Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Kitapla ilgili duygularımı anlatmadan önce yayın evinden kaynaklanan kelime hataları vardı kitapta birçok kelimeyi ben kendim tahmin ettim diyebilirim harf hataları mevcuttu ama tabi bu anlatıma engel değildi ben sadece değinmek istedim. Yelda, Aydın'ın Kuyucak ilçesinde üniversiteye yerleşir. Damla, Dilan, Hacer'le ev arkadaşı olur. Emre ve Eren de sınıf arkadaşlarıdır ve olaylar bu kişiler arasında bu küçük ege ilçesinde geçmektedir. Kitapta dostluk, karşılıksız aşk ve ihanet o kadar güzel anlatılmış ki sonlarda yok artık dedim ve itiraf ediyorum bir sahne var ki gözyaşlarıma engel olamadım. Velhasıl kelam övüldüğü kadar var olduğuna inandım ve herkese okuması için tavsiye ediyorum.
J.K Rowling, yine mükemmel bir iş çıkarmış. Okurken insanı çok eğlendiren güldüren bir kitap. Kitapta Türkiye'nin geçmemesi beni biraz üzdü çünkü HPnin orijinal serisinde geçiyordu. Bu büyülü dünyanın gerçek olduğuna inandıracak yaratıcılıkta ve ayrıntılı. Velhasıl kelam biz bu dünyayı çok sevdik.
Bence yazıldığı yıllarda ve sonrasında Türk edebiyatına damgasını vuran nadine kitapların ve yazarların arasında sayılabilir. Okuyucu, bir aylağın düşünce dünyasına sansürsüz giriyor ve ismi bile verilmeyen kahramanın bir yılını okuyor-yaşıyor. İsmi verilmeyen kahramanımız "C."nin düşünce dünyasında yoruluyor bazen de kayboluyorsunuz aynı kendi düşünce dünyamızda yaşadıklarımız gibi. Velhasıl-ı kelam aylaklık zor iş!.
Yusuf.. Bir evlatlık olan öksüz yetim bir olgun çocuğun hikayesi. Sabahattin Ali'nin hayatını okurken Bulgaristan'ın Eğridere kazasında doğmuş olması beni fevkalade etkiledi. Çünkü burası atalarımın yurdu babamın doğum yeriydi. Hemen bir sahafa koşup bulduğum tüm kitaplarını aldım. Kuyucaklı Yusuf 20. yüzyıl başlarının taşra hayatına ışık tutan harika bir eser. İçinde ki duyguyu tarif etmek mümkün değil. Sabahattin Ali kalemiyle bize müthiş bir Ege portresi çizmiş adeta. Dönemin tüm şartlarını anlatmış. Küçük yaşında adeta trajedi ile hem annesi hem babasını aynı anda kaybedip öksüz ve yetim kalmış. Bundan sonra evlatlık olmanın verdiği burukluğu içinde hep hissetmiş ne sevdiğini tam sevip isteyebilmiş ne de kin güdüp düşmanlarına haset bağlayabilmiş. Ailesi yarım kalan bu çocuğun hayatı hiç tam olmamış. Müthiş ızdırablar barındıran roman harika bir anlatım gücüyle ayırabileceğiniz 2-3 saat ile bitirilebilecek seviyede yazılmış. Bu noktada yazarın anlatım gücü devreye giriyor. Aslında öykücü olan Sabahattin Ali'nin ilk romanı olan Kuyucaklı Yusuf yazarın adeta ustalık eseri seviyesinde. Burada Sabahattin Ali'nin öykü yazarken aslında kendini romanlara hazırladığını anlayabiliyoruz. Velhasıl Kelam buradan toprağım Sabahattin Ali'ye selam olsun mekanı cennet olsun...
En sonunda okuyabildim, hep merak eder dururdum; 2009 yılında piyasaya çıktığında bir kitabın 40 TL -ki bu fiyat şimdi bile fahiş- olması için nasıl bir neden olabilir diye... Velhasıl kelam güzel bir öykü. Diğer Rodeo çizgi romanları ile kıyaslayınca çok daha derli toplu, anlaşılır, kareler arası geçişleri güzel, ilerlemeye, içinden bir sürü başka macera üretmeye uygun bir senaryosu var. Ama öte yandan çizimleri çok da beğenmedim....
