Anne baba sevgisi görmeden babaannesi ile birlikte büyüyen Süreyya.
Yalnız, insanlarla bağ kuramayan, hiçbir yere hiçbir kimseye kendini ait hissedemeyen, kafasına estiğini yapan, özgür, kimsesiz fakat bir o kadar da güçlü, hayatla, yaşamıyla savaşan, kitapları seven ve romanlar yazan hayatın sillesini yemiş Süreyya.
Kitap bir gece roman yazarken Süreyya’ya aniden gelen bir telefonla başlıyor. Arayan onu daha bebekken terkedip giden annesi. Bunca yıldır arkasına bakmamış fakat ölümün nefesini hissettiğinde, hesaplaşmak istiyor, olanları yaşananları anlatmak istiyor. Sebepleri..
Herkes, her doğuran anne olabilir mi? Anne dediğin evladını kundakta bırakıp terkedip gider mi? Sebebi ne olursa olsun, bence gidemez. Fakat Süreyya’nın annesi gidiyor ve kızı 43 yaşına geldiğinde onu arama cesareti gösteriyor. Yüzleşiyorlar.
Kitapta olayları bölüm bölüm bir Süreyya’dan bir de Annesinin ağzından okuyoruz. İlk defa okuduğum bir yazar Nermin Yıldırım. Çok beğendim, çok etkilendim. Bir sonraki ay Dokunmadan kitabını okuyacağım.