Bazı zamanlar vardır; insanlar sizi haklı görse de asla yanınızda olmaz, çoğunluğa göre hareket eder. Siz bir el, bir bakış umarsınız ama onlar göz devirir, suratınıza kapı kapatır. Yapayalnızsınızdır, kendinizden başka tutunacak kimseniz yoktur. Ama hiç kimse.Anne, baba, akraba da dahil.
Adile de işte böylesi durumlar yaşıyor bu romanda.İsminin tam tersi hiç de adil olmayan bir şekilde hayata bilmem kaç sıfırla başlamış, yapayalnız bir karakter. Bazı karakter içindeki gücü bulur toparlar, bazıları da bulamaz. Spoiler vermemek adına Adile'nin ne yaşadığını yazmayacağım.
Adile bir gün anne olur, bir oğlan çocuk dünyaya getirir. İşte bu çocuk AHRAZ. Kelime anlamı işitmeyen, konuşmayan demekmiş. Romanla öğrendim. İsmi İsrafil. Bu ana oğulun yaşadıkları beni Hasan Ali Toptaş'ın "Beni Kör Kuyularda" romanına götürdü.
Aynı topluluk, aynı insanlar. Yüzlerine tükürülesi. Karaktersizliğin kol gezdiği. Seyir merakı hat safhada olan.Çoklukla hareket edebilen, tek başına bir hiç olan. İçleri kötülük bağlamış ve asla kendilerini dışarıdan görmeyen adi bir topluluk.
Yazarın ilk romanıymış ama ne tekrara düşmüş ne de anlatılanlar arasında bir kopukluk var. Bu açıdan da başarılı buldum. Kalemine sağlık doğrusu. Görülmeyen insanları bize sunduğu için tebrikler.
Mesleğim gereği nerde kenarda kalmış bir çocuk var, tanırım. İsrafil'i, Adile'yi, marangoz Yusuf'u da gerçekmişçesine bunların arasına kattım. Hepsini çok sevdim. Umarım siz de sever ve kucak açarsınız. Kitapla kalın.