Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ooo hemşeri
Peki, ya kendilerini ahlak simgesi olarak gösteren bu kişilerin sürdüğü yaşantı nasıldır? Aziz dostum, unutma ki bizler ikiyüzlülüğün anavatanı olan bir ülkede yaşıyoruz..
İnsanlar, “her şey geçer,” derler, fakat bu dehşet verici bayağılığın menzillini kaç kişi kavrar? Kaç kişi hayattan kaçar, hayat için şarkı söyler ya da ona ağlar? Hayatın beyhude olduğuu kanaatiyle kim dolmamıştır? Ama kim bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye cesaret eder? Bir Hindu prensi'nin bir sakat, bir yaşlı ve bir ölü görmesi, her şeyi anlamasına yetmiştir; bunları gören bizler ise hiçbir şey anlamayız, ziraa hayatımızda hiçbir şey değişmez. Ne olursa olsun hiçbir şeyden vazgeçemeyiz; oysa beyhudeliiğin apaçık işaretleri erişebileceğimiz bir yerdedir. Ümitle malûlüzdür, hep bekleriz; hayat da cevher haline gelen bekleyiştir sadece. Ebediyen askıda kalmaktansa, tarafsız bir ilâh ya da kadavra durumuna indirgenmektense, her şeyi bekleriz, Hiçliği bile. Böylelikle, Tamiri İmkânsız’ı kendine düstur edinen yürek, bundan hâlâ sürprizler umar. İnsanlık, onu yadsıyan olayların içinde âşıkâne yaşar…
Reklam
Okuduğum en güzel kitap diyebilirim.
İnsanlar, “her şey geçer,” derler, fakat bu dehşet verici bayağılığın menzillini kaç kişi kavrar? Kaç kişi hayattan kaçar, hayat için şarkı söyler ya da ona ağlar? Hayatın beyhude olduğuu kanaatiyle kim dolmamıştır? Ama kim bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye cesaret eder? Bir Hindu prensi'nin bir sakat, bir yaşlı ve bir ölü görmesi, her şeyi anlamasına yetmiştir; bunları gören bizler ise hiçbir şey anlamayız, ziraa hayatımızda hiçbir şey değişmez. Ne olursa olsun hiçbir şeyden vazgeçemeyiz; oysa beyhudeliiğin apaçık işaretleri erişebileceğimiz bir yerdedir. Ümitle malûlüzdür, hep bekleriz; hayat da cevher haline gelen bekleyiştir sadece. Ebediyen askıda kalmaktansa, tarafsız bir ilâh ya da kadavra durumuna indirgenmektense, her şeyi bekleriz, Hiçliği bile. Böylelikle, Tamiri İmkânsız’ı kendine düstur edinen yürek, bundan hâlâ sürprizler umar. İnsanlık, onu yadsıyan olayların içinde âşıkâne yaşar…
Ortada korkacak bir şey yokken, bir korkak da herhangi bir adam kadar cesur olabilir. Ve ortada ödenecek bedel yokken bizler vazifemizin başında dururuz. Böyle olunca onur denen yolda yürümek ne kadar kolaydır. Ama er ya da geç her adamın hayatına zor günler gelir. O yolda yürümenin kolay olmadığı günler. Seçim yapmak zorunda olduğu günler.
Sayfa 686
Kaderin Çağrısı karşısında Saydam Olun
Er ya da geç bir şey bizi belirli bir yola çağırır gibi görünüyor. Bu "bir şeyi" çocukluğunuzdaki bir işaret gibi anımsayabilir­siniz; beklenmedik bir dürtü, bir hayranlık, olayların gidişinde bir belirti gibi algılanacak tuhaf bir değişiklik, bunu yapmak zo­rundayım, ben buna sahip olmalıyım duygusu vermiştir. Ben buyum ... Eğer bu
Sayfa 72 - Altın Kitaplar Yayınevi 5. Basım James HillmanKitabı okudu
Affetmek üzerine:
Bizler; ebeveynlerimizden birini reddettiğimizde veya ona uzak durduğumuzda, farkında olmadan ya onun öyküsünü tekrar ettiririz ya onun tam tersi olmaya kendimizi zorlarız. Ya yadırgadığımız bir özelliğini benimseriz ya da o özelliğe sahip kişileri hayatımıza çekeriz. Bu şekilde onunla aramızda gizli bir bağ kurarız ve onu hayatımıza geri getirmiş oluruz. Bu onu sevme yöntemimizdir. Onu anlamak için bir yoldur.
