Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tuğba Türker

232 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Keyifle okunabilecek akıcı bir kitap. Pek çok öykü vardı o yüzden öykü kahramanları zihnime saçılmış gibi hissediyorum. Hepsinden birer küçük parça zihnimde uçuş uçuş öyküler daha uzun olup bu kadar havada bırakılmayabilirdi. Onun dışında yazarın üslubunu hayli beğendim. Başka kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Bavula Sığmayan
Bavula SığmayanNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20222,632 okunma
Reklam
88 syf.
10/10 puan verdi
Orhan Pamuk’un kendi sesinden Storytel’den dinledim kitabı. O kadar keyifliydi ki… Kitaplarlardan, hayattan, ülkeden her şeyden biraz vardı. Orhan Pamuk’un yaşamını kendi sesinden dinlerken içimden bi yanımla da karşılık verdim sözlerine. Hatta bazen okumasına, vurgulamalarına takıldım biraz şaşırdım. Sesini ve konuşmasını hatta kendisini hiç böyle hayal etmemiştim. Bu kitapta gördüğüm hâliyle yazarı daha çok sevdim. Son derece verimli bir okuma oldu. Çok beğendiğim için kütüphaneme alıp koyacağım ama bence bu kitap yeniden dinlenilir. Epey zaman sonra benim için dinlerken bitmesini istemediğim bir kitap oldu
Babamın Bavulu
Babamın BavuluOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20192,593 okunma
158 syf.
8/10 puan verdi
·
34 saatte okudu
“Kendi vicdanım bana bunu emreder.” Kitapları kapısının önüne bırakılan, Nobel ödüllü bir yazar: Knut Hamsun. Behçet Necatigil’in çevrisiyle Açlık kitabını okudum. Behçet Necatigil, kitabı Fransızca’dan mı yoksa Norveççe’den mi çevirdi bunu belirtmemişler. Belirtilmeliydi. Yoksul bir ailenin çocuğu olan Hamsun; yazar olmak uğruna çeşitli
Açlık
AçlıkKnut Hamsun · Varlık Yayınları · 201727,8bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
127 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Kendisiyle Başı Belada Bir Yazar: Dücane Cündioğlu Yazarın okuduğum ilk kitabı Ölümün Dört Rengi. Hâliyle yazara dair pek bir bilgim yoktu. Önce yazarın isminin anlamını öğrenerek başladım. Peygamberi korumak için kendisini siper eden kişiymiş “Ebu Dücane” , yazarımızın babası bu olaydan etkilendiği için Dücane ismini koymuş. İsim Arapça olmasına karşın Farsça yorumlayıp iki canlı(madde ve ruh) anlamını kastetmesi ise yazarın babasının özgünlüğüdür. Kabul etmek gerek ki hem soyadı hem adı hâyli özgün. Eğitim hayatına dair bir bilgi bulamadım. Küçük yaşlarda hapse girdiği ve sonrasında yazmaya başladığı söyleniyor yalnızca. Pek çok dil biliyor ve okumalar yapıyormuş. Kısacası felsefeci ve yazar. Ölümün Dört Rengi kitabının öyle bir ön sözü var ki! Enfes! Ön sözünü çok beğendim. Fakat kitabın sonrası için aynı şeyi söyleyemem. 20 sayfa okuduktan sonra kitap zihnimde yavaş yavaş açılmaya başladı. Yine de bazı kısımlarını anlayamadım. Kendimi eksik hissettim. Bilgi birikimi isteyen bir kitaptı. Kitaptaki etimolojik detaylar hoşuma gitti. Ara ara açıp bir deneme okunabilir Halil Cibran tadındaydı.
Ölümün Dört Rengi
Ölümün Dört RengiDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 20101,133 okunma
184 syf.
