Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İstanbul’a gelince, orada hava daha perişandı. Çatalca’dan gelen top sesleri İstanbul’dan duyuluyordu.
Sayfa 173
Fatih, İstanbul’u bir nisan sabahı muhasara etti ve bir mayıs sabahı şehre girdi. Bu demektir ki, fetih ordusu şehri kuşatırken bizim olan Boğaz vâdilerinde, Çamlıca tepelerinde, Rami, Davutpaşa kırlarında erik ve badem ağaçları çiçek açmıştı. Otağtepe’de, Fatih’in çadırının etrafı, şüphesiz bir ipek halı gibi bahar çimenleri ve kır çiçekleriyle döşeli idi ve Fatih beyaz atının üstünde bir burçtan öbürüne koşarken Haliç sularında, Marmara’da, tıpkı bizim gibi İstanbul baharının değişen renklerini görüyordu. Yine bu demektir ki, fetih ordusunun ilk top sesleri arasında kumruların aşk daveti işitiliyor, son hücum tekbîrlerine bülbül sesleri dem tutuyordu.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Aylar her zaman nasıl girerse ekim de öyle girmişti - aylar son derece alçak gönüllü ve gürültüsüz patırtısız başlarlar, dışa vuran ne bir işaret ne de doğumla ilgili bir belirti görürsünüz. Yeterince dikkatli değilseniz sessiz sedasız araya süzülüverirler. Gerçek zaman bölünme diye bir şey bilmez aslında. Yeni bir ayın başlangıcında ne gök gürültüleri ne de borazan sesleri duyulur, yeni bir yüzyılın başlangıcında da top atan ve çan çalan biz insanlar oluruz.
Sayfa 281
...Sonra tatil yüzünden kapalı olan okulumun önünden geçerken bahçesine girip biraz dinleneyim dedim. Etrafta kimseler yoktu. Duvara oturup beklemeye başladım. Gözümde kış zamanı okulun kalabalığı canlandı ve canım daha çok sıkılmaya başladı. Okulu sevmezdim ama o kalabalığın ve hareketin beni ne kadar oyaladığını fark ettim. Sonra bir şey durduk yerde içimi ezmeye başladı. Oysa değişen bir şey yoktu. Öylece bekliyordum. Uzaktan, parlak güneş ışığının içinden insanlar ve tek tük arabalar bir hayalin parçası gibi silüetler halinde geçip gidiyor, ama nedense sesleri hiç duyulmuyordu. Derken benim gibi iki çocuk çıkageldi. Ellerinde bir top, yavaş yavaş, bezgin bezgin basket oynamaya başladlar. O topun sesini o kadar net hatırlıyorum ki; böyle pat pat pat yere vurup arada bir de potaya atıyorlardı. Biraz oynadılar, sonra sıcaktan yılıp bıraktılar, bir kenara geçip oturdular. Birinin son olarak sertçe vurduğu top yavaş yavaş yuvarlandı, yuvarlandı, okulun duvarına çarpıp olduğu yerde kalakaldı. O anda, anlatmanın imkansız olduğu öyle derin bir sessizlik başladı ki; öylece o topa, o çocuklara baktım. Sonra okula baktım, sonra içime acayip bir acı çökmeye başladı. O acı giderek büyüdü, büyüdü, içim nasıl kıyılıyor ama... Ben acıyla ilk defa o gün, orada tanıştım. Sonra hayatımın hiçbir döneminde; o anda, okulun bahçesindeki kadar derinden bir acı çektiğimi hatırlamıyorum. Bence dünyadaki en büyük acı budur. Çünkü sebebi yoktur, neden diye soramazsın çünkü ortada bir şey yoktur. Gelir yakalar insanı ve bir daha hiç bırakmaz. Albert Camus'nün Yabancı'da anlattığı sıcak bir pazar gününün verdiği acı gibi..
