Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tezer Özlü (10 Eylül 1943 - 18 Şubat 1986)
"Ben yeterince iyi değilim, tamamen kötü de değilim. Güven vermiyorum ama umursamaz da değilim. Kaçmıyorum, durmuyorum da. Sarhoş gezmiyorum, ama her an ayık da değilim. Bağımlı değilim, kaçabilecek kadar da özgür değilim. Politik değilim ama tarafsız da değilim. Umutsuz da değilim, sonsuz da değilim. Camus gibi yaşamın bir adım uzağında, ölümün bir koşu yakınındayım."
"Bir Allahsıza Cevap!"
Allah fikri öyle bir güneştir ki onsuz her izah karanlıkta kalır. Allahsız filozoflar bile hedefini şaşırmayan karanlık bir tabiat şuuruna inanmışlardır. Arada bir kelime ve derece farkından başka bir şey kalmaz. Mahiyet aynıdır. Ben Allaha öteki dünya düşüncesinden en uzak olduğum çocukluk çağımda inanmaya başladım. ... Benim imanım şüpheye karşı adım adım kazanılmış bir dikkat, inceleme, tenkid ve bilgi zaferidir. Allah, kendisini kabul ettirmek için insana yeter derecede bilgi imkanı vermiştir. Fakat gizli bir varlığın (hele Allah’ın) yokluğunu isbat etmek için her şeyi bilmek lazımdır. Hiç kimse bu külli bilgiye sahip olduğunu iddia edemez. Allaha inanmak değil, inanmamak insanın boyunu aşar. Unutma ki insanlar arasında Allah’a inanan dehalar ve büyük zekâlar pek çoktur, eşekler arasında hiç yoktur! 22 Eylül 1958 Milliyet
Reklam
26 Ağustos sabahı Mustafa Kemal Paşa'nın komutanlığında Büyük Taarruz başladı. 30 Ağustos günü Başkumandanlık Meydan Savaş'nda Yunan ordusunun ana kuvvetleri yok edildi. Yunan askeri adım adım geri çekilmeye başladı. 9 Eylül sabahı Türk ordusu İzmir'deydi. Yunanlıların Küçük Asya seferi hezimetle sonuçlanmıştı. Zafer Türklerindi.
29 Eylül 1938
Korktuğumuz şeyden, dolayısıyla kendimiz olabileceğimiz, bizimle belli bir yakınlığı olan şeyden nefret ederiz, çünkü herkes kendinden nefret eder. Bir insanın en ilginç, en verimli nitelikleri kendisinde ve başkalarında en çok nefret ettiği niteliklerdir, çünkü nefret bütün öbür duyguları da (sevgi, kıskançlık, bilgisizlik, gizlilik, bilme ve sahip olma isteği) içeriz. Acı çektiren de nefrettir. Nefreti yenmek demek kendini tanımaya, kendine egemen olmaya, kendini doğrulamaya, dolayısıyla acı çekişe son vermeye doğru bir adım atmak demektir. Acı çekiyorsak suç her zaman bizdedir
Sayfa 148 - Can YayınlarıKitabı okudu
Biz, müthiş yüksek bir ipte karşılıklı yürüyen iki cambaz, Birbirimizi düşürmemek için tek adım atmamışız.
"Sevgili eğitimciler..."
Bir eylül düşünün, başlangıçları bekleyen ve yeni sayfaların açıldığı, yazın neşesini sessizce telaşa bırakan bir eylül. İleriye dönük planlarla adım atarken, sarı yapraklar ve yemyeşil umutlar ile bezenmiş bir yolda ilerliyoruz. Sonra eğitimci olduğumuz geliveriyor akla. Çocukça hayalleri bir tarafa bırakıp, aylık planları, sınıf yönetimini, toplantıları sıralıveriyoruz zihnimize. Gerçekçi düşünerek bir plan oluşturmaya çalışırken; "Acaba ne olacak? Çocuklar okula alışabilecek mi? Enerjim buna yeterli mi?" gibi sorularla mücadele ediyoruz bir yandan.... Etkili öğrenme, verimli dönem, sağlıklı zihin, bilinçli fehim, başarı ortam, eğitici rehberlik, ölçülü yaklaşım sağlamanın büyük çaba gerektiren konular olduğunu biliyoruz. Bu etkenleri etkin kılmanı kilit noktası, bir kelimeden geçiyor sevgili eğitimciler! Disiplin.
Reklam
Ne düşünmeyi isterim artık, ne de bilmeyi! Adım gibi emin olmayı dilerim sadece.
"Pekala, ne olacak, bunun sonu ne olacak?" diye soruyordu. Ve saadeti kendini o kadar bencil yapmıştı ki adım adım böyle ona yaklaşıp bir gün her şeyin mümkün olacağını şimdiden görüyor, bununla mest oluyordu.
Sayfa 164Kitabı okudu
“Biraz sonra mektuplarınla resimlerini tutuşturacak bir kib­rit çöpü gibi çekiliyorum hayatından. Her şeyiyle onu sana bı­rakıyorum. Hayatın senin olsun, istersen hayatım da. Ama sen kendinin bile olamıyacaksın artık… Ben yaşadıkça, adım söylendikçe… Seni bensizliğe ve kendimi sana mahkum ediyorum…” İstanbul, Haziran Eylül 1962
Sayfa 58 - (e-kitap)Kitabı okudu
Eylül artık gel...
"Oysa ben akşam olmuşum, Yapraklarım dökülüyor. Usul usul Adım sonbahar."
Reklam
Hayatın senin olsun, istersen hayatım da. Ama sen kendinin bile olamayacaksın artık... Ben yaşadıkça, adım söylendikçe... Seni bensizliğe ve kendimi sana mahkûm ediyorum. İstanbul, Haziran-Eylül 1962
Sayfa 169Kitabı okudu
"Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara/153)
Preveze açıklarında her iki tarafın donanması kendi savaş düzenleri içinde birbirlerine doğru yaklaşırken, kuzeyden çok sert bir şekilde esen rüzgâr Türk Donanması'nın aleyhine cereyan ediyordu. Rüzgâr, Haçlı Donanması'nın arkasından kuvvetle eserken Osmanlı Donanması'na adım atma fırsatı vermiyordu. Ters esen rüzgâr sebebiyle
Sayfa 147Kitabı okudu
“Oğlumu içime gömdüm” Asker kapıya dayandığında karım Fatma’ya “Ali Ekber’e söyle mutfağın camından kaçsın. Ben askerleri oylarım.” dedim. Yirmi iki yaşındaydı Ali Ekber, gözümün nuruydu. Öyle çalışkan bir çocuktu ki ilkokulu pekiyiyle ortaokul ve liseyi de birincilikle bitirdi. Üniversiteyi kazandığında annesine “Avukat olacağım” dedi.
"Ülke tam da böyle adamlar tarafından yönetildiği için bir adım ileriye gidemiyoruz."
Sayfa 228 - Storytel Sesli Kitap Uygulaması, SuzanKitabı okudu
411 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.