8/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Hediye olarak kitap almak ne hoş ey güzel Tanrı’m, Hem okudum hem de sevdiğim dostumun bu ince hareketiyle mest oldum. 8 Mart Kadınlar Günü’ne bu kitap kadar yaraşır nadir hediye vardır. Her ne kadar sınav kaygısıyla bitirebilmem bu güne sarksa da bitirdim. Eser “kadın olarak doğmuş olmanın getirdiği zorlukları” konu alıyor. Başından sonuna o kadar çok yerde karşılaştığım/karşılaştığımız zorlukları gördüm ki. İçim acıdı okurken. Hayatımdan bu kadar çok parçayı bulmak epey sarstı, özellikle de kız çocuklarının okutulmadığı, kadınların hor görüldüğü geçmiş dönemlerdeki hayatlarını yaşayaman kadınlar…Hiçbir şey anlamadan, görmeden, kendilerinin kim olduklarını bile bilmeden; hor görülerek, dövülerek pek çok kez sınırlandırılarak defalarca aldatılarak, onurlarını gururlarını hiçe sayarak yaşayan kadınlar…. Herhangi bir yerde fazladan gülümsediği için “or**p*” ya da hafif meşrep sıfatıyla nitelendirilmeyen erkekler için epey uzak anlattıklarım. Kadını çalıştığı iş yerinde, otobüste, yolda, markette aklının alabildiği her yerde her daim davranışlarına çekidüzen vermeye zorlayan, her hareketinin altında bir art niyet arayan bu eril düzen oldukça güzel anlatılmış. Erkeğe gelince her davranışı hak gören toplumumuz, kadın kadına yaptığı zorbalık ince bir dille işlenmiş. Kitap hayli de sürükleyici. Bir çırpıda akıp gidiyor. Tavsiye edilir. Son olarak, solucanlarla güçlü görünmeye çalışmadığımız aydınlık yarınlar bir an önce gelsin.
Kadının Adı Yok
Kadının Adı YokDuygu Asena · Doğan Kitap · 06,4bin okunma
Reklam
126 syf.
·
Puan vermedi
Genç Werther’in Acıları’nı okurken istemsizce acaba Türkiye’de yaşasa nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim. Bu kadar duyarlılığı ve empati gücü yüksek birinin bu topraklarda yaşaması kendisi için hayli üzücü olurdu. O zaman yetişkinliğe varamadan intihar ederdi kesin. Neyse… Goethe’de zamanında arkadaşının nişanlısına aşık olmuş hatta bir yakın arkadaşı evli birine duyduğu aşktan dolayı intihar etmiş. Yani yazarımızın Alman edebiyatını dünyaya tanıtan bu eserinde biyografik yönler var. 18. Yüzyılda “Werther Sendromu” patlak verip gençler sağda solda sarı yelek mavi frakla intihar edince kitap bir dönem yasaklanmış. Faydalı bilgiler köşesini sonlandırıp kitabı benim nazarımdan anlatayım. Eserde nişanlı Lotte’ye vurulan Werther’in yaşadığı duygular ele alınıyor. Lotte’nin nişanlısı Albert’i tanıdıktan sonra onunla da bir arkadaşlık kuruyor. Bu kadar yalın anlatınca eser çok sığ gibi görünse de Goethe’nin dili ve kurduğu zamansız çatışma okunmaya değer. Ben kitabı ikinci kez okuyorum. Acıdan beslenen bir tarafım olduğundan mütevellit yeniden okudum. Werther’in bu insanca duyarlılığını okumak hoşuma gidiyor. Ayrıca Werther ve Lotte beraber bu kadar güzel zaman geçirip birbirlerini bu kadar iyi anlarlarken Lotte’nin tutup Albert’le yoluna devam etmesi hiç şaşırtmadı. Hayalperestlik, kendini gerçekleştirme, doğaya insana karşı ince düşünüş zamanların hiçbirinde geçer akçe değil.