Yazar, muhteşem bir ustalıkla çok farklı zamanlarda yaşamış bu tarihi şahsiyetleri öyle güzel birleştirmiş ki şahsen ben tarihçi olarak itiraz etmeden romana kaptırdım kendimi , öyle maharetli bir anlatımı var ki tarihin içinde anlattığı zamanı çok iyi betimliyor adeta ömer hayyam size muhteşem rubailerini semerkandın yıldızlı gecelerinde okuyor. Bir yandan da peşinde oldugunuz peşinde oldugunuz ama bir türlü ne olacağını kestiremediğiniz o gizemli .... ;) Velhasıl-ı kelam okumanızı tavsiye ederim
Camus' un Yabanci sında da olduğu gibi Dostoyevski nin Suç ve Cezasında da nasıl olur da bu yazar birisini öldürmeden bu duyguları yansıtabilir diye düşünmemek elde değil,akıl almaz bence . Gerçi bu yorumu hiç birisini öldürmemiş biri olarak yapmak zor. Bence bir katile bu kitapları okutup hissettirilen duygulardan kaçını hissettiklerini sormak gerek o zaman tam doyuma ulaşabilirim. Velhasıl kelam boşuna klasik olmamış dedirtir.
Olağan bir anlatımın içinde yer yer bulunan dikkat çekici güzellikte cümleler çok farklı bir tat verir okurken.
Bin Hüzünlü Haz çoğunlukla öyle cümlelerden oluşmuş bir kitap olunca boğucu oldu, hele yolculukta ve ders aralarında okumaya çalışınca olayın hakimiyetine giremedim
Velhasıl kelam daha sakin bir zamanda, mümkünse gün arası vermeden okumaya tekrar dönmek üzere...
Dönüşüm ile alakalı sitede yapılan yorumları inceledim ve okuyup yorumda bulunan arkadaşlar ciddi manada çok farklı ve yerinde tespitlerini bizlerle paylaşmışlar, bunun üzerine Dönüşüm ile alakalı daha fazla incelemeye gerek duymadım. Mamafih (bu kelimeyi kullandığım için çok mutluyum) kitabı okurken yaşadığım bir olay ile kitabın üzerimde oluşturduğu etkiyi sizlerle paylaşacağım. İnternetten sipariş ettiğim ve ancak üç gün sonra elime geçen kitabı okumaya başladığımda çok yorgun olduğumu hatırlıyorum. Gregor Samsa 'nın hikayesi her ne kadar ilginç gelse de, beni uyuyakalmaktan alıkoyamadı ve en nihayetinde bilinçaltıma işleyen hikaye aslında beni Gregor yapmış ve yatağımda böceğe dönüşmüştüm ve bir türlü bu duruma anlam veremiyor hatta üzerimdeki nevresimden dahi kurtulamıyordum. Uyanmak için ne kadar çabaladığımı, uyandıktan sonraki aldığım derin nefes ile fark ettim. Velhasıl kelam bu derece gerçekçi ve sizi içine çekecek olan bu klasiği okumadıysanız ilk işiniz Kafka 'dan Dönüşüm için randevu almak olmalıdır.
Günde 4 buçuk saati yolda geçiren bendeniz bu kitaba adeta açlıkla saldırdım.. neden mi??Tess Gerrritsen romanı diye tabiki..ancak beklediğimden vasat çıktığını söyleyebilirim.hatta oradaki sevgili Kat'e adeta ayar oldum..alt tarafı adli tıp doktorusun ölülerin otopsilerini yapıyorsun.sanki polismiş gibi ne hikmetse, iç güdüsü nolsa tatatatammm doğru çıkıyor..
Misal Adam'a hangi yön diye soruyor sağ diyor yavrucak hayır sol deyip iç güdüsü açıklaması yapıyor..o arada bir hasss.. demiyor değilsin hani.
velhasıl kelam dostlar okusanız bile bence tatmin olmazsınız der bu okur..
