Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
best.
Zaman bir dilencidir,Yaptığına devam edeceksin ki, sevgili Prens, Şanın şöhretin sönmesin. Yapılmış bitmiş şey, Modası geçmiş, pas tutmuş bir zırh gibi Duvarda asılı kalır, herkesin alay ettiği bir abide olur. Hiç durma yürü; çünkü öyle dardır ki şöhretin yolu, Bir tek adam ilerleyebilir üstünde; Ayrılmaya gelmez bu yoldan: arkandan, Kıskançlığın binlerce oğlu birbirini kovalamaktadır; Yol verirsen, yahut kenara çekilip durursan, Yükselen deniz gibi saldırır, en arkada bırakırlar seni Yahut da başta koşarken düşen cins bir at gibi, Geriden gelen aşağılık arların ayakları altında kalır, ezilirsin. Başkalarının bugün yaptığı, senin dün yaptığından Az da olsa, daha parlak görünür. Zaman modaya düşkün bir ev sahibidir: Giden misafirin üstün körü elini sıkarken, Gelen misafirine uçar gibi ellerini açar, Ellerine sarılır. Hoş geldin derken gülümser, Güle güle derken içini çeker insanoğlu. Ah, eskiden yaptıkları için, Karşılık beklememeli değerli insanlar, Çünkü güzellik, zeka, kan asaleti, beden gücü, Kahramanlık, aşk, dostluk, cömertlik, hepsi, Oyuncağıdır kıskanç ve kem dilli zamanın. Bütün insanları birleştiren bir hal vardır; Yeni çıkan oyuncaklara bayılır herkes, Eski püskü şeylerden yapılmış da olsalar. Üstüne biraz yaldız sürülmüş toz övülür de, Tozlanmış altın gözden düşer. Bugünün gözü, bugün gördüğünü beğenir.
Reklam
Bak oğlum! Eğer akıllıysan, kadınını başka bir adamın güldürmesine izin vermemen gerektiğini bilirsin. Bu aptallıktır. Hiçbir bahane bu hatayı yapmana yol olmasın. Kadınını başka bir adamın güldürmesine izin verdiysen, ona başka bir adamın dokunmasını izlemeye hazır ol. Bu hayatta geri alamayacağın şeyler vardır, bunu unutma. Bir kadın seni
“Bir kişi için bitmiş olan, bir başkası için bitmiş olmayabilir. Bu denli basit. Bunun ötesinde yol, iki ayrı yöne gider.”
"Hayatım üşüyor.. Varlığım nemli mağaralardan, yeraltındaki ışıksız mezarlardan ibaret. Son imparatorluğu ayakta tutan son ordunun uğradığı büyük bozgunum ben. Bitmiş bir uygarlığın tadını alıyorum kendimden eski, muzaffer bir uygarlığın. Bir vakitler bir bakıma başkalarına hükmeden ben, yalnızım artık, yüzüstü bırakılmışım. Hep yol gösterenim olmuşken, dostsuz, kılavuzsuz kalmışım... Ve bir de hayatım var ki, işten kaçan, yol kenarlarında uyuyan bir serseri kadar yararsız çimenlerin kokusunun bir sis misali, yarı saydam, serin ve derin, ucu bir yere bağlanmayan her şey kadar sonsuz bir ses misali ruhuna nüfuz ettiği,- yıldızların soğuk merhameti altında göçebe yaşayan, geceye ait, ihmal edilmiş yorgun bir serseri..."
Epiktetos:
Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Zira yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakitte geçmiş olurdu.
Sayfa 103 - Tutku YayıneviKitabı okudu
Reklam
Bak oğlum! Eğer akıllıysan, kadınını başka bir adamın güldürmesine izin vermemen gerektiğini bilirsin. Bu aptallıktır. Hiçbir bahane bu hatayı yapmana yol olmasın. Kadınını başka bir adamın güldürmesine izin verdiysen, ona başka bir adamın dokunmasını izlemeye hazır ol. Bu hayatta geri alamayacağın şeyler vardır, bunu unutma. Bir kadın seni
Sayfa 123Kitabı okudu
İyiler kaybetmez . Bir insan sana kötülük yaptı diye de sen kusurlu olmazsın asla , sadece o insanın senin hayatındaki rolü bitmiş oluyor . Unutma ki herkes layığına gider. Günün birinde sen çok mutlu olup yeni yollara girdiğinde, seni yarı yolda birakan insanların gireceği bir yol bile olmayacak.