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,5bin okunma
724 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
“Anlamak başka şey, kabul etmek başka. Hayatını sağa sola dağıttın be Selim.” Edebiyatımızın en çok yarım bırakılan kitabından selamlar! Ben de zamanında kitabı iki kez yarım bıraktım. Üçüncü denemede ise başarılı oldum. Kitabı dinlemek de okuma sayılırsa tabii. Şerif Erol’un o dingin sesinden 24 saatlik bir dinleme oldu. Benim için tam anlamıyla sebat göstermenin nirvanası oldu. Öncelikle okumaktansa dinlemenizi öneririm. Turgut Özben’i, Selim Işık’ı gözlerinizi kapatıp anlam aramadan, konu geçişlerine takılmadan dinlemeniz gerekiyor çünkü. Noktalama işaretlerine dikkat edilerek doğru vurgu ve tonlama ile yapılmış güzel bir dinleme. Zaten kitap da bir olay örgüsünden ziyade durum anlatılıyor. Üzerine düşünülecek, sizi alıp başka bir yere götürecek pek çok alıntı var. Hikâye; Selim Işık’ın intihar etmesi üzerine Turgut Özben’in arkadaşını -Selim’i- tanıdıklarından hareketle intihar sebebini araştırmasıyla başlıyor. Uzaktan yakına doğru Selim’in hayatına dokunan, onu oluşturan, etkileyen kişiler aracılığıyla Selim i tanıyoruz. Selim bir tutunamayan. Hayatta aradığını bulamayan, bulduğunu kabul etmeyen Devamı sonra
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,5bin okunma
148 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Hesse’nin ilk “Ağaçlar” kitabını okudum ve çok beğendim. Keşke herkes ağaçlara bakıp Hesse’nin gördüğünü görebilse. Bugün bu durumda olmazdık belki de. Siddartha’da yine evrensel bir konuyu ele alıyor. İnsan soyunun en büyük girdabıdır anlam arayışı. Akılla ya da kalple bir şekilde bir sebep ararız durmadan. Yaşamı anlamlı kılacak bir neden için dinlere, öğretilere sığınırız. Yeter ki sorularımız bir cevaba kavuşsun. Yaşam yolculuğunu nasıl sürdüreceğimiz, değerlerimizi oluştururken nelere dikkat edeceğiz yahut hakikaten bir doğru var mı, varsa bunu bilebilir miyiz? Bla bla bla … O kadar çok sorusu var ki insanın… Yaşamda hepimiz farklı var oluruz. Kimimiz; Govinda gibi sürekli arayış hâlindeyizdir, aramaktan etrafımızı göremez oluruz. Çoğumuz “çocuk insan”ızdır: Hayatın telaşında, küçük hesaplarla büyük resmi aklımıza bile getirmeden yaşarız. Toplumun içerisinde var olmanın bedelidir bu: kendiliğini kaybetmek ya da hiç bulmamak. Toplumun getirdiği sunulan ne varsa körü körüne inanır, kabul ederiz. Vasudeva gibileri ise sanırım çok azdır. Bazılarımız ise Siddartha’dır. Hiçbir şey öğrenilemeyeceğini öğrenmek için hayli zaman harcar. Bu yolculukta pek çok Siddartha olur. Brahman Siddartha, samana Siddartha, tüccar Siddartha, kayıkçı Siddartha. Bütün bu yolculuklardan sonra bilgeliğin ne olduğu içinde tomurcuklanmaya başlar. Ki bence yaşama dair bilebileceğimiz, bulabileceğimiz yegane bilgi budur: Bilgelik; her an, yaşamın ortasındaki birlik düşüncesini düşünebilme, onu hissedebilme ve nefesle içine çekebilme konusunda ruhta her an var olan bir bir gizli hünerden, yetenekten başka bir şey değildi.
