Anlatıma nasıl başlayacağım inanın ki bilmiyorum. Şimdiye kadarki okuduğum kitapların en en en iyisiydi diyebilirim. İşlenen konular o kadar güzel bir şekilde ele alınmış ki, okudukça hem üzüldüm insanların çektiklerine hem de cesaretlendim kazanılan zaferleri okudukça. O kadar çok alıntı paylaştım ki, herhalde kendimce katkıda bulunmak istedim bu düşüncelerin yayılmasına.
"Beyaz Zambaklar Ülkesinde" Finlandiya’yı konu edinen bir kitap. Kitapta, bataklıklar ve kayalıklar arasında yer alan, doğal kaynakları olmayan bu küçük ülkenin adeta "yoktan varoluşunu" anlatan; yani yoksulluktan kurtuluşunun ve siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan gelişmiş bir ülkeye dönüşümünün hikâyesi anlatılıyor.
Bu dönüşümün mimarları da, yani kitaptaki tanımıyla "yaşam mimarları"; toplumun her kesiminden, kalbi vatan sevgisi ve hizmet aşkıyla çarpan avukat, mimar, din görevlisi, öğretmen, köylü, işçi ve mermer ustasıdır. Bu bir avuç aydın kesim, bütün gerici güçlere karşı; sözde vatanını seven ama yalancılıktan, dolandırıcılıktan, ahlâksızlıktan ve yolsuzluktan başka bir iş peşinde olmayan insanlara karşı büyük bir savaşım içine girmişlerdir. Ve bunu sevgi, eğitim ve sabırla yerine getirmişler, kan dökerek değil.
Kesinlikle herkese tavsiye ederim. Okumayan çok şey kaçırır.
https://1000kitap.com/_A_Y_ abi.. çok haklıymışsın..
"Ben beş kitap yazdım, ama bana hepsi tek
kitapmış gibi geliyor " demiş Aleksiyeviç.
Ben de onlarca acı hikaye okudum ama sanki tek hikayeyi, tek kadını okudum.Ve ortak duygularını hissettim: Isdırabı.
KADIN
Çocukluğunda:
"Okulda bize ölümü sevmeyi öğrettiler. Falan
şey uğruna ölmeyi nasıl da
Eser; Yağız, Sedat, Zülfikar ve Ömer adlı gençlerin doğumlarından başlayıp nasıl vatansever yetiştirildikleriyle başlıyor. Ardından kendilerine verilecek olan göreve hazır hale gelinceye kadar kendilerini geliştiren, araştıran bireyler haline geliyorlar.
Bazı bölümleri özellikle konuşmaları okurken gözlerim dolmadan, boğazım düğümlenmeden okuyamadım. Vatan sevgisi bambaşka bir sevgi, vatan sevgisi ile yetişmek ise bambaşka.
Bu ülke için hiç düşünmeden canını verebilecek gençlerin hayatını okumak bile gurur.
Bazı bölümlerde Türkiye'nin siyasi geçmişini araştırma ihtiyacı hissettim. Nerede, neler olmuş yeniden okumak istedim..
Tabi bir kitap ile bu vatansever gençlerin neler yaptıklarını anlatmak güç. Devamının olması ise ayrı bir heyecanlandırdı. Şunu da belirtmek isterim herhangi bir siyasi görüş belirtilmeden kaleme alınmış bir eser.
🇹🇷İstiklal Marşımız, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini en güçlü şekilde ifade eden, vatan sevgisi ve direniş ruhunu yücelten bir destandır. 12 Mart 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir. Bu anlamlı şiiri yazan Mehmet Akif Ersoy, milli bir şair olarak Türk milletinin kalbinde özel bir yer
Ve okumadan beğenilecek bir inceleme değildir.
Sevgili arkadaşım eğer okumadan beğeneceksen, benim buna ihtiyacım yok,
o yüzden ilgi ve alakana teşekkür ederim.
Anasayfada karşımıza çıkan '' Bugün benim doğum günümmm yahaa, eheheh ''' iletilerine göz atabilirsin.
_________________ɢÇʙ_________________
Anne olmak tarih yazmaktır.
Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarını Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi olmak ne büyük şeref. Ayakta alkışlanası, ne büyük onur. Ki yaşadığı dönem gözönünde bulundurulunca. Şuan bile düşününce ne zor birşeyi başarmış.
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün bile ne derece etkilendiği şu sözleri ile anlaşılabilir;
"Benim bedenimin babası Ali Rıza Efendi, duygularımın babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp'tir der."
Namık Kemal’in ilk tiyatro yapıtı olan eser, Türk edebiyatı'nda romantik tiyatronun ilk örneklerindendir.
Eserin ilk sahnelenmesinden sonra izleyicilerin heyecana gelerek başlattıkları gösteri ve olaylar; yazarın tutuklanarak Mağusa'ya sürülmesine sebep olmuştur.
Eserin gerçek adı “Vatan”dır. Eser yayınlandıktan sonra uygulanan yasaklar ve sansür nedeniyle “Silistre” adı ile oynanmış ve yayınlanmıştır. Daha sonra da “Vatan yahut Silistre” adı ile yaygınlaşmış ve bu isimle kabul görmüştür.
Kısacık okurken tiyatroyu gözünüzde canlandırarak okuyacaksınız. Kitabın maneviyatını, taşıdığı ruhu hissettikten sonra okumamak elde değil. Okuyunuz okutunuz bu ruhu yaşatınız efenim.
" Yara erlerin tenine madalyadır.
Ölüm ise askerin son rütbesidir
Altıda bir, üste birdir yerin
Arş Yiğitler vatan imdadına! "
( youtu.be/5ZBpbbn_Ang)
Bu sahne kitabı okumak için bir sebep daha.)
Nazım Hikmet'in Aziz Hatırasına
Dünya tarihinin belki de en kanlı yüzyılının başında doğdu. Dönemin koşullarına göre oldukça varlıklı ve eğitimli sayılabilecek bir aileden geldi.
“Üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim” der Otobiyagrafisinde.
Paşazadeydi aslında burjuva karşıtı olmasına rağmen. Ancak çok kızardı kendisine “Paşazade” diye
Bugüne kadar yapılmış bütün listelerde ilk 10'a girmeyi başarmış
Üç İstanbul!
Ah İstanbul!
Ulan İstanbul!
Süleyman Çakır tabiriyle "Ne güzel İstanbul be!"
Güzel mi?
Haydi hep birlikte görelim.
İncelemeye başlamadan önce -aslında epey yol aldım bile- birkaç uyarıda bulunmak istiyorum: Yola çıkarken okumayın. Mide bulantınız
Bir gün sorarlarsa eğer bu vatan kimin diye "Bu vatan sıvasız penceresiz evlerde büyüyen, ailesi yoksullukla mücadele eden, lakin kanaatkar ve gönlüne vatan sevgisi yerleştirilerek büyüyen yiğitlerindi” dersiniz.Bu mübarek kandil gecesinde sen sabır ver Allah’ım.
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”
İnsanın yolculuğu bir ömür boyu sürer, sessiz bir gemi gibi. Bazen açık denizlerde, masmavi bir gökyüzünün altında, esen rüzgârlarla yelkenlerini şişere şişere dingin, kaygısız ve tasasız bir şekilde yol alır. Bazen de karla, tipiyle, borayla, denizlerin