tarihsel bir kurgu içerisinde bir şairin hayatını anlattığı eseri Şair, hem yazarın kendi yaşamından, hem de 19. yüzyılda yaşamış ünlü şair Kim Pyong-yon ya da bilinen adıyla Kim Sakkat'ın yaşamından yoğun izler taşımakta. Kitapta, üst sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Byungyoen'un, dedesinin
Şair
ŞairYi Mun-Yol · Delta Yayınları · 201129 okunma
Susarak birşeyler gizlediğin, gizlemek zorunda kaldığın, ya da bilmeden gizlediğin için rahatsızlığım artacak yerde artmıyor da, yalnız sıkıntılı olmakla kalıyorum, sana olan güvenim böylesine büyük, anla, hem de güzelliğini unutarak. Milena birşey gizliyorsa, diyorum, gizlenmesi gerekiyor da ondan gizliyor, suçlu bulmuyorum seni. Bu kuşku karşısında rahat kalabilmemin, olağanüstü başka bir nedeni daha var. Bir özelliğin var -yanılmıyorsam doğuştan böylesin, heryerde görülmüyorsa etkisi, suç sende değil- kimsede olmayan birşey, sende gördüm yalnız, gene de akıl erdiremiyorum: Kimseyi üzmeme özelliği. Acıma duygusundan ötürü değil bu, üzmek elinden gelmez de ondan. Akılların alamayacağı kadar güzel birşey bu, akşama dek bunu düşündüm, bunu inceledim, ama şimdi uzun uzun yazmaya çekiniyorum; sana sarılma isteğimi hoş göstermek için belki bütün bunlar, kim bilir?
Sayfa 150
Reklam
"İnsan kendi felaketini seçemez. Kendi felaketine aktif katılım içinde olabilir ama yine de onu seçemez. Yıkılmak için dizilen domino taşları gibiyiz. Biri gelir sana çarpar,seni yıkar ama onu da başka biri yıkmıştır. Biraz tepeden,soğukkanlı bir zaviyeden bakınca göze hoş gelen bir görüntü aslında.Kendi felaketinden bile zevk alabilirsin böylece. O felakette seni diğer insanlara bağlayan şeyi görürsün çünkü. Bu durumda herkes suçlu olduğuna göre hiç kimsenin suçlu olamayacağını anlarsın. Herkes birbirini yıkar. İnsana kim vurduya gitmek yakışır."
352 syf.
8/10 puan verdi
"Gittin...Bir yemin kaldı aramızda ; yarısı senin yarısı benim …" Keskinli bir bey oğluyla Rum kızının aşkını anlatır bu kitap. Öylesine narin , acıklı ki hikayeleri her harfte içim acıyor. Keskinli bir bey oğlu Tacettin.Yakışıklı , boylu boslu , gücü kuvveti yerinde.O zamanlar Keskin de , Kırşehir in bir ilçesi , Rumlarla Türkler aynı
Hasret
HasretCanan Tan · Doğan Kitap · 20197,2bin okunma
Ben diyorum ki her fert baş ucuna; "Suçlu benim, herkes suçsuz!" levhasını asmalıdır. Ben diyorum ki yegâne kurtuluşumuz herkesin herkesi affetmesindedir. Daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. Ama görüyorum ki anlatamıyorum... Hissediyorum ama anlatamıyorum! Çocuk, "Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz..." dedi. Ağladıkça anlıyorum... Ağladıkça anlıyorum... Artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim. hem de öylesine kaybettim ki; Amerika'da bir cinayet işlense de, Dünya çapında bir ses sorsa; "Katil kim?", "Benim!" diye haykırabilirim! Soğuk kış geceleri, köprü altında yatan çıplakların vebali benim boynumda, gömleğimin yakasında... İsterse çareme adli tıp baksın fakat bir hastaneye girsem de kan kanseri çeken hastalar görsem acaba onları bu hale ben mi getirdim? diye düşünüyorum. Ben ne yaptım? Uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında hangi cinayeti işledim? Hangi mukaddesi kirlettim ki kendimi gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum? Dışımda ne arıyorlar? İçime doğru suçluyum ben! (Resi Bey.......)
272 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
"İsimsiz Tablo" ( orjinal adıyla "Adsız Tablo" ) yazarın en sevdiğim kitaplarındandır. Bu zamana kadar polisiye yazan yazarlar arasında beni en çok korkutan ( o kadar korkarım ki, sabaha kadar gözümü kırpmam, sabah olunca da okula gitmek istemem :) ) yazardır Elhan Elatlı. İsimsiz Tablo yine hemen hemen yazarın her kitabında olduğu gibi Kanbay Kasımlı`nın olaylara dahil olmasıyla başlıyor. Bir apartmanda tanınmış, genç, evli ressam evinde öldürülüyor. Bu olayda her kes suçlu gibi görünse de tabii ki tek katil var. Peki o katil kim ve ressamdan ne istemiş olabilir? Olayın tabloyla ne ilgisi var ? Olaylar o kadar sistemli cereyan etmiş ki kitapta, okurken katil demediğim karekter kalmamıştır sanırım. Yazar yine olayları ilmek atar gibi sık sık bir birine dokumuş ve açması için beyinlerimize sunmuş gibi. O kadar olaydan sonra sonunu ( katilin kimliğini, cinayet sebebini ) bir sayfada özetlemesi en sinir olduğum noktadır :)). Velhasıl, Kanbay Kasımlı yine iş başında ve onun zekasından ne kurtulmuş ki bu olayda kurtulsun. :)
Adsız Tablo
Adsız TabloElxan Elatlı · Elgün · 2013543 okunma
Reklam
Zaman makinesi olsaydı ve kendi gençliğime, mesela 17 yaşıma, dönseydim, kendime şunları söylerdim; papatyakokulummm: “En önemli şey aşk. Onu doya doya yaşa bu bir. Ne yapmayı sevdiğini bul. ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. Yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. Yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından
590 syf.
