İstanbul Hatırasından önce hiç Ahmet Ümit okumamıştım. Okuduğum ilk Ahmet Ümit romanıydı fakat son da olmayacak bundan eminim.Okumaya yeni başlayacak kitapseverler için harika bir kitap diyebilirim.
Ahmet Ümit kitaba iki ayrı hikaye yüklemiş, birisi ön plandaki Komiser Nevzat ve bir polisiye vak'ası, diğeri ise arka planda kalan ama farkında olmadan insanı saran İstanbul Tarihi. Yazarın bu yönünü ve romanı bu şekilde kullanmasını çok sevdim.İstanbul'u seven, orada yaşayanların eminim çok daha fazla ilgisini çekip seveceği bir roman. Çünkü tüm şehir için ve insanlık için anlamlı bir konuda yazılmış.
Ayrıca olayın kahramanlarının da içimizden birileri olması, içinde bulundukları ruh halleri, sevinçleri, üzüntüleri, onları benimsememize önemli birer etken olmuş. Bu yüzden de kitabın akıcı ve sürükleyici olması gayet normal.Mutlaka okunmalı ve kütüphanenizde bulundurmalısınız.
...
“ Büyülü bir bulut gibi... Bir masal imgesi gibi... Yeni kurulmuş bir kent gibi... Taze bir başlangıç gibi... Genç, umutlu, güzel... İstanbul'a bakıyorduk denizden. Ölülerimizin yüzlerine bakıyorduk... Onların gözlerindeki kendi kederimize. Çaresizliğimize bakıyorduk, avuçlarımızda büyüyen zavallılığa, kanımızda filizlenen korkaklığa... Elimizden alınan hayata bakıyorduk... Güneşli günlerimize, umut dolu sabahlara, eğlenceli bahar akşamlarına... Sönen anılarımıza bakıyorduk, ölen hayallerimize, yıkılan düşlerimize... Sönen anılarımızı, ölen hayallerimizi, yıkılan düşlerimizi yüklenip yorgun bir şilep gibi bizden uzaklaşan şehrimize... Şehrimizle birlikte yitirdiğimiz kendimize bakıyorduk..."