Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kudret-i ezelîyede meratip olamaz
Elbette Kadîr-i Mutlak'ın zâtî ve nihayetsiz ve gayet kemalde olan kudretinin nuranî tecelliyatı ve melekûtiyet-i eşyanın şeffafiyeti ve hikmet ve kaderin intizamatı ve eşyanın evamir-i tekviniyesine kemal-i imtisali ve mümkinatın vücud ve ademinin müsavatından ibaret olan imkânındaki müvazenesi sırrıyla; az çok, büyük küçük ona müsavi olduğu gibi, bütün insanları bir tek insan gibi bir sayha ile haşre getirebilir. Hem bir şeyin kuvvet ve za'fça meratibi, o şeyin içine zıddının müdahalesidir. Hararetin derecatı, soğuğun müdahalesidir. Güzelliğin meratibi, çirkinliğin müdahalesidir. Ziyanın tabakatı, karanlığın müdahalesidir. Fakat birşey zâtî olsa, ârızî olmazsa, onun zıddı ona müdahale edemez. Çünki cem'-i zıddeyn lâzım gelir. Bu ise, muhaldir. Demek asıl, zâtî olan bir şeyde meratib yoktur. Madem Kadîr-i Mutlak'ın kudreti zâtîdir, mümkinat gibi ârızî değildir ve kemal-i mutlaktadır. Onun zıddı olan acz ise, muhaldir ki tedahül etsin. Demek bir baharı halketmek, Zât-ı Zülcelal'ine bir çiçek kadar ehvendir. Eğer esbaba isnad edilse; bir çiçek bir bahar kadar ağır olur. Hem bütün insanları ihya edip haşretmek, bir nefsin ihyası gibi kolaydır.
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
•••• Ey zayf-ı bezm-i vücud Anla nedir, sırr-ı şuûn ................................... Her ne desen nâmı ânın Cümlede o nokta nihân Gâhî esîr gâhî cihân Mevt ü hayat câmı ânın Gâhî güneş, gâhî kamer Gâhî matar, gâhî sehab Kendi ateş, kendi şihâb Kendi gece, kendi seher Gâhî hacer, gâhî nebat Gâhî neml, gâhî esed Kendisi ruh, kendi cesed Kendi hayat, kendi memat Devr ile âdem olacak Kendini kendinde bulur Mutlak iken nokta olur Adem imiş mazhar-ı Hak
Reklam
Ömer Ferid Kam
Lâ ile nefy-i vücud etse eğer bir münkir Reh-i isbâta gider, ayrılamaz illa'dan Hak iken dâire-i kevn'e muhît-i mutlak Yine Mevlâya döner yüz çeviren Mevla'dan
Sayfa 186
ON BEŞİNCİ PENCERE اَلَّذٖٓى اَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُ sırrınca her şeye, o şeyin kabiliyet-i mahiyetine göre kemal-i mizan ve intizam ile biçilip hüsn‑ü sanat ile tertip edilip en kısa yolda, en güzel bir surette, en hafif bir tarzda, istimalce en kolay bir şekilde (mesela, kuşların elbiselerine ve her vakit tüylerini kolayca oynatmalarına ve istimal etmelerine bak) hem israfsız, hikmetli bir tarzda vücud vermek, suret giydirmek, eşya adedince diller ile bir Sâni'-i Hakîm'in vücub‑u vücuduna şehadet ve bir Kadîr-i Alîm-i Mutlak'a işaret ederler.
"İmâm-ı Rabbânî Hazretleri ölçüsünü koyar: Hiçbir şey O'na bitişik değildir ve hiçbir şey O'ndan kopuk değil... Bu ne azîm bir ölçüdür! Ayrı olmak elinde mi bir kulun? Nasıl ayrı olunabilirmiş Allah'tan? Buradaki inceliğe dikkat edin: Ayrı nasıl olur, bitişik nasıl? Demek ki, kurtarıcı düstur budur; hiçbir şey O'na bitişik değil ve hiçbir şey O'ndan kopuk değil... Hakiki VAHDET-İ VÜCUD da budur... "Allah'tan başka mevcud yoktur"un sırrı burada... Hiçbir şey mutlak olarak ne gayr'dır, ne ayn'dır!"
