Kitabınızı bir umut için okumak istedim. Çoktan yitirdiğim umutlara bir umut olsun diye. Dicle Nehri kıyısında ölü bir beden kadar soğuk bir taşa oturup sıcak kitap sayfalarını okumaya başladım.
Çocukluk yıllarınızı okurken kendi çocukluk yıllarım aklıma geliyordu, çocukluğumda hayaller kurduğum bu nehir kıyısında. Çocukken geleceğe dair
Nazım Hikmet, kaçak olduğu ve polis tarafından aranıldığı günlerden bir gün sevgilisi Piraye ile buluşmak ister. Bu sebeple de güvendiği bir arkadaşı ile haber ulaştırır Piraye’ye. Fakat Hikmet’in arkadaşı sanıldığı gibi güvenilir biri değildir. Öyle ki, bu arkadaş polislere ”Nazım, Gülhane Parkı’nda, en ulu ceviz ağacının altında olacak” diye haber uçurur.
Gelgelelim buluşma günü gelip çatar, Piraye’nin hasreti ile yanan Nazım Hikmet, Gülhane Parkı’na gelir. Gelir gelmesine de, her yer polis kaynamaktadır. Derken polislere görünmemek için meşhur ceviz ağacına tırmanıverir. Nazım ağacın tepesindeyken, sevgilisi Piraye ceviz ağacının altında belirir ve kendisini beklemeye başlar. Polisler ise uzaktan Piraye’yi gözetlemekte, Nazım’ın onun yanına gelmesini beklemektedir.
Polisler bir köşede, Piraye ağacın altında, Nazım ağacın tepesinde… Herkes birbirini beklemektedir. Bizim şair ne ağaçtan inebilir ne de sesini duyurabilir sevdasına. Ve çaresiz çıkarıp kağıdını kalemini, o meşhur şiirini yazar: “Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz/ Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda/Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz/Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında/Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda/Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl/Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril/Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil/Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var/Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul’a/Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım/Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul’u/Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım."
Jane Austen’dan ilk okuduğum kitap Gurur ve Önyargı’ydı. (Aşk ve Gurur) Bundan birkaç sene önce okumuştum ve çok da beğenmemiştim. İnsanların o kitabı çok abartığını düşünüyorum. Dizilerde, filmlerde adı geçmesi ve çok güzel olduğunun kesinlikle okunması gerektiği felan filan yorumları söylenince... belki de kitap hakkında benim beklentim fazla
1- Yağmur Adam (Otizm)
2- Benim Adım Sam (Zeka geriliği olan bir baba ve kızı)
3- Sol ayağım (Fiziksel engeli olan bir adam)
4- Guguk Kuşu (Psikiyatri kliniğinde geçen olaylar)
5- Aklım Karıştı (Psikiyatri kliniğinde geçen olaylar)
6- Akıl Oyunları (Şizofreni)
7- Wilber Ölmek istiyor (İntihar ve Depresyon)
8- İçimdeki Deniz (Ötenazi isteyen bir
Ahmet Muhip Dıranas, Cumhuriyet’ten sonraki Türk edebiyatının önemli bir
fikir ve sanat adamıdır. Ki O sadece edebiyatla değil, resim, fotoğrafçılık gibi sanatın pek çok dalıyla yakından ilgilenmiştir. Dıranas’a göre sanat insanoğlunun ferdî ve maşerî ölüme karşı bulduğu tek çaredir.
Dıranas, hocası Ahmet Hamdi Tanpınar gibi, şiirde dil ve
Dili çözülüyor gecelerin..
Gölgeler kaçışıyor derine
Alıp sihrini bilmecelerin:
Gün doğuyor şehrin üzerine.
Korkarak saklanıyor bacalar,
Gün doğuyor şehrin üzerine;
Dalıyorlar günün gözlerine
İyi akşamlar (veya günaydınlar). Etkinlik denen bir kılıfa ikinci kez bulaşıyoruz. Bu netice ile Orwell gibi distopya ve Kollektivizm üzerine hak, hukuk, eşitlik, adalet, özgürlük, devlet, kaos ve düzenin temelleri ilkesi gibi bir duayen adına
Jack London 'oku' etkinliği yapmak istedik. İstedik mi? Kendinden çoğul mu
"Bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar
özgürlüğün borcu mu ödeniyor
Yaralar mı açılıyor yoksulluğa
ezilmişliğin isyanı mı sesleniyor
Ah, gidiyor işte gidiyor göz göre göre
birer rüzgar uğultusu bırakarak yanan ateşe"
Siyasi görüşünüzü bir kenara koyup, tarihte ne olup bittiği hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız okumanız gereken eserlerden birisi. Tek başına yeterli olmayacaktır belki ama vakit kaybı da olmayacak.
Bir gece yarısı uğruna savaş verdikleri düşünceleri için, kimi zaman kahraman kimi zaman terörist ilan edilen üç gencin idamını Nihat Behram'ın harika anlatımıyla okuyacaksınız. Behram döneme birebir şahit olmuş bir isim ve dönemin diğer şahitlerinin ağızlarından da alıntılara yer verip kitabı zenginleştirmiş. Ayrıca şiirlerine de yer vermiş ve şair kimliğine hayran kalmamak elde değil.
"Bir an vardır, uğruna ölüme gidilir. Kendi inançları doğrultusunda Deniz, Hüseyin ve Yusuf bunu yaşadılar. İnançlarının siyasal yorumu, bıraktıkları mirasın genişlemesine ve derinlemesine değerlendirilmesi, tarihin sorunudur."
12 Mart darbesi sonrası yaşanan adaletsizlik ve hukuksuzluklardan birisi de bu idamdır kimine göre. Devrimciler tarafından daha çok " siyasi cinayet" olarak nitelendirilir. Türkiye Cumhuriyeti'ne başkaldırdıkları için, hukuka göre değil de, ölümleri için o anda hukuk yazılarak hayatlarının elinden alındığı yazılmıştır.
"6 Mayıs 1972’de idam hükmü giyip darağacında can verdiklerinde, Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in yaşlarının toplamı, o güne dek ölen arkadaşlarının sayısının altındaydı."
Herkesten ve her şeyden uzak bir çatı katında, beni bu satırları yazmaya iten bir sebep olmalı. Ay ışığı alabildiğine parlak gökyüzünde.. Dünya sahnesinde gibiyim ve seyircilerim sizlersiniz, Ey İnsanlar..
Yüzyıllarca ve belki hesap ettiğimizden çok daha fazla bir süredir beraberiz sizlerle ama ömrün buna bedenen ne kadar eşlik etti derseniz,
BİR NARSİST TÜKENİŞ’İN ANALİZİ
Yazıldığı yıl 1891’den beri okuyan herkes yaşlandı, bir tek bu roman ilk yazıldığı zamanki gibi hep genç kaldı. Her gelen yeni neslin hayranlıkla okuduğu roman –