Tarihsel bir gerçekliğin içinde yaşatmak için yazılmış bu kitap. Diğer yorumlarda da belirtildiği gibi olay ağırlıklı bir içeriği var. Zaten esasında gerçekçi bir yazar olduğunu da baskın şekilde gösteren yazarımız kişilerin ruh hallerini gözlemleme ve iç dünyalarına ışık tutma gayesinde değil. Beni etkileyen kısmı aslında anlatılan kurgusal hikaye bir tarafa, sizi yaşatmaya çalıştığı geçiş dönemi İngiltere'si. İngiltere kitabın geçtiği tarihler olan 1775 senesinde aslında 100 yıl boyunca sürecek "Süper Güç" unvanına sahip olduğu bir döneme girmişti. Bir üstünlük çağıydı bu. Ülke diğer çağdaşlarına nazaran asimetrik ölçüde varlıklı ancak ,kitapta da bahsedildiği üzere, bu varlıklı ve aydın olması beklenen ülkenin halkı aksine cahil ve tamamen batıl inançlara saplanmış durumdaydı, adeta bir Orta Çağ zihniyeti hakimdi. Üstelik ülkede büyük bir güvenlik zafiyeti vardı, kısacası ülke varlıklıydı evet ama anlaşılan halk bundan payını tıpkı Fransa'daki gibi hiç alamıyordu. Fransa'ya gelecek olursak, burası en tutkulu bölümüydü kitabın. Bir seri şaşkınlık verici olay parça parça öncesinde işlenmiş yarım düzine iplik yumağı gibi düğümlenip bir sahneyi canlandırılıyordu; kanlı devrim. Aslında sonradan görmüş "devrimci" halk ile öncesinde ezici ağırlıklarıyla hüküm süren üst tabakanın belli koşullar vuku bulunca birbirlerine nasıl benzeyebileceğini çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor kitap. Okuyacak olanlara kitaptaki kişileri bir yere not etmelerini öneririm, bu metot anlaşılmasını kolaylaştıracaktır eğer siz de benim gibi isimleri hatırlamakta zorlanıyorsanız.