Siddhartha
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202037,8bin okunma
184 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
1. İnsanın Fabrika Ayarları: Beden 2.İnsanın Fabrika Ayarları: İlişkiler ve Stres 3.İnsanın Fabrika Ayarları: Sınırları Aşmak İfa kelimesi yerine getirmek, borcunu ödemek anlamına geliyor. Yazarın bu kitaplarla ilminin borcunu ödediğini düşündüm. Bizde bilmek sorumluluk getirir, bilmenin getirdiği sorumluluğu paylaşarak ödemiş. İnsanın Fabrika Ayarları serisi insanın nasıl yaşaması, beslenmesi gerektiği üzerinde duruyor. “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” diye bir kitap vardı. O kitabın içeriğinde olmasını umduğum şeyleri bu kitapta buldum. Hakikaten bir ömrün nasıl yaşanması gerektiğini bilimsel gerçeklerle kısa ve öz -yer yer tekrarlar ile- anlatmış. Üç kitap aslında beş maddeyi anlatmak üzerine kurulmuş: 1. Hareket etmek 2. Az ve aralıklı yemek 3. Düşük stres 4. Olumlu ve zengin sosyal ilişkiler 5. Sınırları aşmak Okuduğum zaman bilmediğim pek çok şey öğrendim diyemem. Bildiğim ama yaşamıma dahil etmediğim pek çok şeyi dahil ettim diyebilirim. Basitte çokluk vardır, derler. Bu 5 maddeyi uygulamak için geçerli nedenleri herkesin anlayabileyeceği bir dilde anlatmış. Ben bu kitapları dinledim. Sinan Canan; konuşmayı, anlatmayı, anlaşılmayı seven bir yazar. Okumak istemeyen dinleyebilir, dinlemek istemeyen YouTube üzerinde “Açık Beyin” kanalındaki videolarını izleyebilir. Merak uyandırıcı başlıkları ile bilimi günlük yaşamın içinde anlatıyor. İnsan soyu üzerine okunabilecek keyifli bir kitap.
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları - 1. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları - 1. KitapSinan Canan · Tuti Kitap · 20194,289 okunma
208 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Zülfü Livaneli’nin gözünden edebiyat... Livaneli; rüştünü her konuda ispat etmiş, eserleri pek çok dile çevrilmiş bir yazar. Bu eserinde de bilgi ve birikimini, edebiyat hakkındaki görüşlerini kaleme almış. Kitapların çevrilmesi, filme uyarlanması, dili, konusu derken pek çok konuda fikirlerini aktarmış. Bir yazarın gözüyle edebiyata bakmak isteyenlerin okuyabileceği bir kitap. Sesini ve edebiyatını sevsem de içimde bir şekilde ısınamadığım bir yazar olmasına rağmen edebiyatla ilgili görüşlerini keyifle dinledim. Bazen gerçekten kitapların bizi seçtiğini düşünüyorum. Hiç hesapta yokken birden roman dışında bir şeyler dinlemek istedim. Deneme türünün yeri bende her zaman ayrıdır. Rastlantısal bir şekilde dinlemeye başladım. Yazarları kurguladıkları alan dışında görmek, eserlerinin içinde kendilerinden hangi parçalar olduğunu bulmaya çalışmak, hangi etkilerle bugünkü hâline geldiğini gözlemlemek isteyenler; roman dışında türlere de şans vermeli. “Edebiyat Mutluluktur” kitabı tam da bu minvalde bir eser. Livaneli’yi tanımaya ve onun meselesini anlamaya yönelik bir kitap.