Reklam
Altına imzamı atmışım gibi şeyapalım
bizler pranga mahkûmları gibi çivisi çıkmış sıralarda oturup kürek çekiyoruz! Karşılığında ne alıyoruz peki? Hiç! Sadece kafamıza inen sopalar, sefillikler, palavralar, daha nice kazıklar. Çalışıyoruz ya! deyip dururlar. Aslında kepazeliğin dik âlâsı da bu ya, şu çalışmak dedikleri şey. Biz aşağıdayız, sintinede, anamız ağlıyor, leş gibiyiz, taşaklarımızdan ter damlıyor, işte bu kadar! Yukarıdaki güvertede ise efendiler, gölgede, pembe yanaklı, parfüm kokularını havaya salmış güzel kadınları kucaklarına oturtmuş, keyif çatıyorlar. Derken bizi güverteye çağırıyorlar. Sonra silindir şapkalarını kafalarına geçirip “başlıyorlar bize sıkı bir zılgıt çekmeye: “Leş sürüsü, savaş çıktı!” diye böğürüyorlar. 2 No’lu Vatan’daki pisliklerin gemisine saldıracağız, kafalarını uçuracağız! Haydi! Haydi! Ne lazımsa gemide var! Hep bir ağızdan! Önce hep beraber, “Yaşasın 1 No’lu Vatan!” diye avazınız çıktığı kadar bağırın bakalım, yer gök inlesin! Sesiniz ta uzaklardan duyulsun! En sıkı bağırana hem madalya hem de Yüce İsa’nın vaftiz şekerinden vereceğiz!”
Sayfa 25 - YKY
“Allah Resulü , Allah’ı anlatmak için taşlanıyor bizler dışarıda gözümüzü haramdan alamıyoruz.” ~
Evrenin ruhunu bizler besliyoruz ve üzerinde yaşadığımız dünya, bizim daha iyi ya da daha kötü olmamıza göre, daha iyi ya da daha kötü olacaktır. Aşk’ın gücü işte burada işe karışır çünkü sevdiğimiz zaman, olduğumuzdan daha iyi olmak isteriz her zaman.
Uzaklaşıp gitmekte ustayımdır. Reddedilmek insana reddetmeyi öğretir. Evimden ayrıldım, annemle babamdan, ha­yatımdan. Kendime başka yerde ev ve yaşam kurdum, hem de kaç kez. Kaçaktım hep. İyi de, şu yükü hissetmek neden bana dayanılmaz geldi peki? Taşıdığım neydi? Şimdi anlıyorum geçmişin ılgım misali eriyip gitmediği­ni. Geleceğin, gözle görülmese bile ağırlığı olduğunu. Bizler geçmişle geleceğin yerçekiminde yaşarız. Büyük bir enerji gerektirir bu, yerçekimine karşı koymak için ışık hızında güç tüketiriz. Kaçımız kendi yörüngemizden kurtulmuşuzdur? Hayatı­mızı yöneten özgür irade ve kendi kendine yetme gibi süslü kavramlarla kendimizi kandırırız. Kendi mucizemizi kendi­mizin yaratabileceğine inanır, piyangodan çıkan ikramiye ya da Bay Doğru sayesinde yepyeni bir dünyaya kavuşacağız diye bekleriz. Eskiler yazgıya inanırlardı, çünkü herhangi bir şeyi de­ğiştirmenin herkes için zor olduğunu anlamışlardı. Geçmiş­le geleceğin çekimi öyle güçlüdür ki, şimdiki zaman ikisinin arasında sıkışıp kalır. Ana babamızdan kalıtım yoluyla aldı­ğımız ve bizim davranışlarımızla yeniden sahneye çıkan ka­lıplar karşısında elimiz kolumuz bağlıdır. Bu yüke katlanıl­maz.
