Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Annelerin annesi...”
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
502 syf.
8/10 puan verdi
·
15 günde okudu
Genco Marcel'in Önlenemez Düşüşü
Ön Not: Kitapların ön sözleri oluyor da incelemenin de ön notu neden olmasın değil mi sayın, pek sayın, en sayın okur? Şimdiden uyarayım bu incelemeyi üç şekilde okuyabilirsiniz ey okuyan ve okumayanlar. İncelemenin ilk bölümü kitaptan esinlenerek yazılmış bir kurmaca metindir. İsteyen o metni göz ardı edip direk incelemenin kendisine dalabilir.
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
Çiçek Açmış Genç Kızların GölgesindeMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20212,364 okunma
Reklam
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun." Birhan Keskin, fakir kene "Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
240 syf.
·
Puan vermedi
Deniz feneri pek çok parametreden oluşur, bir sürü fiziksel maddeden. Pek çok anlam taşır pek çok insan için. Bir sürü işe yarar ve bir sürü şeyin başlangıcı veya bitişidir. Yalnızlığın yıkılmaz bir kalesidir daima. Ama en çok ışıktır işe yarama sebebidir deniz feneri. Işığın kaynağıdır ışığın başlangıcı. Işık bir savaşçıdır karanlığın karşısında
Deniz Feneri
Deniz FeneriVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 05,8bin okunma
90 syf.
10/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Faruk Duman'ın 1999'da yazdığı ikinci öykü kitabı Av Dönüşleri yazarın kesinlikle kalburüstü bir yazar olduğunu-kimbilir kaçıncı kez- kanıtlayan bir eser olmuş. Sait Faik Hikâye Armağanı da alan kitap altı ana hikâye içerisine serpiştirilmiş, bağımsız sayılabilecek, iç içe geçmiş, birbirini de tamamlayan kısa anlatılardan, izlenimlerden,
Av Dönüşleri
Av DönüşleriFaruk Duman · Can Yayınları · 199975 okunma
Tıp, Psikiyatri ve Acı...
"Tıp (hasta beden bilimi) ve Psikiyatri (geri kalanların bilimi?) ayrımı, tıp tarihinin mirasçısı bu ikilem insanı zihin eklenmiş bir bedene böler. Parçalanan hasta bu ağrılarının ve acılarının saptanabilmesi olasılığından uzaklaşır, hiç kimse onu sabırla dinlemez ve şikâyetlerinin anlamını sorgulamaz. Hastane servisleri ya da sosyal hizmet servisleri yardımcı olamazlar ve geri çevirirler onu. Bu dinleme yetersizliği, kuşkulanılan bir iyi niyetin ısrarcı belirtisi, kimlik meselesi haline gelen acıyı azdırır. Ama hekim açıkça görülemeyen organik nedenleri araştırmayı bıraksa ve hastayla karşılıklı bir fikir alışverişi oyununa girmeyi kabul etse ve kendini hastalığın anlamını aramaya verse de kimi zaman acının kalbine ve kimlik ikilemine dokunur." -David Le Breton, Acının Antropolojisi, Sel Yayınları, syf: 44
Reklam
Mesele, psişemizdeki güdülerin farkına varmaktan gerçek ten aciz olmamız değil. Hepimiz orada olduklarını biliyoruz. Yine de bizi rahatsız ediyorlar, biz de bu yüzden onlardan zihin sel olarak kaçınıyoruz.
Sayfa 19 - novaKitabı okudu
Hayatın ve toplumun her birimizden talep ettiği şey mev- cut durumun sınırlarını anlayan sürekli uyanık bir dikkat ve ayrıca o duruma kendimizi uydurmamızı sağlayacak zihin- sel ve bedensel bir esnekliktir. Gerginlik ve esneklik:İşte hayatın sahneye koyduğu, biri diğerini tamamlayan iki kuvvet!
Sayfa 14 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Varsayılan program ayarlarımızın dışında yaptığımız her seçimde, bilinçaltı zihnimiz zihinsel bir direnç göstererek bizi tanıdık olana çekmeye çalışır. Zihinsel direnç kendini hem zihin­ sel hem de fiziksel rahatsızlık olarak gösterebilir. Bunu daha son­ ra yapabilirim ya da bunu yapmama hiç gerek yok gibi döngüsel düşünceler formunu alabilir. Huzursuzluk, kaygı ya da "kendi" gibi hissetmemek şeklinde fiziksel semptomlara dönüşebilir. Bu, bilinçaltınızın size önerilen bu değişimlerin yeni bölgesinden rahatsız olduğunu iletme şeklidir.
