‘’Çocuklar büyüyüp delikanlı ve genç kız olduklarında sizler onların geleceği ve yapacakları işler hakkında bahis açıyorsunuz. Onları nereye ve nasıl yollayacağınızı düşünüyorsunuz. Çocuklarınızın avukat mı, yoksa doktor mu olacağını, mühendisliğe mi ticarete mi yöneleceğini düşünüyorsunuz. Delikanlılara para getiren işler, genç kızlara ise zengin kocalar arıyorsunuz.
Hep menfaat, hep menfaat! Çocuklarınıza daha iyi bir yaşam kurmak istiyorsunuz. Onlara sıcak ve rahat bir yer bularak sevgi borcunuzu ödediğinize inanıyorsunuz.
Bununla alakalı Tolstoy şöyle der:
“Hayatlarımızdaki dayanılmaz düzensizliğin başlıca nedenlerinden biri, herkesin hayatını düzene koymak yerine hayatının düzene koyulmasını istemesidir.’’ Herkes hayattan sadece bir şeyler almaya bakıyor. Fakat kimse hayata bir şeyler katmayı düşünmüyor. Hayata birer bencil, yağmacı ve sömürücü olarak atılıyorlar. Hayatın anlamını da bu sömürüde buluyorlar.
Ve bu ’’bilgeliği’’ hayatları boyunca ailelerine aşılıyorlar. Peki, bunu sizce kim aşılıyor? Anneler ve babalar! Çocuklar ve gençler birer bencil olarak yetişiyor. Yalnızca kendilerini seven küçük ve aciz ruhlu insanlar oluyorlar.’’
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün okumaya başladığı andan itibaren hayran kaldığı ve bu güzel, ölümsüz eserin okulların müfredatına konmasını istediği bir kitaptır.
Ben bu kitabın belli bir yaş grubu olmadığını ve çocuk, genç, yetişkin herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Okuduğuma geç kaldığımı düşündüğüm ve keşke daha önce okusaydım dediğim bir kitap oldu.
Kesinlikle tavsiyemdir, iyi okumalar!