Okuduğum en etkili eserlerden biri olduğu için belki sizin de okumanıza vesile olmak için bu incelemeyi yazıyorum.
119 sayfa boyunca bir adamın bedenen olmasa bile ruhen çoktan ölmüş olmasını okuyoruz. Ana karakterimiz bir savaşa gidiyor ve 3 yıl sonra geri geliyor. Savaşa gitmeden önce evlidir, ailesiyle mutludur. Ancak geri döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi değildir, buna kendisi de dahil.
Çok zor geçen savaş atmosferinden sonra ağır bir psikolojik bunalıma giren karakterimiz artık hayalle gerçeği birbirine karıştırmaktadır: Emrinde ölen 11 askeri de yanında getirmiştir...
[Bu paragraf küçük bir spoiler içerir] Kitabın bir bölümünde karakterimiz savaştaki bir komutanına günlük yaşamında rastlıyor ve emrinde ölen 11 askeri unutamadığını söylüyor ama komutanı umursamıyor. Komutanı o sırada ailesiyle yemek yemektedir ve mutludur, oysaki onun da emrinde binlerce kişi ölmüştür.
Savaşın insanlar üzerindeki yıkıcı etkisini tek bir bireyin yaşadıkları üzerinden anlatan bu eser beni çok etkiledi. Kitap temelde savaşa karar veren insanların işin sonunda hayatlarına kaldığı yerden devam edebilmesini ancak asıl tahribatı geriye kalan insanların yaşamasını eleştiriyor. Ayrıca zor bir dönemde, savaş sesleri devam ederken yazılmış ve yayımlanmış bir eser.
İleride daha iyi bir savaş karşıtı eser okuyabilir miyim, bilmiyorum. Kitabı kitaplığımın özel bir köşesine koydum arada bakışıyoruz. Bakalım, etkisi biraz sürecek gibi. Neyse; okuyun, okutun diyorum ve daha fazla uzatmadan kaçıyorum.