Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Küçük Ama Önemli Bir Ayrıntı
Elden gelmeyen ya da fırsatı kaçırılan bir salih amel için içimizden geçirdiğimiz “Ah keşke yapabilseydim"in Allah katındaki derecesi, bazen o amelin kendisini bile geçebilir. İlle de samimiyet.
Sayfa 126Kitabı okudu
Âh diye iç çektiğim Şimdilerde of diye sökülüyor ciğerlerimden Gökyüzünü öpüyor gözlerim bir dua umuduyla Ve yerde geziniyor gözlerim düşmeye yer ararcasına Kaybetmeler limitini zorluyorken bende Canıma kastı varken zamanın Biraz daha geçiyorum içinden hayatın Kulaklarım samimiyet yüklü bir cümleye hasretken Kalmak için geç bir devir ve gitmek için biraz erken
Sayfa 123 - Hayykitap- 1. Baskı; İstanbul, Nisan 2018Kitabı okudu
Reklam
Ah samimiyet, ah samimiyet; senin olmadığın yerde hiçbir şeyin gerçeği kalmıyor...
bütün hayatımca başvurabileceğim merciler düşündüm her şikâyetim için ayrı bir merciye gidiyordum onlara diyordum ki bütün istediğim haksız bir muamelenin düzeltilmesi sayın baylar lütfen beni bir kere dinleyin beni bir kere dinlerlerse bütün karışıklıkların düzeleceğine inanıyordum kendimi o kadar haklı görüyordum ki bütün aksaklığın
Sayfa 510Kitabı okudu
Ah samimiyet
İçimiz dışımıza kolay yansır, Saklasak saklamasak.
Reklam
Bana göre, Furuğ'un kalıcılığının sırrı iki noktada gizlidir. Samimiyet ve seçtiği dil. O şiirlerinin tamamında kendisidir. Maske takmadı, süslenmedi ve oturup kelime oyunu yaparak sahte bir kişilik ortaya koymadı. Furuğ şiirlerinin her bendinde vardır, onu hissedebilirsiniz.
Turgut yetkili merci rolünde buyurun sizi dinliyorum yalnız fazla vaktim yok sizin gibi birçok insan kapıda bekliyor biraz acele edin ah ben aceleye gelemem acele denince şaşırırım bağırarak Turgut beni dinlemeye mecbursun karşıma insanlık olarak dikilemezsin kimsenin bu hüviyete bürünmesini istemiyorum karşımda artık ben öldüm Turgut ölümle
ah erkekler ah
Kendinde kocasına karşı bazen küskünlük görüyor, sonra böyle biriken küskünlükten Süreyya'nın bir samimiyet anıyla, bir okşayışı ile mahvolduğunu görünce, ona ufak haksızlıkları için değil, kendisini okşamadığı için darıldığını itiraf ediyordu.
İşte biz kadınlar çabuk affediyoruz, olayı çözemıyoruz sonra tekrarlanıyor, tekrarlanıyor,..Kitabı okudu
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Reklam
Montgomary: "Zeynep'in çocuk düşürmesine sebep olan benzeri bir davranış nedeniyle suçlu olan Hebbâr bin Esved, bilahare Medine'de Muhammed'in, daha adı geçenin cezalandırılmasını emredecek kadar vakit bulamamışken kelime-i şehadet getirmek üzere huzuruna çıkmayı başarmış ve Müslüman olmuş ve Muhtemelen Hamza'yı öldürmesi için Vahşi'yi kışkırttığı için aftan mahrum bırakılan Ebu Sufyan'ın karısı Hint de Muhammed'in huzuruna çıkmış, Müslüman olmuş ve tövbesi kabul edilmişti." Burada aktardığımız iki olay ve affedilen üç kişi, bugün bizim içinde bulunduğumuz affetmenin fazilet sayıldığı ahlaki yapıda dahi çok ilginç karşılanacak örneklerdir. Oysa cahiliye dönemi Arap ahlakı açısından tamamen anlaşılmazdır. Önceki sayfalarda Arap ah- lakını tasvir ettik. Siyasi bir önderin, hâkim ahlak anlayışına bu derece muhalif davranışlarda bulunması anlaşılır değildir; hele de bu muhalefeti, öngörülebilir bir siyasi çıkarla bağdaşmıyorsa... Bizce bu örnekler, bu açıdan net samimiyet delilleridirler. Burada aktarılması biraz güç, ama derin tefekkür edilince anlaşılması mümkün bir başka delil, Nebi'nin (s.a.v.) karakteri hakkında olacaktır. Biz, 23 yıl boyunca -hâşâ- yalan söyleyen ve sahtekârlik yapan hiçbir siyasi figürün, güç eline geçtiğinde, böylesine affedici ve merhametli olmasını beklemeyiz. Bu insan tabiatını bilenlere yönelik bir delildir ve aktarılması güçtür.
Dünyaya en büyük bela, en büyük azabı veren yaratıklar... Biz olmasak buranın cennete dönüşmesi kaç yıl alırdı acaba? Ve bizimle cehenneme dönüşmesi cennetlerin? Ah bu insanlık... Hinç ve nefretle doğup büyüyen ve yaşayan ve maalesef üreyen... Ortaya da yapay gülücükler ve kazık atma fırsatı ile yanıp tutuşan yeni canlılar üreten bu insanlık... Dünyaya, diğer canlılara ve kendimize duyduğumuz bir ölümcül düşmanlık ile yaşıyoruz. Güzel olan, mutluluk olan, iyilik olan her yeri bozuyoruz. Adalete düşmanız, samimiyet ve bağlılığa düşmanız... En hayırlı işimiz, mezara gidişimiz...
Kapkara bir gök ve altında vıcırdayanlar... İnsanlar, türdeşlerim. Karmaşığız, gelişmiş değil ve o yüzden çeşitliyiz; her bakteri aynı iken insan sayısı kadar çeşidi var insanın. Dünyaya en büyük bela, en büyük azabı veren yaratıklar... Biz olmasak buranın cennete dönüşmesi kaç yıl alırdı acaba? Ve bizimle cehenneme dönüşmesi cennetlerin? Ah bu insanlık... Hinç ve nefretle doğup büyüyen ve yaşayan ve maalesef üreyen... Ortaya da yapay gülücükler ve kazık atma fırsatı ile yanıp tutuşan yeni canlılar üreten bu insanlık... Dünyaya, diğer canlılara ve kendimize duyduğumuz bir ölümcül düşmanlık ile yaşıyoruz. Güzel olan, mutluluk olan, iyilik olan her yeri bozuyoruz. Adalete düşmanız, samimiyet ve bağlılığa düşmanız... En hayırlı işimiz, mezara gidişimiz...
“Dünyaya en büyük bela, en büyük azabı veren yaratıklar... Biz olmasak buranın cennete dönüşmesi kaç yıl alırdı acaba? Ve bizimle cehenneme dönüşmesi cennetlerin? Ah bu insanlık... Hınç ve nefretle doğup büyüyen ve yaşayan ve maalesef üreyen... Ortaya da yapay gülücükler ve kazık atma fırsatı ile yanıp tutuşan yeni canlılar üreten bu insanlık... Dünyaya, diğer canlılara ve kendimize duyduğumuz bir ölümcül düşmanlık ile yaşıyoruz. Güzel olan, mutluluk olan, iyilik olan her yeri bozuyoruz. Adalete düşmanız, samimiyet ve bağlılığa düşmanız... En hayırlı işimiz, mezara gidişimiz...”
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.