Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sırtla yavuklunu, buralardan tüy! Yakacık yolundaki o taş evi kirala. Gündüzleri ortaklaşa sevinin, tasalanın; geceleri bir yer döşeğini ortaklaşa ısıtın. Bir kızınız olsun, ismini Şiir koy. Nikahlanin da! Niye öyle bir tuhaf baktınız? Tabii nikâhlanırım. Benim gibi esmer, onun gibi civan kalpli yavrumuza piç dedirtecek değilim ya! Ertesi gün ayılır, sokağı boylayınca bir başkalaşırdım: Gerçekçi, ötesini hesaplayan, bilgeliğini takınmış çağdaş bir insan... Kuşluk vaktine erişince aşk nöbetleri yeniden sökün ederdi: Nigâr’sız yaşanamaz, dedik ya! Nigâr’sız ne İstanbul, ne sen, ne ben, ne ölüm korkusu var! Ucundan tutulmaya değer bir iş bile yok... Ocağın onsuz yanmaz. Su, boğazından lıkır lıkır geçmez. Ekmeğin bayat, urban iğreti, sohbetin yitik.
Aslında benzer bir durum ses dalgalarn için de geçerliydi. Normalde hiçbirini havada görmüyorduk ama ağzımızdan sözcük olarak çıkardığımız bu dalgalar havada yaklaşık 330 m/s lik bir huzla yayıimaktaydı. İşte bu noktada, o dalgayi anlamlı kılacak tek şey bir kulağın varlığıydı. Havadaki ses dalgalarının yaptığı tek şey kulak zarına çarpmakth. Kulak zarnda oluşan titreşimler birtakım kemikler ve zar aracılığyla iç kulaktaki bir siViya iletilmekteydi. Bu siVinın içinde tüy húcreleri denen ve işitme de çok önemli rol oynayan yapılar bulunmaktaydı. Iç kulaktaki sIVInun titreşmesi, bu tüylerin belirli bir yönde eğilmesini sağlar ve bu eğilmeler sonucu beyne birtakım sinyaller gönderilirdi. İşte, işitme denilen şey en basit haliyle bu gekilde olmaktaydı. Yani havadaki dalgaların iç kulaktaki sıvı içerisindeki birtakım tüyleri eğip bükmesinden başka bir şey değildi.?
Reklam
Bir çöl efsanesi, vaha değiştirmek üzere devesini yüklemekte olan bir adamın öyküsünü anlatır. Halılarını, mutfak kap kacaklarını, giysi sandıklarını deveye yükler adam, devenin durumu iyi görünmektedir. Tam yola çıkacakken, babasının kendisine armağan ettiği mavi kuştüylü güzel kalemini anımsar adam. Onu da götürmeye karar verir ve tüy kalemini devenin üzerine koyar. O anda, ağırlığın altında olduğu yere yığılır hayvan ve ölür. "Devem bir tüyün ağırlığını çekemedi" diye düşünmüştür adam hiç kuşkusuz. Bazen, yaptığımız şakanın belki de ıstırap kâsesini taşıran damla olduğunu anlamaksızın, aynı şeyi başkaları için söyleriz.
Sayfa 184Kitabı okudu
Gurbet Şiiri
-1- Bir kuş tanıyordum ki, baharda, Salkımlar açan bahçemin üstünde uçar da Akşamların ürperdiği bir sesle öterdi. Besbelli, bu iklime yabancı, Nerden koparak geldiği meçhül, Endâmı uzun, tüyleri parlak, sesi vahşi Bir kuş. Akşamla yatan köyde sadâlar durulunca, Mehtaba yakın, gölgeli bir nokta bulunca, Hicranla kısılmış, heyecanlarla
Sayfa 14 - Akdeniz KitabeviKitabı okuyor
Her şeyin müsebbibül esbâbıdır, yâni madem ki Allah, irade-i külliyesiyle seni ve beni, bu gül fidanlarını istediği gibi yaratır, büyütür, sevindirir, mükemmel bir sıhhat içinde pembeleştirir, ihyâ eder; yahut kederlendirir, illetler içinde sararıp soldurur, ağlatır, bunaltır; madem ki ne fırtınayı avucumuzla durdurabiliyoruz, ne eceli geriye itebiliyoruz; madem ki onun irade i külliyesi içinde, biz, bir rüzgâr önünde uçan tüy gibiyiz, keder etmek nâfile, üzülmek nâfile, cismi telef etmek nâfiledir.
O günler geçip gitti o sessizlik içindeki karlı günler sımsıcak odada, pencereden dışarıyı seyre dalardım, başım dönerek saf, beyaz kar tanelerim tüy gibi yumuşak usulca yağardı köhne ahşap merdivene aşınmış çamaşır ipine kocamış çamların saçlarına ve ben yarını düşünürdüm, ah! yarın... kaygan, beyaz boşluk
Reklam
Kuş kadar hafif olmak
Valery'yi işte bunun için seviyorum: "Önemli olan tüy kadar değil, kuş kadar hafif olmaktır. " diyor çünkü.
Sayfa 52
Kurşun gibi ağır Hafif tüy gibi Geçip giden ey ömür
Seviniyorum, tepeme mavi ve uzun bir gök parçası taktı yaradılış, tüy diye.
“Ama söyleye söyleye dilinizde tüy de bitse, canımın istediğinden başka hiçbir iş yapmayacağım!”
Sayfa 41 - From Mrs. Heathcliff
Reklam
"Başkalarına tüy gibi hafif gelen şey, sana kaya gibi ağır gelecek."
Sayfa 225 - 2. CiltKitabı okuyor
Öğretmenlere öğrenci kullanma kılavuzu
Birey olma yolunda ilerlerken, bedenin sırlarını ve sınırlarını keşfederken bir gence tarih, matematik, çoğrafya, kimya gibi o an ihtiyac duymadığı disiplinleri ve belgeleri dayatmak şüphesiz tiksinti uyandıracaktır. Hormonları mürekkep gibi hokkaya doldurup tüy batırılarak yazılmış bir kitap yoktur daha...
Sel yayınları
Bir tüy, bir mürekkep hokkası ve bir kağıt beni her zaman bir kılıçtan ya da tabancadan daha çok korkutmuştur.
"Kıçına tüy taktın diye," diyor Tyler , "tavuk olmazsın."
Önümüzde açık ve biçimlendirilmemiş olarak uzanan,özgürlüğü açısından tüy gibi hafif,belirsizliği açısındansa kurşun gibi ağır onca zamanı nasıl kullanabilirdik, nasıl kullanmalıydık?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.