Merkez Kitaplar, Pdf
Reklam
Çünkü Aşk, ne çöl gibi devinimsiz durmaktan, ne rüzgar gibi dünyayı dolaşmaktan, ne de senin gibi (güneş) her şeyi uzaktan görmekten ibarettir.Aşk, Evrenin Ruhu'nu değiştiren ve geliştiren güçtür. İlk kez onun içine girdiğim zaman, onun kusursuz olduğunu sandım.Ama daha sonra onun, yaratılmış olan her şeyin yansıması olduğunu, onun da savaşları ve tutkuları olduğunu gördüm.Evrenin Ruhu'nu bizler besliyoruz ve üzerinde yaşadığımız dünya, bizim daha iyi ya da daha kötü olmamıza göre, daha iyi ya da daha kötü olacaktır.Aşk'ın gücü işte burada işe karışır, çünkü sevdiğimiz zaman, olduğumuzdan daha iyi olmak isteriz her zaman.
Depresyon ve ilgi eksikliği ilişkisi
Biz insanlar doğduğumuz andan itibaren hiç bitmeyen bir ilgi ihtiyacı duyarız. Bizler sonuna kadar sosyal hayvanlarız. Hayatta kalmamız ve mutluluğumuz başkalarıyla kurduğumuz bağlara dayalıdır... Çok uzun süre izolasyonda olanların da doğrulayacağı gibi, göz teması kurmadığımızda varlığımızdan kuşku duymaya başlarız ve derin bir depresyona gireriz. Ancak bu ihtiyacın derin bir psi­kolojik tarafı da vardır: Başkalarından gördüğümüz ilginin nite­liğiyle kendimizi onaylanmış ve takdir edilmiş hissederiz. Özdeğerimiz buna bağlıdır. İnsan denen hayvan için bu nokta o kadar önemlidir ki bazıları bir suç işlemek ya da intihara kalkışmak da dahil olmak üzere ilgi çekmek için her şeyi yapmaya hazırdır. Hangi davranışın arkasına bakarsanız bu ihtiyacın birincil moti­vasyon olduğunu görürsünüz.
Sayfa 61 - Altın Kitaplar Yayınevi 1. BasımKitabı okudu
Sözgelimi, "Ben aptallık derecesinde dürüst ve açık bir insanım" ya da "Ben çok hassas biriyim ve dünyayla uzlaşamıyorum" veya "Ben karşımdakinin yüreğindekini anlamakta becerikli biriyim" gibi şeyler çıkıyor ağızlarından. Ancak ben "hassas" insanların başkalarını incittiklerini defalarca gördüm. "Dürüst ve açık" insanların, istediklerini almak için işlerine geldiğini gibi davrandıklarını gördüm. "Karşısındakinin yüreğindekileri anlamakta becerikli" olan kişilerin hiç de içten olmayan övgülere kolayca kandıklarını gördüm. Bu durumda bizler kendimiz hakkında gerçekte ne biliyor olabiliriz?
Sayfa 64 - Doğan KitapKitabı okudu
Bir kadının aşkıyla kıyaslandığında onurun ne kıymeti kalır? Kollarına aldığın yeni doğmuş bir bebekle kıyasladığında vazifenin ne önemi vardır? Ya da gülümseyen bir kardeşin hatırası akla düştüğünde... Rüzgar ve kelimeler. Bizler sadece insanız ve tanrılar bizi sevebilen yaratıklar olarak tasarlamış. Sevgi bizim en büyük zaferimiz ve en büyük trajedimiz.
Sayfa 685
Biraz şikâyet edecek olursam, diyordu yüreği, bu yalnızca benim bir insan yüreği olmamdandır ve insanların yürekleri böyle olur. Ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. Dirilmemek üzere sona ermiş aşklar, olağanüstü olabilecek ama olamayan anlar, keşfedilmesi gereken ama sonsuza dek kumların altında kalan hazineler daha aklımıza gelir gelmez bizler, yürekler hemen ölürüz. Çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.