Bak kâinattaki bütün mevcudata; zîhayat olsun, camid olsun, kemal-i itaat ve intizam ile vazife suretinde ubudiyetleri var. Bir kısmı şuursuz, hissiz oldukları halde, gayet şuurkârane, intizam-perverane ve ubudiyetkârane vazife görüyorlar. Demek bir Mabud-u Bi'l-hak ve bir Âmir-i Mutlak vardır ki bunları ibadete sevk edip istihdam ediyor. Hem bak, bütün mevcudata, hususan zîhayat olanlara; her birinin gayet kesretli ve gayet mütenevvi ihtiyacatı var ve vücud ve bekasına lâzım pek kesretli, muhtelif matlubları var; en küçüğüne elleri ulaşamaz, kudretleri yetişmez. Halbuki o hadsiz matlabları, ummadığı yerden, vakt-i münasipte, muntazaman onların ellerine veriliyor ve bilmüşahede görünüyor. (Sikke-i Tasdiki Gaybî 260.sh - Risale-i Nur)
Enver NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Aleviler “devriye"ye inanırlar. Devriye inanışına göre ya­şam, vücud-u mutlak’tan (mutlak varlık) kopan bir nur (ışık) ile başlamıştır. Bu büyük nur kendi heybeti ile genişlemiş, da­ğılmış ve toprak, hava, su, ateş ile temsil edilen dört kuvve­te inmiştir. İnsan, babanın beline ve ananın rahmine düşmeden ön­ce, dört kuvvetin kontrolünde önce cansızlar (hareketsizler), sonra bitkiler ve hayvanlar âleminden geçer. Cansız nesne, bit­ki ve hayvan bedenlerinden geçtikten sonra insan bedenine ula­şan insan canı (insan ruhu), İnsan-ı Kâmil (olgun insan) olun­ caya kadar dünyaya gelip gider. Olgunlaşan insan, geldiği kay­nağa geri döner ve devriye tamamlanmış olur. İnsan devriyesini tamamlayıncaya kadar çok çeşitli bedenler alır, Alevi ta­ biri ile “bin bir donda baş gösterir.” Alevilikte her şeyin aslına rücû edeceğine inanılır. Bu, ilahi yasadır. “Devriye", gerçek varlıktan kopan ruhun, çeşitli aşamalar geçirip türlü bedenlerde dolaştıktan sonra olgunlaşıp kendi kaynağına dönme sürecidir. Yunus Emre bu ilahi çemberi şu dizelerle aktarıyor: Dünyaya çok gelip gittim Erenler eteğin tuttum Kudret nidasın işittim Kaynayıp ta coşa geldim Âşık oldum şu ay yüze Nisar oldum bal ağıza Nazar kıldım kara göze Siyah olup kaşa geldim Deniz kenarında ova Kuyuda işleyen kova İsa ağzındaki dua Olup ta ben işe geldim Ay oldum âleme doğdum Bulut oldum göğe ağdım Yağmur oldum yere yağdım Nur olup güneşe geldim Yolum sana oldu durak Sabahın söyleyenidir hak Yunus Emre dilinde Hakk Olup dile düşe geldim. ~Yunus Emre
Allah'a tevekkül edene Allah kâfidir. Allah, kâmil-i mutlak olduğundan, lizâtihi mahbubdur. Allah, macid, vâcibü’l-vücud olduğundan, kurbiyetinde vücut nurlar, bu diyetinde adem zulmetleri vardır. Allah, melce ve mencedir. Kâinattan küsmüş, dünya zinetinden iğrenmiş, vücudundan bıkmış ruhlara melce ve mence Odur. Allah Baki’dir; alemin bekası ancak Onun bekaylasıdır. Allah, Maliktir; sendeki mülkünü senin için saklamak üzere alıyor. Allah, Gani-i Muğnî’dir; herşeyin anahtarı Ondadır. Bir insan Allah'a hâlis bir abd olursa, Allah’ın mülkü olan kâinat, onun mülkü gibi olur.
