Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet ince

Zeka bir insanın sahip olabileceği en büyük lütuflardan biri... Ama ne yazık ki, bilgi arayışı sevgi arayışını kapı dışarı ediyor. Bu da benim son zamanlarda keşfettiğim şeylerden biri. Size şunu hipotez olarak sunuyorum: Sevgi alma ve sevgi verme yeteneğinden yoksun olan zeka, zihinsel ve ahlaki çöküşe, nevroza ve muhtemelen psikoza bile yol açar. Ve ben-merkezci bir amaca odaklanan ve insan ilişkilerini dışlayan bir beynin, sadece şiddete ve acıya neden olacağını da eklemek istiyorum.
Reklam
Şimdi anlıyorum ki, üniversiteye gitmenin ve bir eğitim almanın en önemli nedenlerinden biri, tüm hayatınız boyunca doğru olduğuna inandığınız şeylerin doğru olmadığını ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını öğrenmekmiş.
Batıda Yeşil Bursaysa, doğuda da Yeşil Van… Yalan değil, “Yeşil Van”. Her evin bir bahçesi var. Bahçesizi yok bu yerin. Her ev de birer inek besliyor. Koyunları olan evler de var. Şehrin yarısından çoğu da ekip biçiyor. Şehir öylesine geniş tutulmuş ki, Ekrek dağı ile göl arasını kaplamış gitmiş, iki bin kilometrekare diyorlar. On beş bin nüfus için çok değil mi? Üstü namnı namnı karlı Ekrek dağı, altı belki de dünyanın en güzel suyu, Van gölü. Tabiat vermiş vereceğini. Havasının üstüne hava, suyunun üstüne su yok. Vanda duyulan her ses, biraz da, su şırıltısıdır. Bir zamanlar, “Dünyada Van…” sözü muhakkak ki boşuna değilmiş. Çalışılırsa şimdi de doğru olabilir. Ama nerede Van, nerede boz beygir? Van yıkılmış da yapılmamış. Bu gidişle yapılmayacağa da benziyor. Vanlılar kadar şehirleriyle ilgisiz insanlar hiçbir yerde göremezsiniz. Bundan dolayıdır ki, Van, Van olamayacaktır. Bahtsız diyar. Şu güzel Vana acıdım, Vana yüreğim yandı doğrusu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Diyarbakır akrepler şehri, gül şehri, pis pis kokan hanlar şehri, karpuz şehri. Diyarbakır, surları, mimarisi, camileri, sanat abideleri, yeni yapılacak otelleri, eşsiz tabiatıyla turist şehri… Diyarbakır tezatlar şehri.
Tolstoy, Rusya’nın en büyük yazarıdır. Onun tasvirleri, karmaşık durum ve ilişkileri bilgece verir; hepsi de Rusya’nın kendi ortamında verilir; yine de Tolstoy bunlara üniversal bir nitelik katmıştır. Soruna dönecek olursak; daha basitçe Tolstoy’u sevmemin esasen iki nedeni olduğunu söyleyeyim. Birincisi, doğrudan edebiyatla ilgili; Tolstoy okumadan roman okumuş olunmaz. İkinci sebepse, bir bakıma benim kendi uğraşlarımla ilgilidir. Tolstoy okumadan Rusya anlaşılmaz.
Reklam
Burada araya girip bir toplamak isterim hocam. Anladığım kadarıyla, size göre iyi bir entelektüelin en az iki üç ama tercihen daha çok dil bilmesi şart. Bunun yanında hem Doğuyu hem de Batıyı iyi kavraması gerektiğini söylüyorsunuz. Bir de en baştaki tarifiniz uyarınca, "üstüne vazife olmayan şeyleri merak etmesi” gerekiyor. Bunun için en iyi yöntemi de, “girişken olmak, yeni insanlar tanımak, kişiyi yeni dünyalarla tanıştıracak insanları arayıp bulmak” diye gösteriyorsunuz. Doğru anlamış mıyım? Evet, bugünkü dünyada bu böyle. Araştırmak için de böyle, düşünmek için de. Merakın olacak, gidişata bakacaksın, olaylara müdahil olmaya çalışacaksın, içine girmesen bile ne olup bittiğini bilmen gerekir. Dünyanın nereye gittiğinin farkında olmalısın. Yani dünyayı takip edeceksin ama öyle laf ola beri gele değil, üç beş gazete kitap okuyarak da değil; tutkuyla, hakkını vererek takipte kalacaksın
İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti Türkiye’nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. Sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır. O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent vardır.
-- "Onu hem öldürmemişsin hem de hayırdua etmişsin. Niye yaptın ki böyle bir şeyi?" -- "Onun doğru yola dönmesi için dua ettim," "Çünkü ölüyü diri yapan Mevla'nın kötüyü de iyi yapabileceğim biliyorum. Kötü ve ölü bir düşmanım olacağına, iyi ve diri bir dostum olsun istedim."
Reklam
Yılların içinden geçtikçe kişi, yalınlaşmak dünyanın bütün karmaşıklığına sırtını dönüp, daha basite, en basite varmak ister. Kişi karmaşık olandan basite varmak için çabalar. Büyük, yaşamı topluca sırtlayan dertlerden sıyrılıp, daha çok bireyin yaşam içindeki yerine, onun var olma sebebine, küçük yaşamların ve ayrıntıların kalbine yürümeyi öğretir hayat.
Benim “ülküm” ne biliyor musun? Benim “ülküm” beş on dönüm toprağa sahip olmak, ailemle o toprağı işlemek ve alın terimle geçimimi sağlamak. Zaten çiftçi bir ailenin çocuğuyum, dedem de amcam da saban sürer, topraktan geçimini sağlardı. Sonra şu iğrendiğim sosyete dünyasından elimi eteğimi çekmek istiyorum. Makam, mevki denen şeylerde ise hiç gözüm yok dostum.
Yaşamın her alanında, içsel döngüselliği neyin işe yarayıp yaramayacağına dair gizli içsel bilgilerde temellenen tek bir forma ihtıyaç vardı. Yaşamın, topluluğun, hükümet ve ötesi de dahil olmak üzere toplumun her öğesinin modeli...
Hakkımda söylemem gereken en önemli şey şu ki, Kaderim bana hiç acımıyor.
...toplum ücretsiz eğitim vermediği için suçludur, kendi karanlığını kendi yaratıyo
664 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.