Bu kitap hakkında ne kadar konuşursam konuşayım, ne kadar yazarsam yazayım kesinlikle hissettiklerim için yeterli olmayacak. Zaten anlatı türünde olan eserin konusu hakkında değilde hissettirdikleri hakkında düşüncelerimi paylaşacağım.
Kitabı okuyor gibi değilde dinliyor gibi hissettim. Sanki yazar karşıma geçmiş uzun uzun anlatıyordu. Bende ona cevap vermezsem her şey havada kalıp toz olup uçacaktı. Bir günde bitebilecek bir kitabı sırf sindire sindire okuyabilmek için günlerce elimde gezdirdim. Kendimi bulduğum, katıldığım, altını çizdiğim, cevap yazdığım o kadar çok yer vardı ki... Sayfaları başa sarmaktan yıpranan bir kitap oldu. Yazara dair okuduğum ilk kitap olmasına rağmen anında hayran kaldım. Kitabı okurken yazara çay demlemek, kahve yapmak, sohbeti olabildiğince uzatmak istedim. Yazarı tanımak, onunla fiziksel olarak aynı ortamda bulunup sohbet etmek istedim. Kitaplarını yazma hikayesini, hayatını, düşüncelerini ilk ağızdan dinlemek istedim. Çoğu düşüncesine katılmama rağmen zıt düştüğümüz yerlerde vardı kitapta elbet. Onun dışında yaşamım boyunca alıntıları ve kendisiyle bana hep eşlik edeceğinden Sabahattin Ali'yi sevdiğim kadar eminim. Ve Türk edebiyatının gamlı prensesi Tezer özlü. Kitaplarla dolu minik gezegenime hoşgeldin.
#alıntılar
"Günler yetmiyor. Insan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor."
"Insanın yalnız cesedi yalnız kalabilir. Canlı (cesedi) asla."
"Yaşanacak bir yaşam vardır.
Binilecek bisikletler vardır.
Yürünecek yaya kaldırımları ve tadına varılacak güneş batışları vardır."