Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kader Yavrucu

Kader Yavrucu
@Kaderyavrucu
Ortaköy
Ben uzun bir Yelda bir akşamüstüyüm daha çok Huysuz bir Ceneviz havlusu ya da Kitaplarım putlarımla güneşleniyorum
Sayfa 81
Reklam
Utanç, benliğin etnik temizliğidir. Dehşete kapılmış ve dehşet uyandıran bir mahkûmiyet halidir. İnsanın kendinden korkunç bir manzara yaratmasıdır.
Sayfa 50 - Lacivert YayınlarıKitabı okudu
Ve gerçek anlamda bir mutlak bağımlılık söz konusu olduğunda yeni sosyalleşme biçimlerinin dip dalgaları ve gerçekleşme olasılığı ortaya çıkar. Bu durumda ilgi arayışı, ideal haliyle, bir başarısızlıklar trajedisi olmak yerine yanlışlıklar komedisi durumundadır
Sayfa 39 - Lacivert YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Muayenenin bittiğine karar vermiş olmalıydı ki şapkasını aramaya başladı. Elini uzatarak karısının kafasını tuttu ve giymek üzere onu kaldırmaya çalıştı. Görünüşe bakılırsa, karısını şapka sanıyordu!
Sayfa 31 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Hücremin penceresinden geçip duruyor mavi kuş. Ondan korkuyorum, her şeyden korkuyorum. Çünkü biliyorum ki aslında yok. Çünkü biliyorum ki aslında var. Her gün pusu kurup defalarca yakalıyorum ve her seferinde kanatlarını koparıyorum. Yine de geliyor hep, bitmiyor hiç.
Sayfa 200 - deligömleğiKitabı okudu
Reklam
Seni ne öldürdü Deniz? Âşk ve acıyla yoğrulmuş kelimelerin vardı da, onları mı yitirdin sen de?
Sayfa 127 - bir zamanlar samatyada...Kitabı okudu
Mavi bir elbise vardı ki, insan aşk içindeyken bütün tesadüfleri kader olarak değerlendirir ya, işte mavi; hüznün rengi... Kalbim alabildiğine sıcak.
Sayfa 151 - DokunabildiğimKitabı okudu
Duanın doğrulayıcı sürecinin sonucu, görüntülere bakmaksızın hayatın ilkelerine uymanıza bağlıdır. Bir anlığına düşünün ki matematik ilkesi var ama hataların yok;bir doğruluk ilkesi var ama yalancılığın yok. Bir zeka ilkesi var ama cehaletin yok;bir uyum ilkesi var ama uyumsuzluğun yok. Bir sağlık ilkesi var ama hastalığın yok ve bir bereket ilkesi var ama fakirliğin yok.
Sayfa 36 - Doğrulayıcı YöntemKitabı okudu
"Denizin kokusunu aldıktan sonra sanırım, bir daha kokusunu alamadım onun."
Sayfa 84 - KorkuKitabı okudu
Burası Mecidiyeköy. Yürüyerek on beş dakika sürer yol. Derim ki komisere; "Bugün yine beni aramışsınız. Kabul ben yaptım." Belki eklerim de; "Babam yan flüt çalardı benim."
Sayfa 59 - sizi görmeliydimKitabı okudu
Reklam
Kalp, ibadet suyuyla sulanan bir ağaç, meyveleri ise sezgi ve idraktir.
Biz yeni doğan tecrübesizler, korkuyla, korkunun anısıyla doğduk ve anı, tecrübe demektir.
"gemiye bindin, yelken açtın, kıyıya yanaştın, karaya çıktın.eğer gerçekten başka bir yaşam içinse haz ve acı birden kesilecek, aşağı olmasına rağmen hizmette kusur etmediğin bedenin boyunduruğundan kurtulacaksın. çünkü ilki zekâ ve ilahi güç, ikincisiyse toprak ve çürümüş kandır".
"Brahma il Saraswati'nin çemberi... Vişnu ile Lakşmi'nin karesi... Şiva ile Şakti'nin noktası... Hindular için var olan her şey kutsal, tüm mevcudiyeti tanrısallıkla dolu, her şey ibadet edilmeye değerdir. "
"keşke yağmura biraz daha yakın dursan kedilerin gıdılarına dokunsan keşke biraz illegal olsan Aylâ Abla."
Sayfa 27
"ben çekildiğim her fotoğrafta defolu bir kelebek gibi çıkarım."
Sayfa 20
Reklam
"yaşamdaki mutluluğun ana şartları:yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey."
Sayfa 105Kitabı okudu
"Ben sağırım. Duymak istediğim şeyler olursa kulaklığımı açıyorum, gerekmediğinde kapalı tutuyorum." diyor filmin bir yerinde. Bu, o kadar kolay değil elbette. Bazen duymak istediğin, duymaya deli gibi ihtiyaç duyduğun sözcükler, aniden bastıran bir yağmura dikkat kesilmişken kayıp gidiyor telaşlı gökyüzünde. Başka tarafa bakarken, çaresizce yanından uzaklaşıp gidiyor uzaklara bir yere. Duymuyorsun ve bir şeyler yarım kalıyor.
"Hatırlayın, sözlerinizdeki duygu yükü ne kadar fazla olursa, acınız da o kadar derin olur. Öfkeli kelimelerin altında genellikle bir acı vardır. Acı sizi öldürmeyecektir. Öfke ise gerçekten öldürebilir."
"konuşurken kullandığımız kelimelerin dokusundaki duygunun en derin kısmını inceleriz. En güçlü duygusal titreşime sahip olan kelimeleri duymak üzere dinleriz. Bazen bizi tutsak eden, güçsüzleştiren bir korku vardır. Bazen acil bir durum vardır. Bazense sadece çok büyük bir acı vardır. "
Sayfa 107Kitabı okudu
"Hatırlamanın zorlaşması her şeyi unuttuğumuz anlamına gelmez. Travmatik olayın parçası olan kelimeler, görüntüler ve dürtüler içimizde taşıdığımız acılarımızın gizli dilini oluşturmak üzere yeniden ortaya çıkarlar. Hiçbir şey kaybolmaz. Parçalar sadece yön değiştirir."
: “…Daha sonra, yazın, ilk görev yerimi beklerken: ‘Bütün bunları izah etmem gerekecek.’ Yani babamı, hayatını ve onunla arama ergenlik çağında giren bu mesafeyi kaleme almayı kastediyorum. Bir sınıf meselesi ama adı olmayan, kendine özgü bir mesafe. Ayrı düşmüş aşk gibi. Daha sonra onun başkarakter olduğu bir romana başladım. Anlatının orta yerinde tiksinti duydum… Babamın sözlerini, hareketlerini, zevklerini, hayatına damgasını vurmuş olguları, benim de paylaştığım bir varoluşun bütün nesnel alametlerini bir araya getireceğim. Anıların şiirselliğine, eğlenceli alaycılığa yer yok. Dümdüz bir yazı bana doğal geliyor, vaktiyle annemle babama belli başlı haberleri verirken kullandığım yazının ta kendisi…”
Reklam
"Teslimiyet gibi görünen tanrı kompleksine, inanç gibi görünen histeriye, kentli gibi görünen kasabalıya yarım olan hiçbir şeye."
Olanaksızlıklarımız da katılır ilişkimize, olanaklarımız kadar-
Sayfa 163Kitabı okudu
Epiktetos’un dediği gibi, ” Konu sana ne olduğu değil, buna nasıl tepki verdiğindir."