Zeki DemirkubuzKitabı okudu
     Aşağıdan İskenderun, Payas yörelerinden, Gavurdağlarından top sesleri geliyordu. Vakit bahara doğruydu, şubat yeli kış yelini çoktan kovmuştu. Bu kış Yozgattan, Sivastan, Kazovadan, Tokattan, Gündeşli ovasından, Harrandan, Kamışlıdan, Halepten, tekmil diyarı Rumdan ve başka ellerden ne kadar kara çadırlı varsa, Osmanlıya bayrak açmıştı. Dövüşün bayraktarlığını Torosun varsağı Kozanoğlu yapıyordu
Hep veda, ya koşan ayak sesleri. top sesleri, ip sesleri, babamın sesi, duvarlar... Bu sessizlik...; yaşamak isteyen bir yanım var biliyorum ama takılıp kalıyorum. Taa içimde bir başka hayat debeleniyor, o da arıyor kendi kalbinin tanrısını. Bu sessizlik; ayağa kalkıp düşüyor. Ta içimde...
Reklam
Çocuk ve Savaş
Bomba sesleri eşliğinde top oynayan çocukları, şekerini yerken bir yandan ölümü izleyen çocukları görüyoruz. Tatlı kokular veya şekerli tatlar eşliğinde ölümü izlemek/ deneyimlemek zorunda kalan çocuklar.
Sayfa 27
Ruşen Eşref anlatıyor,
"Bir akşam istasyonda cepheye gitmekte olan iki asker, bir kuyudan mataralarını dolduruyorlardı. Karşılarında içi yaralı dolu bir vagon vardı. Türk askerleri bunlara bakıp duruyorlardı. Kulaklarına derinden top sesleri geliyordu. Biri, ötekine şöyle dedi: Ülen, ne kadar da yaklaşmış bu kâfir Yunan! Arkadaşının cevabı şöyle olmuştu: Mühim değil. Zararı yok, ilerlesin gelsin. Bir an önce dikiliriz karşısına. Bu iki ölüm yoldaşı, ne kadar büyük söylediklerini hiç düşünmeksizin, kalabalığa ve geceye karıştılar. Kim bilir, şimdi belki ikisi de şehit düşmüştür."
Sayfa 346 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
HAVUZ BAŞI Beyazıt Havuzu'nun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: Belki, bir geç olma hadisesi. Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü. Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet
Vaktiyle bir Atsız varmış var olsun!
DAVETİYE Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Düce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür; Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden
Reklam
Günaydın:) güne Rıfat ılgazla başlamak
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu Gidip gelen kara kuşlar havada Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden Tabanında depremi kara güllelerin Duymuyor musun Kaldır başını kan uykulardan Böyle yürek böyle atardamar
Ulus Baker'le ilgili şimdilik son yazıdır. Keyifli okumalar... KES KULAKLARI, GEÇİR SİCİME… Ulus Baker’in babası Sedat Baker ruh bilimci bir doktordur. Kıbrıs savaşı zamanında çalıştığı hastaneye yaralı askerler tedavi edilmesi için getirilir. O sırada Ulus ise babasının yanında oturup, çocuk haliyle getirilen yaralıları ve tedavi sürecini
Yarın bayram. Bizler tank, top, bomba ve uçak sesleri ile kurşunlar altında bayrama gireceğiz. Dün yanımızda olan arkadaşlarımızın bir kısmı bugün yoklar. Şuan bizimle birlikte olduğunu gördüğümüz arkadaşlarımızdan bazıları belki yarın yanımızda olmayacaklar. Dünyanın tüm coğrafyalarındaki diğer çocuklar bayram yaparken niçin Filistin çocukları bu bayrama bombalar altında girmek zorunda? Bizim dünya çocuklarından ne farkımız var? Özgürlüğümüzü istediğimiz için mi bu bombalara muhatap oluyoruz? Neden dünya halkı bizim katledilişimize ses çıkarmıyor?
Sayfa 167Kitabı okudu
1.244 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.