A'yân-ı sabite (değişmeyen hakikatler) içinde, insâni hakikat de vardır. Mutlak vücüd Vâhidiyyet mertebesinden, rûh mertebesine tenezzül ettiği, ya'ni ilmi süretlerden, gayriyyet elbisesiyle, kevnî sûretlerin ilk mertebesinde zahir olduğu zaman, üç ma'rifet husûle gelmiştir: 1. Ma'rifet-i nefs (Kendi zatını ve hakikatini bilmek.) 2. Ma'rifet-i Mübdi (mûcidini bilmek.) 3. Mûcidine karşı fakr u ihtiyacını bilmek.
Bir Ramazan gecesi terâvihten sonra Ferid Bey'i ziyârete gitmiştim. Kapıdan girer girmez bana: "Oğlum, bak şimdi Mesnevî Şârihi Sarı Abdullah Efendi'yi okuyordum; daha evvel görmemiştim. Aynı fikri şu kıt'a ile söylemiştim." diyerek kıt'ayı okudu: Lâ ile nefy-i vücud etse eğer bir münkir Reh-i isbâta gider, ayrılamaz illâ'dan Hak iken dâire-i kevn'e muhît-i mutlak Yine Mevlâ'ya döner yüz çeviren Mevla'dan.⁶⁹ ⁶⁹Kıt'a, bir insanın düşündükçe mutlaka Hakk'ı bulacağı inancını ifade etmektedir.
Sayfa 186Kitabı okudu
Reklam
174 syf.
·
Puan vermedi
Amak-ı Hayal
Amak-ı Hayal (Hayal derinliği) adlı kitapta yazar, roman kahramanı Raci kişiliğinde felsefenin insanı gerçek mutluluğa ulaştıramayacağını kanıtlamak istemiştir.Onun için gerçek mutluluk Allah' a ulaşmak ve evrenin mutlak yaratıcı ile birliğini kabul etmektir.İslami düşüncede Vahdet-i vücud, Batı felsefesindeki panteizm düşüncesinden farklıdır.Çünkü bunu savunanlar ayet ve hadislere dayanmışlardır.
Amak-ı Hayal
Amak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Anonim Yayıncılık · 201516,8bin okunma
Bütün mevcudat, bütün zerrat, bütün yıldızlar, herbiri Vâcibü'l-Vücud'un ve Kadîr-i Mutlak'ın vücub-u vücuduna birer bürhan-ı neyyirdir. Bütün kâinattaki silsilelerin herbiri, onun vahdaniyetine birer delil-i kat'îdir. 32. Söz
Bundan anlaşılıyor ki vücud kemali ister, kemal de sübutu iktiza eder. Öyle ise vücudun vücudu kemal iledir. Kemalin kemali de devam ile olur. Öyle ise bir Vâcib-i Sermedî, Kâmil-i Mutlak var ki mümkinatın bütün kemalâtı, onun nur-u kemalinin cilvelerine birer gölgedir. Öyle ise Cenab-ı Hak zatında, sıfâtında, ef'alinde kâmil-i mutlaktır.
Bediüzzaman Sait NursiKitabı okudu
Genel Kültür, İdealizm, Materyalizm…
_Evrimsel Psikoloji_ _Beynimiz evrimleşiyor. Artık, mağara adamları gibi kadınların başına vurup saçlarından sürüklemek yerine kulaklarına güzel saçmalıklar, boş şeyler fısıldıyoruz. Çağ’a uyum sağlayamayan medeniyetsizler ise doğal seçilimle elenmeye başlıyor. _Evrimsel psikoloji, insanın sinir sisteminin doğurduğu davranışların evrimsel
336 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.