Düşünüm değil, ama unutma; çelişki değil, silen itiraz; uzlaşma değil, uzatma; birliğinin zahmetli fethindeki zihin değil, dışarının bitimsiz erozyonu; son olarak parıldayan hakikat değil de, her zaman zaten baş­lamış olan bir dilin sel gibi akışı ve umutsuzluğu vardır.
Reklam
Klasik
Sonra görüntü kayboldu, artık yazı masamda oturmuyordum, yazı masası boştu, üzerin­deki kağıt da aynı biçimde boştu. Şimdi oraya gidip başlasam başarabilirim, dedim kendi kendime ama oraya gitme cesaretim yoktu, niyetim vardı, ama gücüm yoktu, ne bedensel ne de zihin­ sel gücüm. Orada durup kapıdan yazı masasına bakıyor ve kendi kendime yazı masasına yaklaşıp, oturarak çalışma anının ne za­ man geleceğini soruyordum. Kulak kabartıyor, ama bir şey duy­muyordum.
Sadece var olmak bizi gerçekleştirir ve tatmin ederdi. Şu halimizdeyse var olmaktan ancak ya bir şeylerin peşinden koştuğumuz sürece haz alıyoruz -bir şeylerin peşinden koşarken ara ya giren mesafe ve zorluklar da, hedefimizin sanki bizi tatmin edecek bir şeymiş gibi görünmesine yol açıyor (ki bu da hedefe ulaşıldığında yok olan bir aldanmadır)- ya da kendimizi tümüyle zihin-sel aktivitelere adadığımız sürece haz alıyoruz, ki bu durumda da hayatı tıpkı bir tiyatro oyununun izleyicileri gibi dışarıdan izlemek üzere onun dışına çıkmış oluyoruz.
Sayfa 31
Zihin de diğer her şey gibi doğanın bir yönüdür ve "zihinsel aygit" onun ardında yatan soyutlamadır; onu gözlemlerden çıkarsar v bilimsel olarak anlamayı amaçlarız. Fakat zihinsel aygit kendisini doğanın diğer bölümlerinden ayırt eden bir niteliğe sahiptir. Bisi bizzat işgal ettiğimiz doğanın bir parçasıdır. Zihinsel aygit bizim kendimizdir. Bunun anlamı bizim için sadece doğanın herhangi par. çasından daha önemli olması değildir, ona yönelik kendine özgü bir gözlemsel bakış açısına sahip olmamızdır da. Bir zihinsel aygit manın ne hissettirdiğini biliriz. Başka bir şey olmanın nasıl hissetirdiğini ise bilemeyiz. Bu kendine özgü nedenden ötürü, sinirbilimcilerin çeşitli koşullar altında sinirsel dokulara dair gözlemlerinden çıkarsadıklan bellek ve diğer zihinsel "sistemler" de bu tür sistemler olmanın ne his- settirdiğiyle ilgili bakış açısından incelenebilir. Dolayısıyla, zihin- sel aygıtı oluşturan tüm farklı sistemlere -hatta bütün olarak zihinsel aygıta- yönelik iki bakış açısı vardır.
Sayfa 264
Amaç: Üstün ırk!
Öjeni: Sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı toplumsal akım. Taraftarları ... İnsanların gen haritaları çıkarılarak, en uyum lu genetik ürünlerin (yavruların) elde edilmesiyle, (zihin, fizik sel güç, vb. yönlerden) üstün bireyler elde edileceğine inanıyor. Yani, insanların gen dağılımlarına müdahale ederek, bu dağılımların istenen bir yönde değiştirilmesiyle dünyanın sağlıklı ve mutlu olacağını ileri sürüyorlar! Özetle: "Üstün insan ırkı" yaratılmasını amaçlıyorlar: Öjeni savunucularına göre, bu bir doğa yasası! "Bilim bize iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı öğretemez" diyorlar. Etik ve ahlaki çok ciddi sorunlar barındırsa da kimilerine göre öjeni bilimseldi! Öjeni, Platon' dan beri var ... Devletin, vatandaşların üremelerini kontrol etmesi gerektiğini236 ileri süren ilk düşünür Platon' a göre, her çiftin bir "evlilik numarası" olmalıydı ve bu numara, bireylerin sağlık, beceri, zeka vb. değişkenlerine göre belirlenmeliydi. Yüksek sayılara sahip olanların üreme şansının fazla olması gerekiyordu.
Genel bir zihinsel kölelik ortamında büyük bi reysel düşünürlerin çıktığı olmuştur ve bundan sonra da çıkabilir. Ama böyle bir ortamda bütün bir halkın zihin sel olarak etkin olduğu görülmemiştir, görülemez de.
90 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.