Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Anadolu’nun bu son ağıtçısı her seferinde ölünün kapıdaki ayakkabılarına bakarak iç geçirdi, rahmetlinin henüz yorgan döşek gezen kokusunu içine çekti, mevtanın elbiselerini kucaklayıp bir yakınından hikayesini dinledi. Ölenin kim olduğunu, neler yaşadığını, hangi zorluklarla büyüdüğünü, neden öldüğünü, hangi muradını tamamlamadığını, içinde hangi
Kapıyı da kırar:))
Bir muska yazacağız pehlivan, biz muskayı Sungurlu'da yazma­ya başladık başlamadık, kız Sarıca'dan, yani bir konaklık yerden bir kez "Ah!" diyecek, yanmaklığa başlayacak... - Aman... - Sen ne sandın Ağa? "Nerde benim İskender Ağam, nerde?" diyerek evlere, odalara sığmaz olacak ... Gece vakti yola dü­şüp Sungurlu'yu tutması bile yazılı. Kancık köpek gibi uluyarak kapıya dayanmazsa, namerdim.
Sayfa 52 - İthaki Yayınları.
Reklam
ANNEM :(
Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır. Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı, Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. Aşk diyorsunuz ya, İşte orda durun bayım Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım Kendimin ucunda Öyle ıslak, Öyle kötü kokan, Yırtık ve perişan. Siz aşkı ne bilirsiniz bayım Aşkı aşk bilir yalnız!
Liam ellerini yavaşça çekti. Dokunuşu bir sevgi gösterisi gibiydi. Hâlâ tutkusunu hissedebiliyordum ama sanki kendini yeniden bulmuş gibiydi. “Yatağa gir,” dedi emrederek. Kapıyı kapamak için diğer tarafa gittiğinde yatağa uzanıp bacaklarımı açtım. Onu bekliyordum. Gözleri daha önce hiç görmediğim bir alevle parlıyordu. Beni süzerken
Sayfa 284
—ah, bunu ifade etmek ne kadar da zor—kulak verdiğim, kendi içimi dinlediğim an.
Ne hazin macerası insanın. Uyanabilmek için ölmesi lazım! Fakat oluyor her gece, diriliyor her sabah. En güzel uykuyu geçiyor uyanışın atı. Uyumanın en güzel tarafı uyanmak. Kıyamet koptu! Ah insan! Hâlâ kıyamet alametleri arıyor kitaplarda.
Sayfa 192
Reklam
Seyret işte anne o lanetli oğlunu ah bu gece ne kadar, ne kadar uzun bu gözyaşları olmayan gece yalnız bana aittir
bazı anılar vardır, saniyeleri bile unutulmayan…
Ah, o sıcak öğle sonrasının, o olağanüstü gecenin tek bir saniyesini bile unutmaktan korkmuyorum; hafızamda o anlara varan yolu adım adım katetmek için ne bir işarete ne de kılavuza ihtiyacım var, bir uyurgezer gibi ister gecenin ister günün ortasında olsun, istediğim zaman o noktaya geri dönebiliyorum ve her bir ayrıntıyı sığ bellekten değil de, sadece yürekten gelebilecek bir berraklıkla görebiliyorum.
Sayfa 3
— Yarayla alay eder, yaralanmamış olan. (Juliet yukarıda pencerede görünür.) Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne? Evet, orası doğu, Juliet de güneşi! Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı, Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederden Sen ondan çok daha güzelsin diye. Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan, Sayrılı ve toydur bakirelik
Erdeme inanmış olsan bari... Bana inanmayacaklar ama, gene de bel bağladığım ilkeler adına gidiyorum, gibilerden... Oysa sen de Fyodor Pavloviç gibi domuz oğlu domuzun birisin, erdem nene senin? Fedakârlığın bir işe yaramadıktan sonra ne diye gidersin oraya? Çünkü niye gittiğini kendin de bilmiyorsun! Ah, gidişinin nedenini anlamak için neler vermezdin! Kararını vermiş misin sanki? Vermedin daha! Bütün gece oturup, gideyim mi, gitmeyeyim mi diye düşünür durursun; sonunda gideceksin ve gideceğini de biliyorsun
Sayfa 872 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Ah Sydney Carton..
Bu gece o yalnız kalbinize dönüp dürüstçe, ‘Şu hayatımda kimsenin ne sevgisini, ne bağlılığını, ne minnetini ne de saygısını kazandım; hiçbir şekilde şefkatli bir yer edinemedim; kimseye hatırlanacak bir iyiliğim ya da yararım olmadı!’ diyebilseydiniz bu yetmiş sekiz yıl ağır bir lanet gibi çökerdi üzerinize; öyle değil mi?
Sis Yayınları, Edebiyat, Roman, Şehir, Sevgi, Saygı, Bağlılık, Fransız İhtilali, İngiltere, Londra, Fransa, Paris, Manette, Lorry, Carton
Ah gece! Ne uzundur bu gece! Ne vakit sabah olacak!
Sayfa 26
ROXANE Peki bizim de bu anımız gelince, Neler diyeceksiniz? CYRANO Ne doğarsa delice, Aklıma ne gelirse, hepsini, kucak kucak, Dağınık, birer demet haline koymayarak. Mesela: Seviyorum sizi,aşığım çılgınca sana, Tahammülüm kalmadı acısına; Bir çıngırağın dili gibi gönlümde ismin, Ben de karşında, Roxane, hep ürperdiğim için
Gündüz, bir hiçim; gece, kendim olurum. Limandaki sokaklarla aramızda hiçbir fark yok; gerçi onlar sokak, ben bir insanım, fakat bütün varlıkların aynı özden vücuda geldiğini düşününce, aramızdaki fark belki de üzerinde durulmayacak kadar küçük. İnsanlarla nesnelerin soyut ve bu nedenle ortak bir yazgısı var -sırların cebri içinde anlamsız bir tanım daha. Ama başka bir şey daha var... Bu ağır, bu boş saatlerde, ruhumun derinliğinden zihnime doğru her varlığa vergi bir hüzün, her şeye sinmiş olan ıstırap yükselir ve bir de tamamen bana ait olan, ama aynı zamanda da dışarıdan gelen, değiştirmeye gücümün yetmediği bir duygu. Ah, düşlerim kaç kez, elle tutulur şeyler gibi dikilmiştir karşıma; gerçekliğin yerini almak değil, kendilerinin de gerçekliğe ne kadar benzediğini bana anlatmaktır dertleri; çünkü onları da reddetmekteyimdir, çünkü onlar ansızın dışarıdaki dünyadan fırlayıvermiştir, sokağın öbür başından birden çıkıveren tren gibi ya da gece vakti kim bilir ne anlatan, ansızın patlayıvermiş bir fıskiye, bir Arap yalellisini hatırlatan, biten günün tekdüzeliğinden koparak yükselen çığırtkanın sesi gibi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.