Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir kişinin, sadece bir kişinin seni çok iyi anladığını ve karşılıksız, çıkarsız biçimde seni sevdiğini sandığın an hayatının en büyük hatasını yaptığın andır. Diğer insanlardan ne kadar da farksız olduğunu acımasızca sana gösterdiğinde, bir kez daha kusma isteği uyanır içinde ve bir kez daha insanlar denilen familyanın küçük küçük hayvancıklardan oluştuğunu hatırlarsın. Evet, yüceltip övülerek yere göğe sığdırılamayan "insan" diye bir şey yoktur yeryüzünde. İnsana atfedilen tüm iyi ve güzel özellikler, anlayamadığımız birileri tarafından kuyuya atılmıştır. Bir gün çıkıp geleceğini düşleyerek dönüşünü beklemekse toz pembe hayalden başka bir şey değildir. Kuyu, tahmin edilenden çok daha derindir.
"Dünyada onca yoksulluk varken, insanlar acımasızca öldürülüyorken, sadece kendi aşkımız için yaşamak bana çok doğru gelmiyor."
Reklam
Gezi Parkı'nda neler yaşandığını hatırlıyordum, korkunçtu. Hükümet acımasızca sürmüştü bizim çocukları göstericilerin üstüne. Hepimiz için utanç vericiydi. Bir kez daha anlamıştık kibir ülkede otoriter bir yönetim varsa ilk kaybeden polis teşkilatı olurdu.
Sayfa 140Kitabı okudu
Doğru dersin Kamber Can.Lakin Sultan'ın ordusu da Türk ve Türkmen.Yarın şu sahrada dökülecek kanın rengi de, akışı da birbirinden farklı olmayacak.Yarın burada bir bedenin, bir bünyenin kendisiyle savaşı çıkacak.Sağ kol ile sol kolun, bir ayak ile ötekinin birbirine acımasızca saldırdığı görülecek.Şah olmuş yahut Sultan; sıfatların ne önemi var.Önemli olan isimdir.Hasan mı Hüseyin mi? Selim, İsmail mi ?
Sayfa 241Kitabı okudu
Çünkü, insanların büyük bir bölümü, birçok güzelliği göremezdi.Büyük bölümü, birçok güzelliğe dokunamazdı.Onlar, birer uyurgezer gibi, geçip giderlerdi güzelliklerin yanından. Ya da, kafalarına taktıkları başka bir güzelliğin peşinden koşarken, onun uğruna, birçok güzelliği de ayaklarının altına alıp hiç farkına varmadan acımasızca ezerlerdi.
Sayfa 27
"Kuşkusuz devletin mahkemesi bu tip olayları benden daha sert değerlendiriyor; onun görevi genel ahlak kurallarını ve gelenekleri acımasızca korumaktır; bu da onun insanları affetmesini değil, yargılamasını gerektiriyor. Kaldı ki resmi kimliği olmayan ben, neden bir savcının rolünü üstleneyim ki: Ben savunmayı tercih ediyorum. İnsanları yargılamaktan değil, anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum. "
Reklam
Tanrı, çeşitli yaratma eylemlerinde değişik tutumlar içinde görünür. Bir yapıttan ötekine geçerken, giysilerini değiştirir. Havva’ya bakarken, üzerinde bol ve güzel bir biçimde aşağı dökülen bir pelerin vardır. Her yerde yalnız kendini gördüğü için, Havva’nın güzelliğini görmez; ama onun övgülerini kabul eder. Havva’nın davranışı, aşağılık ve günah dolu bir davranıştır. Daha ilk andan başlayarak hesaplıdır. Çıplaktır, ama bol pelerinine bürünmüş Tanrı’nın önünde kendinden utanmaz. Ancak bir günah işlemekte başarısız kaldığı zaman utanacaktır. Adem, tıpkı bir sevişmeden sonra olduğu gibi, yorgun yatmaktadır. Uykusu hafiftir. Tanrı’nın ona armağan ettiği hüznün düşünü görür. Bir insanoğlunun gördüğü ilk düş, kadın karşısında duyulan korkudan doğmuştur. Adem uyandığında, Tanrı acımasızca ikisini yalnız bırakır. Havva, Adem’in önünde diz çökecek, Tanrı’nın önünde yaptığı gibi, ellerini Kavuşturacaktır; dudaklarında aynı yüze gülücü sözler, gözlerinde sadık bakışlar, yüreğinde iktidar tutkusuyla ve artık hiç elinden kaçmasın diye, Adem’i ahlâksızlığa sürükleyecektir. Adem, Tanrı’dan daha yüce yüreklidir. Tanrı, yaratısı içerisinde yalnız kendini sever. Adem ise Havva’yı, ikinci kişiyi, ötekini, kötüyü, felaketi sever. Havva’yı, kendi kaburgası oluşundan ötürü bağışlar. Unutur yapılanı ve böylece de Bir’den İki olur. Tüm gelecek için ne büyük bir felaket!
