"Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?"
Anlamıyorum dilinden artık
Geceyi saran güzelliğinin;
İçim kör bir kuyu gibi derin,
Bir şey beklemiyor benden artık.
Susmak istiyorum, susmak bugün.
Susmak.. Hiçbir üzüntü duymadan.
Büyük bir kuş iniyor semadan.
Sükût, bu indiğini gördüğün.
Sonbahar, askılıktan paltoyu alıp götürür gibi ağaçların başından yaprakları alıp gitti. Tabiata bir sessizlik çöktü. Bir gece sükût içinde, sakin sakin bir kar yağmaya başladı. Kar geceyi ağarttı. Kış geldi.
Hem madem her şey geçici ve fânidir ve ölüm ölmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor ve zahmet ise rahmete kalboluyor, elbette biz, sabır ve şükürle tevekkül edip sükût ederiz.