Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melek Adıgüzel

Melek Adıgüzel
@Maatt
Her hangi bir birey
Diyarbakır
8 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
"sınırlı: Sevinç, üzüntü, acıya belli dereceye kadar katlanabiliyor ve bunun üstüne çıkınca mahvoluyor. Burada sorun birinin zayıf ya da güçlü olması değil, ister psikolojik, ister fiziksel olsun, duyduğu üzüntünün miktarına tahammül edebilmesi ya da edememesi. Bana göre, yüksek ateşten ölen birine korkak demek ne kadar uygunsuzsa, yaşamına son veren biri korkaktır demek de o kadar tuhaf. "
Reklam
Karmaşık ve aykırı güçlerin labirentinden bir çıkış yolu bulamıyorsa, insan ölmeli.
Siz hepiniz maddi insanlarsınız, bir sürü eskimiş, ciddi, sert ilkeleriniz var. Yeni, genç olan her şeye güvensizlikle, düşmanca, alayla bakıyorsunuz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Düşüncelerimizin en iyi aynası hayatlarımızın akışıdır.
İnsan yalnız sözle insandır ve yalnız sözle bağlanırız birbirimize.
Reklam
Kendimiz sandığımızdan çok daha zenginiz; ama bizi ordan burdan alarak, dilenerek yaşamaya alıştırmışlar: Kendimizden çok başkalarından faydalanmaya zorlamışlar bizi.
İnsanların en zayıf tarafları sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlamadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.
İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu. İçimizde şeytan yok. İçimizde aciz var. Tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik, ve bunların, hepsinden daha korkunç bir şey, hakikatler görmekten kaçmak itiyadı var. Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmaya gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle, hayatta düzensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.
Bir türkü duyulur... Gecede başka türlü, gündüzde başka türlüdür. Çocuk söylerse başka tatta, kadın söylerse... Genç söylerse başka türlü olur, yaşlı söylerse... Dağda söylenirse başka, ovada, ormanda, denizde başka türlüdür. Hep ayrı ayrı tattadır. Sabahleyin başka, öğle, ikindin, akşamlayın başkadır.
İnsanlığın talihi, aklıyla zamanın dışına fırladığı aşkın nizamına karşı koyduğu, geniş istihalenin(hal değiştirme) ortasında bir istikrar istediği için, kendiliğinden teşekkül etmiş bir şeydir.
Reklam
İnsanoğlu, zamanın mahpusu, onun dışına fırlamaya çalışan biçare idi. Onun içinde kaybolacağı, geniş ve biteviye akan nehrinde her şeyle beraber akacağı yerde, onu dışarıdan seyre çalışıyordu.
Tanrıyı, aşkı, sevgiyi, sevgiliyi, kaybettiğimiz, yalnızlıktan, inançsızlıktan kıvrandığımız dönemler vardır, lekesiz bir aşk ancak böyle bir boşluğun içine doğar. Her aşk zamansızdır ve her aşk kendi zamanın yaratır.
Bilinmez, ancak zorunlu olarak uyulur kılınan dini kuralların tartışılmasını istiyorum.
Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı ilk fırsatta katlederiz. Sonra da ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.
Zamanın karmaşık bir yumak gibi elimizde olduğunu, onu yaşadığımız her anın ipliğini çekerek yaşayabileceğimizi, kıymetini bilmediğimiz bir anın daha sonraki anları karmakarışık edeceğini bilmemek.
Reklam
Devlet, "insanı keyfi hedeflerine hizmet eden bir araç haline getirirken onun bireysel amaçlarını göz ardı etmeye" eğimlidir.
Nasıl oluyor da dünyayla temasları bu kadar kısa, kişisel ve sınırlı olan insanlar, yine de bu kadar çok şey bilebilirler?
Darağacı, bir kefesinde bir insanın diğer kefesinde tüm dünyanın yer aldığı bir terazidir.
Sahip olduğumuz şeyler bize ne kadar aitse, bizde o kadar kendimize aitiz. Kendimizi biz yaratmadık, kendimizden üstün olamayız. Bizler kendimizin efendileri değiliz.
Cinayet, tek bir bireyi öldürmektir. Uyumsuzluk, bir tek bireyin hayatından çok daha fazlasını tehdit etmektedir; doğrudan, Toplum'un kendisi için bir tehlike oluşturur.
Reklam
Uzun, çetin bir kışa hazırlanır, gibi geleceğe hazırlanmak
Bilgelikleriyle en çok tanınanlar, bilgelikten en çok yoksun olanlar; oysa öbürleri, yetersiz sayılanlar en anlayışlı, en uslu insanlar
İnancımı yitirdiğimde gök yeniden aydınlanıyor, her şeyin mümkün olduğunu düşündüğümde, ufuk feci bir fırtına gelecekmiş gibi korunuyordu. Işıktan kurşun ağırlığına, kurşun ağırlığından ışığa gidip geliyordum. Tam bir dengesizlik içindeydim, ya da belki de asıl denge buydu.
Benim terk ettiğim, diğer insanların ise yollarına hala devam ettikleri o dingin tek düze hayatı ancak uzaktan ve bir uçurumun yarıklarının arasından görebiliyorum.
İnsanoğlunun kendi postunu örtmek için düşünüp bulduğu her türden posta, kedi, kunduz, tilki, ayı... demeden, içi pamuklu mu, yönlü mü bakmadan "Bu benim paltom" deyip el koyuyordu
Sayfa 175Kitabı okudu