Neden Tolstoy okumalı?
Zamanında çok yakışıklı bir topçu subayı olduğu için mi?
Üşenmemiş 1800 sayfalık kitap yazmış diye mi?
En bilinen iki Rus yazardan ismi daha kısa olanı diye mi?
Hristiyanlığı yerin dibine sokarken Müslümanlığı yücelttiği ve o kadar iyi gizlendiği için Rusya'da halen bulunamayan Hz. Muhammed kitabını yazdı diye mi?
Ak
Hakan Günday diyince akla yeraltı edebiyatı gelir. Ama kendisine sorulunca bu soruyu kendisi ben yeraltı yazarı değilim der. Alkol, cinsellik, küfür, sıradaşılık, sadistlik bu akımın aslında en belirgin özelliklerinden ve Hakan Günday ında kitabında fazlasıyla bu saydıklarımın mevcut. Yani Hakan Günday ın kabul edip etmemesi pek önemli değil. Kendisi
Bir şeyin sorumluluğunu üstlendiğimizde, her şeyi daha iyi bir hale getirebilmek için büyük bir güçle donatılırız.
When we take responsibility for something, we are empowered to make things better.
Onun adı FRIEDRICH NIETZSCHE!
Beni düş kırıklığına uğratan kendimden başkası değil.
-Franz Kafka
Nietzsche'yi kendi gözümden yazayım. Küçüktüm, yalnız, hemcinslerimden uzak, insanlardan uzak, kenara çekilir dini kitapları okurdum. İnsanlar beni bir öcü gibi görürdü. Ama tatlı bir öcü, öyle ki yanıma sokulur beni dinlerlerdi. Bazen sanki başka
Okuduğum ilk Stephen King kitabı oldu. Zevkine ve tavsiyelerine güvendiğim bir Youtuber, uzun "buildup"ları seven okurların başlaması için tavsiye etmişti, bu kitapla başlamayı Stephen King'e. Aynı zamanda yıllar yıllar önce Lost dizisini bitirdiğimde, çok boşluğa düşmüştüm, hiçbir diziden aynı tadı alamamıştım, bu nedenle benzer diziler
Bir isim, bir kitaba bu kadar yakışabilirdi! Kızların Suskunluğu, Homeros'un İlyada destanında geçen Truva Savaşı'nı kadınların gözünden, susmak zorunda kalan kadınların gözünden anlatan bir şaheser!
Kitabımız, Truva Savaşı esnasında Yunanlılar'ın Lyrnessos şehrini işgaliyle başlıyor. Ana karakterimiz Brises, kardeşleri ve kocası gözünün önünde
başımıza gelen kötü şeylerin de çok sevmekten değil, çok bağlanmaktan geldiğini düşünüyorum,
çok sevmek zarar vermez.
hatta iyileştirir insanı, canlı tutar, yaşıyor hissettirir insana, nefes
alışının değerini bildirir.
ama çok bağlanmak öyle değildir.
bağlanmak, muhtaç enerjisi yayar.
karşındaki onsuz yapamayacağını hisseder.
tehlikelidir yani.
ama sevdiğinde öyle mi?
onsuz da yapabilirsin.
onsuz da sevebilirsin.
bu yüzden çok sev ama hiçbir zaman çok bağlanma.
Magistra, Antik çağlardan bu yana lügatlarımıza girmiş bir kelimedir. Eski çağlarda Romalılar, bu kelimeyi siyasete alet etse ve "yüksek rütbeli devlet görevlisi" olarak nitelese de temel anlamıyla Magistra, "eğitmen" anlamına gelir. Bu Latince kavramı; daha çok mental anlama, ruhsal ve psikolojik konulara yorabiliriz. Yani
Kitap giriş bölümü de dahil edilirse 5 bölümden oluşuyor. Açıkçası çeviriyi çok sevemesem de yazarın genel olarak üstünde durduğu konular ve anlatış şekli okuma zevkimi arttırdı.
Giriş kısmı "mutluluğun nesi kötü?" sorusuyla başlıyor. Bu soru kitabı okumaya başlarken fazlasıyla garipsediğim bir soruydu çünkü bugüne kadar hayatımda mutlu