Aşk. Ne öğrendim aşk hakkında? Aşk hakkında öğrendiğim, aşkın var olduğudur. Ya da belki, daha yalın anlatımla aşk hakkında öğrendiğim ve öğrenmeyi sürdürdüğüm, filmlerimde, bütün filmlerimde anlattığımdır. Yani, sevdiğimiz insanları asla unutmadığımız, onların daima bizimle kaldıklarıdır; bizi onlara artık var olmasalar bile çözülmez biçimde bağlayan bir şeyler olduğudur. İmkânsız aşklar, yarım kalmış aşklar, var olabilecekken olmamış aşklar olduğunu öğrendim. Yara izi bıraksa da dağlayıcı bir damganın daha iyi olduğunu öğrendim; kışı andıran bir yürektense bir yangın yeğdir. Annem bu konuda haklıymış, aynı anda iki insanı sevmek mümkünmüş, bunu öğrendim. Olur kimi zaman: direnmek, yadsımak ya da mücadele etmek yararsızdır.
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Saçma ey göz, eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su
(Ey gözlerim! Gönlümdeki yangını söndürmek için boşuna yaşlar serpip durmayın. Çünkü benim gönlümde öyle bir yangın var ki, artık ona su kâr etmez.)
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor
Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak…
Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
“Düşünüyorum da aşk sözcüğünü de biraz eksik buluyorum, şu senle ben arasındaki ilişkiye. Daha büyük, daha sağlam bizimki. Aşk onun içinde sadece bir kısım galiba. Ötesinde aşkla birlikte ama yer yer, zaman zaman onu aşan başka duygular, başka esriklikler, başka baş dönmeleri de var bizde. Seni seviyorum ve senin için her şeyim. Beni seviyorsun ve benim için her şeysin. Bir insan için şu kısa hayatta bundan daha büyük ne olabilir ki. Acaba Mecnun Leyla’yı elde edip onunla evlenseydi, Ferhat Şirin’e kavuşsaydı, aradan bu kadar yıl geçtikten sonra bizim birbirimize olduğumuz gibi tutkun olabilir miydi? Yangın olabilir miydi? Sen ne dersin buna?”
İçimdeki ateş herkesin ısınmak için bana sokulmasına kafiydi.Ben de onu üfleyip çoğaltmak, orada bir yangın yapmak ihtiyacını duymuyordum..Lakin ey sevgilim, görüyorum ki bu, kıvılcımlarını senin kalbine sıçratamayacak kadar fersizmiş. Fakat bunu yanardağ yapacak kudret bile bende var. Sana söylediklerini aratmayacak eserleri getireceğim,sevgilim ve o zaman kalbini bana vereceksin..
Onun yanındayken karmaşık bir arzu kutuplaşması yaşıyordum. Bir yanım ''yangın var!'' diye haykırarak kaçmak istiyor, daha pervasız tarafımsa alev almadan ne kadar yaklaşabileceğimi görmek için ölüyordu.
Kırımi Hamdi Bey adındaki bu zat, hekim tavsiyesine uyarak beline tam kırk kulaç uzunluğunda bir kuşak sarmaya karar vermişti. Kuleden düştüğü günün sabahı, evinden çıkmadan önce kuşağının yarım kulaçlık kısmını beline dolayıp kopçaladıktan sonra geri kalan otuz dokuz buçuk kulacı, olduğu yerde yetmişsekiz kez dönerek sarınmıştı. Böylece artık belini üşütmesinin imkanı ihtimali kalmamış gibiydi. O gün doğruca, Galata Kulesi’nde yangın gözcüsü olan ahbabının yanına gitti. Fakat çatıdan manzarayı seyrederken ayağı kaydı ve kuleden düşmeye başladı. Ne var ki, kuşağının ucu penceredeki kancaya takılmış ve adamcağız düşerken bu durumun bir sonucu olarak kendi ekseni etrafında fırıl fırıl dönmeye başlamıştı. Yere bir kulaç kala kuşağı bitti ama kopçalı olduğu için açılmadı. O sırada olayı seyreden Tamburlu kıraathane ahalisinden sağ kalanlar, bu durumun ardından zavallı adamın yine fırıl fırıl dönerek takriben yirmi kulaç kadar daha yükseldiğine ve hemen sonra yine döne döne düştüğüne, derken bu kez beş kulaç yükselip tekrar düştüğüne hala yemin ederler. İnanılması güç ama, adamcağız sağ kurtulmuştu. Fakat raviyan-ı ahbar, zavallının baş dönmesinin tam üç ay oniki gün sürdüğünü rivayet etmiştir.
"Onun yakınındayken karmaşık bir arzu kutuplaşması yaşıyordum. Bir yanım 'Yangın var!' diye haykıracak kaçmak istiyordu. Daha pervasız tarafımsa alev almadan ne kadar yaklaşabileceğimi görmek için ölüyordu."
HATIRALARIMI YAZMA
Yine bir duman çöktü sokağa, kent tutuştu
Bütün sığınaklarda seni arıyorum, nerdesin
Aklıma dökülen hatıralar hattında bir yangın
Bir çapraz ateş başlıyor, newroz diyor birileri
Dün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim
Bugünse ateş altındayım,
Hatıralarımı yazma.
Bir rüya görüyorsun, terlemişsin