Zaman bir dilencidir,Yaptığına devam edeceksin ki, sevgili Prens, Şanın şöhretin sönmesin. Yapılmış bitmiş şey, Modası geçmiş, pas tutmuş bir zırh gibi Duvarda asılı kalır, herkesin alay ettiği bir abide olur. Hiç durma yürü; çünkü öyle dardır ki şöhretin yolu, Bir tek adam ilerleyebilir üstünde; Ayrılmaya gelmez bu yoldan: arkandan, Kıskançlığın binlerce oğlu birbirini kovalamaktadır; Yol verirsen, yahut kenara çekilip durursan, Yükselen deniz gibi saldırır, en arkada bırakırlar seni Yahut da başta koşarken düşen cins bir at gibi, Geriden gelen aşağılık arların ayakları altında kalır, ezilirsin. Başkalarının bugün yaptığı, senin dün yaptığından Az da olsa, daha parlak görünür. Zaman modaya düşkün bir ev sahibidir: Giden misafirin üstün körü elini sıkarken, Gelen misafirine uçar gibi ellerini açar, Ellerine sarılır. Hoş geldin derken gülümser, Güle güle derken içini çeker insanoğlu. Ah, eskiden yaptıkları için, Karşılık beklememeli değerli insanlar, Çünkü güzellik, zeka, kan asaleti, beden gücü, Kahramanlık, aşk, dostluk, cömertlik, hepsi, Oyuncağıdır kıskanç ve kem dilli zamanın. Bütün insanları birleştiren bir hal vardır; Yeni çıkan oyuncaklara bayılır herkes, Eski püskü şeylerden yapılmış da olsalar. Üstüne biraz yaldız sürülmüş toz övülür de, Tozlanmış altın gözden düşer. Bugünün gözü, bugün gördüğünü beğenir.
Okuyana sabır dilerim
bozkurtların ölümü Suğdaklar batı çevresinde küçük bir budundur. Batı kağanının buyruğundadırlar. Türk değildir ama Türk dilini bilirler Hiç Çinlinin üstüne hızlı hızlı gidilir mi? ödü patlayıp kaçar. Belli ki canını almağa geliyorsun sandı... Ulan hanginiz yalan söylüyorsa bildirsin gözünü patlatayım Korunmak için en iyi yol
Reklam
Elimizdekilerin Değeri
Epiktetos diyor ki: Başarı bir seyahattir, hedef değil. Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Zira yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı ise bugündür, yarın değil. Akıllı bir insan odur ki, sahip olamadığı şeyler için üzülmez. Sahip olduğu şeylerin ise değerini bilir, sevinir.
Sayfa 103Kitabı okudu
Hayatım üşüyor. Varlığım nemli mağaralardan, yeraltındaki ışıksız mezarlardan ibaret. Son imparatorluğu ayakta tutan son ordunun uğradığı büyük bozgunum ben. Bitmiş bir uygarlığın tadını alıyorum kendimden - eski, muzaffer bir uygarlığın. Bir vakitler bir bakıma başkalarına hükmeden ben, yalnızım artık, yüzüstü bırakılmışım. Hep yol gösterenim olmuşken, dostsuz, kılavuzsuz kalmışım.
Hangi masaldı o; büyük bir kuş biçimine giren kurtarıcı peri, zindandaki delikanlıyı sırtına alıp uçuruyordu. Ama birlikte uçarlarken kuş “gak” dedikçe su, “guk” dedikçe et verecekti delikanlı; yoksa bulutların üstünden yere düşüp paramparça olacaktı. Kuşa verecek suyu, eti tükenmişti de, delikanlı umut ülkesine ulaşabilmek için, sırtına bindiği kuş biçimindeki periye “gak” dedikçe su yerine kanını, “guk” dedikçe et yerine yüreğinden bir parça veriyordu. İşte böyle böyle umut ülkesine varıp kurtulmuştu, ama kanı da, yüreği de tükenmiş, bitmiş olarak...
Yol boyunca "bitmiş İstanbul bitmiş" diye söylendi taksici durmadan. Trafiği oluşturanlardandı ve trafikten şikâyet ediyordu.
521 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.