8/10 puan verdi
Okuduğum polisiyelerin sonunu hep tahmin ettim ancak bu kitapta sonunu çok merak ettim ve açtım baktım ilk defa suçlu kim diye. İstanbulu keşke daha iyi bilsem diye içimden birçok kez geçirdim ne güzel anlatım var arkadaş. Sevmediğim tek kusuru bazi yerler gereksiz uzatılmış. Yazara bu kitapla başlayın pişman olmazsınız.
İstanbul Hatırası
İstanbul HatırasıAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201935,2bin okunma
Bir ihtilal mahkemesiydi. Halk iki yüzyıldır Osmanlı yönetiminin kararsızlığından, vurdumduymazlığından, ilgisizliğinden, yavaşlığından o kadar çok çekmişti ki bu olağanüstü mahkemeleri memnunlukla karşıladı. Hızlı, kararlı ve cesurdu; yerel sorunlarla iligileniyor, gaddar yöneticileri hizaya getiriyor, etki altında kalmıyor, suçlu kim olursa olsun duraksamadan cezasını veriyordu.
Sayfa 256Kitabı okudu
312 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
İlk kitaba göre biraz yavan kalmış diyebilirim ama konusu için 5 yıldızı hala hakediyor. ilk kitapta 300 yıl önce nükleer patlama yaşanan dünyaya gönderilen suçluları okumuştuk .Bu kitapta patlamadan 300 yıl sonra dünya nasıl onu okuyoruz yine dört kahramanın gözünden. dünya artık yaşamaya müsait gibi görünüyor...ağaçlar böcekler hayvanlar...he rşey var,tabi mutasyona uğramış halleriyle,mesela hayvanlar iki kafalı,ağaçların yaprakları aşırı büyük falan filan... tabii herkes suçlu olunca ortada ağa çok oluyor,herkes benim sözüm kanun olayına giriyor.işte bir düzen oturtmaya çalışıyorlar. derken... bir saldırı ile karşılaşıyorlar ve farkediyorlar ki dünyada YALNIZ DEĞİLLER,insanlar var !! evet,tam kim bunlar nerden çıktılar,hep mi burdalardı derken kitap bitiveriyor,siz de serinin devamını bekleyip sinir oluyorsunuz :) Bu arada esas kız ,yapılır mı bu be :(
The 100 - 21. Gün
The 100 - 21. GünKass Morgan · GO! Kitap · 20152,320 okunma
Reklam
-Ey Socrates, bilmez misin ki bazı şehirler Uranlıkla, bazıları demokratik kurallarla ve diğerleri aristokrasiyle yönetilir? -Elbette. -Ve hepsinde güçlü olan kim ise yönetim ondadır. -Kesinlikle. -Tüm yönetim biçimleri kendi menfaatlerine olsun diye yasa koyar; demokrasi demokratik yasalar, Uranlık otokratik yasalar koyar ve diğerleri de. Yasa yaparken kendilerinin menfaatlerini - yani yöneticilerin menfaatlerini- tebaanın menfaati olarak sunarlar ve bu kurallardan sapanları kanun karşıtı ve suçlu diye cezalandırırlar, işte, bayım, bütün devletlerde var olan tipik adalet ilkesinden benim anladığım budur; kurulu hükümeti.
Seni kim üzdü bu kadar?” diye sordum. “Boş ver.” “Çok mu özel?” “Hayır, çok klasik.” “Anlıyorum,” dedim. “Kadınlar bekliyorlar, güvenebilecekleri bir adam arıyorlar. Sonra da o adamın piçin biri olduğu ortaya çıkıyor. Ve böylece bir kere kırılması gereken kalpleri iki kere kırılıyor.” “Sen kaç yaşındasın,” dedi. “Yirmi bir,” dedim, on dokuz olduğum halde. “Hiçbir bok bilmediğin halde her şeyi bildiğini zannediyorsun,” dedi. Saldırgan bir tavırla söylememişti bunu. Birine en sert lafı söyle ama yumuşak bir ses tonuyla, gülümseyerek söyle o lafı, alınmak istese bile alınamaz. “Kız arkadaşın var mı?” diye sordu. “Bazen.” “O nasıl oluyor?” “Sadece sarhoşken gidiyorum. Bazen içeri alıyor, bazen almıyor. Hiçbir şey içmiyor ama kafası benden güzel. Komşulara kuzen numarası yapıyoruz. Karışık bir durum.” “Onu elinde tutmak istiyor musun?” “Bazen.” “O zaman onu sürekli suçla,” dedi. “Bazen suçlama sürekli suçla. Suçsuzluğunu kanıtlayamadığı sürece sana kötü davranamaz.” “Niye öyle yapsın ki?” “Çünkü kadınlar doğuştan suçlu olduklarına inanmaya yatkındırlar.
Bir beladır sarmış dünyayı: Ne günahlar işlenmiş ki Tanrı kızmış, Salmış yeryüzüne vebayı. Adı batasıca, bir geldi mi Geldiği gün doldurur cehennemi. Hayvanlar başlamış bir bir tutulmaya. Her tutulan olmuyormuş ama, Kötüymüş hepsinin hali. Ölüm dayanmaya görsün kapıya, Kim çıkar karın doyurmaya? Tadı kalmamış etin kemiğin: Ne kurt kuzu
Sayfa 245
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.