Edebiyat Mutluluktur
Edebiyat MutlulukturZülfü Livaneli · İnkılap Yayınevi · 20212,031 okunma
Reklam
331 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Hazır salgınla hemhâl olmuşken aramızda hiç salgın kitabı okumayan da kalmadı. Sağ olsun canım zümrelerim her gün “doktorun karısını” anlattığı için ben de bir merak okumaya başladım. Kitabını kapağının ne olabileceğini de hiç düşünmemiştim. Bakar kör gibi okumaya başlamıştım ki okurken aydınlandım. Ne kadar kitabı yansıtan ve güzel bir kapak.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,6bin okunma
154 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
“Gel gidelim, en tatlı yüzümüzle Boyayalım gözünü herkesin; Kalleş bir yüreği kalleş bir yüz gizlesin.” Ve kısacık bir Shakespeare tragedyası: Macbeth. Hatta eser o kadar kısa ki yayın evi sanırım bu açığı kapatmak için yazarın hayatı, gelen eleştiriler, o dönemdeki tiyatro kültürü vb pek çok detay vermiş. Bu meşakkatli yolu geçince eserle
Macbeth
MacbethWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201922,3bin okunma
308 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
“-Evet! Bin yıldan beri yaşıyorsunuz. Hatta belki de iki bin yıldan beri! Mete’nin askerlerini sadakat sınavından geçirmek için sevgililerine, nişanlılarına, eşlerine ok atmalarını emrettiği ve büyük sevgileri dolayısıyla ok atmayanları idam ettirdiği zamandan beri... -Peki... Ben o zaman bir subaydım. Ya siz neydiniz? -Ok atılmayanlardan
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,7bin okunma
264 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Arkadaş tavsiyesiyle okuduğum şahane bir kitap. Kelimelerin anlamsal ve yapısal değişimleri oldum olası ilgi duyduğum bir konu. Yazarın dili de gayet güzel. Açık ve anlaşılır yazmış. Hatta sonlarına kelimeyle ilgili alıntılar eklemiş. Okurken bazı öğrendiğim bilgiler beni çok heyecanlandırdı. Pek çok kelime benim için daha anlamlı hâle geldi. Severek okudum.
Sözcük Hikayeleri
Sözcük HikayeleriHatice Şirin · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 2019260 okunma
167 syf.
·
Puan vermedi
Bizim Büyük Çaresizliğimiz Barış Bıçakçı’nın okuduğum ilk kitabı. Herhangi bir beklentiye girmeden, ne yazara ne kitaba dair bir fikrim yokken okudum. Kitabın filmini de izledim. Hatta yazarın filme uyarlanan başka kitapları da var imiş. Okurken ya da izlerken diğer kitaplarını da okumalıyım ihtiyacı hissetmedim. Denk gelmezse okumam muhtemelen. Bu kitabından hareketle yazarın olaydan çok durumlar üzerinde durduğu kanısına vardım. Kitabında yaşam üzerine güzel tespitleri vardı. Kurgu olarak orta yaşı geçmeye başlamış iki erkeğin, yine yakın arkadaşları olan Fikret’in kız kardeşi Nihal ile aynı evde yaşamaları anlatılıyor. Hakikaten bir eş gibi birbirine bağlanmış Çetin ve Ender’in yaşamlarına, ailesini kazada kaybeden Nihal dahil oluyor. Kendilerinden yaşça küçük olan Nihal’e bu iki adam da zamanla tutuluyor. Bence her ikisi de Nihal’i değil, Nihal de gördükleri ama kendilerinde olmayan gençliği seviyorlar. Zamanın değirmeninde ezilmeyi kim ister ki? Artık genç olmadıklarını hatırlattığı için Bora’ya da Nihal’e de içten içe kıskançlık duyuyorlar. Kitap, klasik bir yöne evirilip iki adamın bir kadın için mücadelesine dönüşmemiş. Güzel zamanlar biriktiren iki dostun, yaş aldıklarını fark etmelerini, değerlerini sorgulamalarını konu alıyor. Hepimiz bir gün bu canım gençliğin gölgesinden ayrılacağız. Kitabın konusunu o yüzden beğendim. Aklıma da Özdemir Asaf’ın bir dizesini getirdi: Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden./ İnanırdım, saadetli yolculuklara. İyi okumalar
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bizim Büyük ÇaresizliğimizBarış Bıçakçı · İletişim Yayınevi · 20208bin okunma
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.