Tutkulardan bağımsız olduğumuzda, huzursuz arzular bize gerçekte var olmayan bir mutluluk hayaletini yansıtırlar ve bizi bu hayaleti izlemeye yöneltirler: Böylelikle, yadsınamaz bir biçimde gerçek olan acıyı kendimize çekeriz. Sonra, değerini bilmediğimiz için yitirdiğimiz bir cennet gibi ardımızda duran, yitirdiğimiz acısız durumun ardından ağlarız ve boş yere, olmuş olanı olmamış gibi yapmaya çalışırız.