This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
But it would be nothing
(Ama hiçbir şey olmazdı)
Nothing
(Hiçbir şey olmazdı)
Taziyeevinde, elinde pilav tabağıyla “Pardon, karabiber var mı acaba?” diye soran birisini anlatmışlardı. Garipsemiş ve şaşırmıştım. Sonra bununla ilgili bir twit attım. Meğer nasıl kanayan bir yaraya parmak basmışım. Kan revan içinde kaldım. Ne yorumlar, ne hikâyeler...
Annesinin vefat ettiği gün mutfakta saatlerce Türk kahvesi pişirenler…
Taziyeevinde, elinde pilav tabağıyla “Pardon, karabiber var mı acaba?” diye soran birisini anlatmışlardı. Garipsemiş ve şaşırmıştım. Sonra bununla ilgili bir twit attım. Meğer nasıl kanayan bir yaraya parmak basmışım. Kan revan içinde kaldım. Ne yorumlar, ne hikâyeler...
Annesinin vefat ettiği gün mutfakta saatlerce Türk kahvesi pişirenler…
Yazarımız diyor ki: “Bir film düşün. İlk sahne sıradan bir olayla başlar. Film ilerledikçe gelişmelere inanamazsın. Dehşete kapılırsın. Film biter. Etkisinden kurtulamazsın. Korkarsın.”
Bende diyorum ki: “Filmin size tanıdık olduğunu ve gerileceğinizi, korkacağınızı bilmenize rağmen Pandora’nın kutusunu aralama dürtüsünün size hâkim geldiğini
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Orhan Veli Kanık.. Birçoğumuzun hayatına tesadüfen girmiş, tam da yaşamak istediği gibi güzel karşılaşmalarla ve içten, tanıdık bir duyguyla bir parçamız olmuş,
Neden bu hayatta Jane Austen'in tek derdi evlenmek, aile kurmak, saygın görünmek olan hayatın yüzeysel hevesleri peşinden koşan bir kitap karakteri olarak doğmadım da, Vedat Türkali'nin kendiyle beraber tanımadıkları da dahil olmak üzere, bir çok insanı düşünen onlar için endişelenen, onlar kadar bir çaba harcayamasa da içinden o insanların
Siz sınıfa gireli beş dakika olmuş ve hala kimse yerine oturmuyor. İşte tam o sırada sizin eğitiminize eşlik eden büyük kuramcılarınız anne ve babanızı hatırlayıp "Susunnn" nidanız sınıfta yankılanıyor. Annenizin sizi yemeğe çağırdığında yaptığı gibi ilk nidanızı duymayan ya da duymazdan gelen öğrenciler için sesiniz daha da yükseliyor... Tüm öğrenciler yerine oturduğunda işte o anda, üniversitede sıklıkla ezberlediğiniz ya da KPSS sürecinde yüksek dozda aldığınız; Bruner'in, Thurndike'ın Öğrenme kuramları, Vygotsky'nin, Piaget'in Bilişsel Gelişim Kuramları, Erikson'un Ego Gelişimi Saptamaları ya da Watson'ın Uyarıcı-Tepki ikilemi ne yazık ki size yardım edemiyor. Skinner, Edison, John Dewey aklınızdan silinirken eğitime gerçek anlamda el yordamıyla giriş yapmış oluyorsunuz. "
.
.
Bu kısmı alıntılar arasında almak istemedim çünkü bir öğretmen olarak çok tanıdık bir sahne ve o anda gerçekten eğitim bilimlerinden öğrendiğiniz hiçbir bilgi size yardımcı olmuyor.
Bu tanıdık anları gülümseyerek hatırlamak güzel oldu.
.
.
Kitapta öğretmenlik adına verilen öneriler ve teknikler çok güzel.
Bana çok şey kattı.
Farketmediğimiz zaman kayıpları, sınıftaki aktiflik ve pratiklik , planlar ve kuralların uygulanması ve birçok çözüm önerileri içeriyor.
Her btanştan öğretmene fikirler verecek ve kolaylık sağlayacak bir çalışma olmuş.
.
Tüm öğretmenler ve öğretmen adayları kesinlikle okumalı
Gözlerini açtı, havadaydı. Daha önce hissetmediği kadar özgür. Rüzgâr da var ama hafiften. Sürüklüyor biraz, içgüdüsel bir hareket yaptı. Sarı siyah bir şeyler gürültülü bir şekilde ileri geri hareket etti hızlıca, çırpındı. Çırptı, evet kanat çırptı, kanatları vardı – havadaydı bir şekilde, böyle bir şey olacağını düşünmeliydi. Büyüklerdi,
Hayalimdeki Dünya çok mu ütopik acaba? Evrensel Barışın hakim olduğu bir dünya çok mu İmkansız?
Hepimiz Adem Ve Havva çocukları değil miyiz?!
İnsanlar Neden Kabil ve Habil kutuplarına ayrıldı?
Soru değil aslında bunlar;sorun ve sitem içerir kelime kelime...
Bu kitabı aslında, Marmara Depremi Yıldönümüne denk getirip okumak istedim. Kitap her ne
"Can Parası" adlı hikayeyi okuduktan sonra yarım bırakmama rağmen, hem son zamanlarda çok sık yarım bıraktığımın farkına vardım hem de bu yılki okuma planım içinde Fakir Baykurt'a yer verdiğim için kitabı biraz da kendimi zorlayarak bitirdim. Ayrıca eserin bir hikaye kitabı olması da bunda etkili oldu.
Yazarın daha önce
“Tramvayda hiç kimse gülümsemiyordu. Hepsinde yük taşıyan insanların yorgunluğu ve bezginliği var. Tramvay onları bir tarafa götürmese, hepsi, oldukları yerde senelerce kalacaklarmış gibi ezik ve bitik.”
Din halkın afyonudur.Niye böyle söylüyorum.Çünkü bu kitapta bizzat Karl Max'ın bu sözünü kanıtlayan nitelikte tarihi olaylar,bizlere hikayeleştirilerek yansıtılmış.Hasan Sabbah'ın ; ismini Deylem Kral'ı zamanında kralın, kartalını gökyüzüne salmasıyla ve kartalın bir kayalığa konmasından sonra kalenin ismi 'Kartalın Öğretisi' anlamına gelen 'Alah