"Can yakan arabesk bir şarkı gibi, hüznü iliklere işleten bir Zeki Müren tınısı gibi, mis gibi Anadolu kokan bir Neşet Ertaş türküsü gibi tekrarladı."
Not: Yorumda yazılana bakabilirsiniz :)
Ömür Diyorlar Buna.
Ayfer Tunç'tan; Dünya Ağrısı, Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi, Osman, Mağara Arkadaşları, Aziz Bey Hadisesi ve Evvelotel-Saklı'dan sonra okuduğum 8. kitap...
İsmini bir şarkıdan alan Ömür Diyorlar Buna; 188 sayfadan, 5 bölümden ve irili ufaklı 22 metinden oluşuyor.
AyferTunç, kimi zaman bir haberden kimi zaman ise bir
Sadık Hidayet; "Hiç kimse intihara karar vermez. İntihar bazılarına mahsustur. Onların yaradılışında vardır. Herkesin yazgısı alnına yazılmıştır. İntihar da bazı kimselerle birlikte doğmuştur. Ben, yaşamı sürekli alaya aldım. Dünya, tüm insanlar; gözümde bir oyuncak, bir rezillik, boş ve anlamsız bir şeydir. Uyumak, bir daha uyanmamak
'Ölüler'i bir kez daha okudum. İçim yine kederle dolup taştı. Ağlamak istemedim, aşinayım ne de olsa Gabriel'in hikâyesine, ama yok, son sayfalarda yine ağlıyordum usul usul, ağlıyordum ve gözlerimin gerisinde hareket ediyordu bütün hayallerim, aynen Gretta'nın Michael Furey'i hatırlaması gibi, ve aynen içinin acısıyla kendini bırakışı gibi, ben
Gece yarısı Zeki Müren'in tehdidiyle uyandım:"Elbet bir gün buluşacağız..."Belki bir deniz kenarında,belki bir gemi güvertesinde; şurası kesin ki bu böyle yarım kalmayacak.
Bu ne ? 👀
Allah'a borç verdim kefili kim ?
Dört büyük melek mi 🤔??
Desteklerimiz ile yükselecekmişiz nirvanaya ulaşacagız 🧐
Zeki Müren de bizi görecek mi 🤣🤣
DEMİR KİLİTLİ BİR BAVUL HİKAYESİ
Geçenlerde otobüs terminalinde bir amca gördüm.Elinde doksanlı yıllardan kalma bir bavul, hani şu dışı deri olup demir kilitli olanlardan... Kıyafeti eski olmasına rağmen pek de bakımlı.Yüzünde hafif bir gülümseme ve yılların onda bıraktığı çizgiler...Sanki yıllar ondan hiçbir şey almamış gibi. Hiç derdi yok,hiçbir isteği yokmuş gibi...
Aynı otobüsün karşılıklı koltuklarında bulduk yine birbirimizi. Kulağımda hafif bir Zeki Müren bestesi : "-Şimdi uzaklardasın!"Pencereden dışarıya bakarken kendimi yine o amcayı izlerken buldum. Konuşuyordu, çok güzel konuşuyordu... Ama bir şey vardı ki: tek başına oturuyordu.
Kulaklığımı çıkarıp dinlemeye koyuldum, idareli olmaktan bahsediyor ve güzel bir kadının adını gözleri buğulu şekilde o ezgili sesiyle fısıldıyordu. Konuşurken o güzel kadının kim olduğunu bilmiyordum ama merak etmiyor da değildim?
Sonra tamamlanamayan, yarım kalan ya da imkansız olan aşklarına şahit etti beni.
Birden bire bana söylüyormuşçasına gözlerimin içine baktı ve dedi ki:
"- Semra, inat etme gel işte !Bak adamlar yollara asfalt dökmüşler, yemenilerin çamurda olmaz. Haklısın bu şehir zor, yaşamak pahalı ama bir ekmekle doyarız Semra." Gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan söyledi bunları. O an Semra olmak istedim.
"- Geldim, buradayım." demek istedim...
Sonra düşündüm; bir insan kimsenin beyaz saçlarına, aklının yarısının uçup gitmesine ve yıllar sonra kendisiyle kafayı bozmasına sebep olmamalıydı.
" İNSAN YA SEVMELİYDİ YA DA SEVMELİYDİ, BIRAKMAMALIYDI..."
#Meryem TAŞDEMİR
Dostoyevski mi, Nazan Bekiroğlu mu, Ulysses mi derken az biraz da C2H6O'nun etkisiyle şiir kitaplarına bakayım dedim hazırdaki. Arkadaş Zekai Özger'i duymuş, görmüştüm bir iki şiirini. Uzaktan da olsa biliyordum hayatını. Şimdi burada anlatılmaz, bu akşama gitmez her şeyin üstüne bu trajedi. Sakalsız bir oğlanın tragedyası üzerine bir kaç
Ne zaman doktorlar hastalarına;
“Efendim hiçbir şeyiniz yok.
Sadece biraz çaysız, kahvesiz, şiirsiz
Ve müziksiz kalmışsınız.” deyip;
Sırtlarını okşayarak reçetelerine
Birkaç parça Zeki Müren,
Birkaç dize Cemal Süreya,
Birkaç ince belli bardakta çay ya da bir fincan kahve yazacak,
İşte o zaman düzelecek herkesin psikolojisi...
Kitap üzerinden Ülkenin en büyük "sorununa" değineceğim; türk-kürt çatışması. Bazıları kitabın ezen-ezilen ilişkisini anlattığını söyleseler haklıdırlar ama göreceğiniz üzere anlatılan tamamen türkler ve kürtler arasındaki çatışmadır.
Kimisi için acı gelecek bir gerçekle başlayayım, Türkiyede türklük ideolojidir, etnik değil. Türkiyede