Sefalet, amansız, inatçı bir biçimde özverinin ensesindedir ve en iyi niyetli girişimler bile acımasızca cezalandırılmaktadir.
Sayfa 355Kitabı okudu
Sadece sıkıcı insanlar sıkılır. Sadece yanlış bayraklar dalgalanır. Size Tanrı olmadıklarını söyleyen insanlar aslında aksini düşünürler. Tanrı başarısızlıkların bir icadıdır. Dallas'tan geçtim ve Pasadena'da aylaklık ettim. Anam ağlamadı çünkü ağlatacak kimse yoktu. İki boy aynasını tuzla buz ettim ve beni hala arıyorlar. İnsanın asla girmemesi gereken mekanlara girdim. Acımasızca dövülüp ölü diye bırakıldım. Kafatasımda cop darbelerinden oluşmuş bir sürü yumru var. Melekler korkudan altlarına kaçırdılar Harikulade bir insanım. Siz de öylesiniz O da öyle Günesin sarı nabzı ve dünyanın görkemi de.
Nice aşkların ateşin içinde titrediklerini bilirim, kıskançlığın ansızın yeşil ışıklarını nasıl oraya buraya fırlattığını, nasıl da anlaşılmaz biçimde aşkların birbirini kestiğini, aşkın düğümler attığını, aşkın acımasızca onları koparıp attığını. Düğümlendim, koparıldım.
Sayfa 191
Reklam
"Hiçbir demir çivi insanın kalbini doğru yere konmuş bir nokta kadar acımasızca delemez."
“Ne yılması be…” diye Pirana başladı yine. “Aslanlar gibi karşı koydular… Ama çok polis vardı.” Geri Parkı’nda neler yaşandığını hatırlıyordum, korkunçtu. Hükümet acımasızca sürmüştü bizim çocukları göstericilerin üstüne. Hepimiz için utanç vericiydi. Bir kez daha anlamıştık ki bir ülkede otoriter bir yönetim varsa ilk kaybeden polis teşkilatı olurdu. “Olanları biliyorum çocuklar.” Dedim daha fazlasını duymak istemediğim için. “Senin gözüne ne oldu, onu anlat.” Birden durdu, sanki sağ gözü şimdi kör olmuş gibi boş elini siyah bandın üzerine attı. “Puştun teki,” dedi nefretle. “Puştun teki, üç metreden gaz fişeği sıktı tüfekle. Boş bulundum, yoksa yaklaştırmazdım yanıma. Başımı çevirmiştim ki herif bastı tetiğe… Fişek gözüme saplandı. Sert bir tokat yemiş gibi oldum. Her yer karardı, ama gözümün patladığını anlamadım, birazdan geçer zannettim.
Sana unutamayacağın bir şey söyleyeceğim şimdi, unutamayacaksın çünkü zaten ta içinde bildiğin bir şey bu, tıpkı benim de, bana açıklanmadan önce zaten bildiğim gibi.Onu itiraf etmemek ve dile getirmemek için direndik sadece: ''Dünya,'' diyorum, ''acımasızca kapanan bir midye kabuğudur.''
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.