Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ah, hiçbir şey yapmamam tembelliğimden olsaydı keşke. Tanrım! Kendime ne büyük bir saygım olurdu o zaman. Tembellik de olsa, kuşku duymadığım belirli bir özelliğim olduğu için de çok saygı duyardım kendime! Soru: "Nasıl biridir?" Cevap: "Tembel!" Evet, insanın kendi için böyle dediklerini duyması hiç de hoş bir şey değildir. Ama, demek belirli bir özelliğim var, demek benim için söylenebilecek bir şey var. "Tembel" evet bir unvandır, özelliktir tembellik, belirli bir şey bir meslektir efendim. Gülmeyin, öyledir. Dolayısıyla, birinci sınıf bir kulübün asıl üyesiyim ve tek uğraşım sürekli olarak kendime saygı duymaktır."
Tabular tabular! Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye ah u vahlar.
Reklam
"Var olusun sonsuz guzelligi O'dur! O'ndan baska bir sey yoktur." "Bu ufaklik, 'O' ile kimi kastediyor?" diye sordum. "Kendisini kastediyor", diye cevap verdi Kure, "kucuk cocuklarin ve kendilerini baskalarindan ayirt edemeyen cocuksu insanlarin kendilerinden Ucuncu sahis olarak soz ettiklerini daha once fark
HUSREV- (Yazı masasına döner. Parmağıyla havada garip bir daire çizer.) İnsan niçin deli olur Osman? OSMAN- Ah efendim, bağışlayın suçumu! İnsan çok düşünmekten deli olur. HUSREV- Osman, hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu? Benim de beynimden kan akıyor. Ben düşünmüyorum, beynim kanıyor. Görüyorum, gözlerimi yumunca görüyorum. Beynimin etten yuvarlağı üstünde her düşünce bir damla siyah kan gibi yuvarlanıyor. Ben istemiyorum Osman! Fakat hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu?
"Tabular tabular! Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elindebıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye ah u vahlar."
Muzaffer İzgü (29 Ekim 1933 - 26 Ağustos 2017)
Telsizler hemen çalıştı: “Konuk, ayı avlamak istiyormuş!” Konuk ki ne konuk, en büyük devletin en büyüklerinden… O büyük devletle öyle sıkı fıkıyız ki, kardeşten öte. Ne buyurursa o büyük devlet,biz hemen yerine getiririz, bir dediklerini iki etmeyiz; babamız, ağabeyimiz gibi bir devlet işte. Bu koskoca dost devletin, koskoca büyüğü, ayı
Reklam
TRANİO Ne olur söylesenize efendim, Aşk bu kadar çabuk mu çarpar insanı? LUCENTIO Ah Tranio, kendi başıma gelmeden önce Ben de hiç inanmazdım buna. Ama işte, burda öyle durmuş boş boş bakarken, Boş bulunup aşkın etkisine kapıldım birden.
" Bardas senin tüccar olduğunu söylediler." " Basit bir tüccar efendim.Sizin sandaletinizin bağı bile olamam." " Ah, bu değişe bilir.Bu dünyada servetler, sandaletler gibi elde edilir ve kaybedilir."
Ah efendim, dedi, bizi bizden daha iyi biliyorlar; Mesnevi'yi de,Rubiyat'ı da, Gazali'yi de, Farabi'yi de bizden daha çok okuyorlar; bizi bizden daha çok takdir ediyorlar; bizim bizden daha büyük düşmanımız yoktur efendim, yoktur.
Ah efendim, dedi, bizi bizden daha iyi biliyorlar; Mesnevi'yi de, Rubaiyat'ı da, Gazali'yi de, Farabi'yi de bizden daha çok okuyorlar; bizim bizden daha büyük düşmanımız yoktur efendim, yoktur.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
"Bu uzun, bu çok uzun düş, uyanıyorum, hayır ölmek üzereyim;şafak söküyor, ilk ışık, gün başka canlılar için, benim içinse amansız güneş, sinekler. Konuşan kim, hiçkimse, gök aralanmıyor, hayır hayır tanrı çölde konuşmaz, iyi de 'Kin ve güç için ölmeye razı olursan bizi kim bağışlayacak?' diyen bu ses nereden geliyor? İçimde başka bir dil mi yoksa ayaklarımın dibinde ölmek istemeyen cesaret cesaret cesaret diyip duran mı? Ah yeniden yanılmış olsaydım! eskiden kardeş olan insanlar biricik kurtuluş yolumuz, ey yalnızlık, beni bırakmayın! İşte işte kimsin sen , parçalanmış ağzı kan içinde, sensin büyücü, askerler seni yendiler, tuz yanıyor orada, sensin, sevgili efendim! Bırak bu kindar yüzü şimdi iyi ol, aldandık yeniden başlayacağız, başışlama ülkesini yeniden kuracağız, ben evime dönmek istiyorum, evet yardım et bana, tamam elini uzat, ver..." Geveze kölenin ağzına bir avuç tuz doldu.
"Ah, hiçbir şey yapmamam tembelliğimden olsaydı keşke. Tanrım! Kendime ne büyük bir saygım olurdu o zaman. Tembellik de olsa, kuşku duymadığım belirli bir özelliğim olduğu için de çok saygı duyardım kendime! Soru: "Nasıl biridir?" Cevap: "Tembel!" Evet, insanın kendi için böyle dediklerini duyması hiç de hoş bir şey değildir. Ama, demek belirli bir özelliğim var, demek benim için söylenebilecek bir şey var. "Tembel" evet bir unvandır, özelliktir tembellik, belirli bir şey bir meslektir efendim. Gülmeyin, öyledir. Dolayısıyla, birinci sınıf bir kulübün asıl üyesiyim ve tek uğraşım sürekli olarak kendime saygı duymaktır."
"Ah efendim bana yardım edin, Evimize bir ölüyü getiriyorlar!" dedim. "Sen neden bahsediyorsun?" "Sokağın yukarısında bir cenaze alayıyla karşılaştım, ölenin karısı şöyle diyordu: 'Kocacığım, sevgili eşim... Seni nereye götürüyorlar böyle? Matemin, kederin, karanlığın evine, yemenin içmenin olmadığı bir yere!' İşte efendim onu buraya getiriyorlar!" dedim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.