Kitap Uygurlara ait bir masalla başlıyor. Masalda bir eşe sahip olduğu halde güzel bir kadına aşık olan Yüzbaşı Burkay'in bu aşk uğruna hem hayatta iken hem de öldükten sonra çektiği ızdıraptan söz ediliyor. Romanın baş kahramanı olan Yüzbaşı Selim Pusat da aslında bu masal kahramanıyla aynı kaderi paylaşıyor. Farklı zamanlarda yasak aşka tutulan
Kitabı okımadan önce Butimar isminin ne anlama geldiğini çok merak etmiştim.
"Butimar: Doğu mitolojisine göre efsanevi bir kuş türüymüş.Kıyıya çöker ve denizi izlermiş. Denizden bir damla dahi su içmezmiş. Şayet içerse denizin kuruyacağından korkarmış."
Kahramanlarımızdan olan psikiyatrist kendi dönemine sıkışmış, aykırı düşünen ve hayatı yaşanılır kılmak için kendine rüya tasarlamaya çalışan biridir. İnsanları daha iyi gözlemleyebilmek ve rüyasına malzeme toplamak için farklı kılıklara giriyor. Birgün bir hastası geliyor ve satın aldığı konakta bulduğu iki aşık arasında yazılmış mektupları buluyor. Mektupların arasında psikiyatristin büyük amcasına ait mektuplarda olduğunu söylüyor ve kendisine veriyor. Burdan sonrada büyük amca olan Yusuf'un ve Butimar'ın hikayesini okuyoruz. 20. Yüzyıl Başlarında Erivan da yaşayan Yusuf ve Butimar. Bolşevik Devrimi,Ermenilerle Türkler Arasındaki Kavgalar arasında simya ilmine merak salan Yusuf'un yaşadıkları mistik bir masal tadında öyle güzel anlatmışki yazarımız kitabı okurken hayran kaldım. Altını çizdiğim ve alıntıladığım çok cümle oldu. Nerdeyse kitabın yarısını defterime yazmış olabilirim. Bir insanın madde uğruna an be an değişimini kaybettiklerini ve kazandıklarını net bir şekilde görüyor insan okurken. Hikayenin sonunda gözlerim yuvalarından çıkacaktı böyle bir son beklemiyordum. Velhasıl kelam herkese tavisye ediyorum mutlaka okunması gereken kitaplarım arasında yerini aldı. Yazarımızın ilk romanı olması nedeniyle ayrıca başarılı buldum ve diğer yazacağı romanlarıda sabırsızlıkla beklediğimi belirtmek isterim.
Evet istemeye istemeye de olsa, bitmemesi için büyük çaba göstermiş de olsam en nihayetinde Winter daha doğrusu Ay Günlüğü serisi maalesef ki bitti. Bitti ama bana favori bir seri bırakarak bitti, hayatıma yeni karakterler sokarak, iyi ile kötünün savaşına beni de şahit ederek bitti.
Winter hakkında ne yazsam spoiler oluyor, o yüzden yeni katılan karakterlere değineyim. Winter... Neden bilmiyorum ama Pamuk Prenses hikayesini sevmezdim ben, Once Upon A Time'da sevmiyorum Snow White'ı. Ama kitapta Winter'ı çok sevdim. O kadar güzel ve sevimliydi ki hep tebessümle okudum kitabı. Saf ve iyiliğe olan inancı, her şeyin iyi yönünü görmesi açısından biraz da Pollyanna gördüm Winter'da.
Jacin aslında Cress'te de vardı ama bu kitapta bir başkaydı. Cress' te "Ben prensesime bağlıyım" demişti ama Winter ile ikisinin böyle güzel bir çift olacaklarını düşünmemiştim. Velhasıl-ı kelam efenim favori çiftim olur Winter ve Jacin.
Cinder'ın gayretine, cesaretine diyecek bir şey bulamıyorum keza yandaşları icin de aynı şekilde hepsi çok cesur ve pes etmeyen karakterler.
Serinin diğer kitaplarına nazaran Winter bana fazlasıyla Türkçeleştirilmiş geldi. Hiç aklıma gelmeyecek Atasözlerimiz ve deyimlerimiz mevcuttu kitapta. :D Hele Iko :) O androidin Türk yapımı olduğunu düşünüyorum :D
Seri kitapları pek sevmem ama artık bana favori serim sorulduğunda gönül rahatlığıyla verilecek cevabım var. Tavsiye ederim. :)
