Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkiye'de " resmi" olarak tekke, dergah ve zaviyeler kapatılmadan önce İstanbul'da 305 dergah varmış. * Ortaçağ İslam toplumlarında " Kardeşlik Birliği " nin genel adı " Fütüvvet " tir. Fütüvvet genel bir kavramdır.Ahilik, loncalar, Bektaşilik, v.s. " Fütüvvet " in masonluk ile olan benzerliğine olan misallerdir. * Tarikat ritüelleri ve sembollerinin pek çoğu, masonluk ritüel ve sembollerine benzerler. Örn: Tarikatlardaki, " Tariki Şettar " ritüeli, ,Taç, Sekel, Sır v.s. * Cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk, mason localarını kapatmıştır.Ancak ölümüyle birlikte İnönü tekrar 1948 yılında açılmasına izin vermiştir. * Osmanlı Türkiye'sinde şeyhülislamlık makamını işgal eden çok sayıda Sabatayist vardı. Kaldı ki tarikatlar ile masonik yapılanmalar iç içedir. * BURADA BİR SORU? (Çok Önemli ltf. Dikkat ! - GG -) Türkiye'de bir kısım tarikatların tepe noktalarında bulunup da 32.derece ile MASON locası mensubu olan " Hoca Efendiler " var mıdır?
Sayfa 446447 - Thierry Zarcone " İslam'da Sır ve Gizli Cemiyetler" " Türkiye, İran ve Orta Asya 19-20 Yüzyıllar, Masonluk, Carboneria ve Sufi Tarikatlar " Alkım Yayınları İstanbul Ocak 2005Kitabı okudu
...Hacı Bayram, eriştiği bu hakikatin şevkiyle: "Bilmek istersen seni Can içre ara canı Geç canından bul anı Sen seni bil sen seni!" diye haykırır. Fakat Hacı Bayram, sade Hakla Hak olan bir veli değildir. Türk cemiyetinin bünyesinde gerçekten yapıcı bir rol de oynar. Kurduğu Bayramiye tarikatı esnaf ve çiftçinin tarikatıdır. Böylece Anadolu'da Horasanlı Baba İlyas'la başlayan geniş köylü hareketiyle ahilik teşkilatı onun etrafında birleşir. Daha sağlığında hareket o kadar genişler ki II. Murad yanı başında gelişen bu manevi saltanattan ürkerek Şeyh'i Ankara'dan Edirne'ye getirtir. Ve ancak niyetlerinden iyiden iyiye emin olduktan sonra onu geriye göndermeye razı olur. Hakikatte telaşa hiç lüzum yoktu. Hacı Bayram, imparatorluğun iç nizamını yapıyordu.
Reklam
Önemli Olaylar - Doğumlar - Ölümler - Haftalar
Günaydın Arkadaşlar; Bugün için biraz farklı bir önemli günler belirteceğim. Olaylar olarak; 2015 - Ankara'da düzenlenen "emek, barış, demokrasi" mitinginde 2 ayrı patlama meydana geldi. Patlamalarda, ilk belirlemelere göre, 100 kişi hayatını yitirdi; 48'i ağır 246 kişi yaralandı. Türkiye'de 3 günlük yas ilan edildi. Patlama, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük terör saldırısı olarak kayıtlara geçti. 680 - Kerbelâ Olayı: Muhammed'in torunu İmam Hüseyin, Kerbela'da başı kesilerek öldürüldü. Nazi katliamı: 800 çingene çocuk sistematik bir şekilde Auschwitz kampında öldürüldü. Bugün doğan edebiyatçılar; 1470 - Yavuz Sultan Selim, Osmanlı padişahı (ö. 1520) (Kendisinin bir çok şiiri vardır. Detaylı bilgi için... ( tr.wikipedia.org/wiki/I._Selim )
Claude Simon
Claude Simon
James Clavell
James Clavell
Harold Pinter
Harold Pinter
( Nobel Edebiyat Ödüllü ) Vefat edenler listede yok... Dünya Ruh Sağlığı Günü;(10 Ekim) Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu'nun bir projesi olarak doğmuştur. Ruh sağlığı ve ruh hastalıklarının toplumda farkındalığını ve anlaşılırlığını artırmak amacıyla 1992 yılından bu yana her yıl 10 Ekim'de kutlanmaktadır. Ahilik Kültür Haftası Esnaf Bayramı
Her açıdan Asr-ı Saadet'teki muhteşem örneklere benzerlerdi. Zaten maksatları onlara benzemekti. Bir anlamda Asr-ı Saadet'i kendi çağlarına taşımak için çabalıyorlardı. Bu çabalarının üzerine "rahmet" indi ve büyük bir devlet ihsan edildi: Osmanlı Devleti... Acaba bu büyük oluşu hak eden "insan"m özellikleri nelerdi? Bu
Osmanlı devrinde esnaflar, Ahilik geleneğinden gelen bir düzen içerisinde çalışırlardı. Her meslek grubunun başında bir kethüda vardı ve çalışma düzeninden, dürüstlükten, ka­liteden o sorumlu olurdu. Kethüdanın yardımcısı konumun­daki yiğitbaşı denilen görevli denetleme işini yaparak, hile ya­panları tespit ederdi. Yiğitbaşı, bir ustanın yaptığı ayakkabıda hile olduğuna kanaat getirirse, o usta bu mesleğin ve öteki mesleklerin ile­ri gelenlerinin önünde kethüda tarafından uyarılır ve aldığı paranın müşteriye iadesi sağlanırdı. Hatalı olan ayakkabı da bir daha kullanılmaması için dama atılırdı. Böylesi bir durum ayakkabı yapımcılarının en korkulu rüyasıydı. Çünkü, mes­lekteki tüm itibarını kaybettiği gibi müşterisi de azalırdı. Bu uygulama günümüzde yapılmasa da, "pabucu dama atılmak" deyimi Türkçede yaşamaya devam etmektedir!
Sayfa 86 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
656 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Devlet Ana, tarihsel bir roman olup, Osmanlı devletinin kuruluş dönemi ve öncesi,Türklerin Orta Asya’dan getirdikleri kültürler konu edilmektedir. Törelere bağlılık,büyüklere saygı,kadının toplumdaki yeri,bey seçimi,ahilik teşkilatı gibi konular romanda çok güzel bir örgü içinde işlenmekte ve okuyucu bilgilendirilmektedir.Türklerin bir uç beyliğinden kısa zamanda nasıl devlet haline geldiği romanın siyasal yönünü oluşturmaktadır.Kemal Tahir, Devlet Ana’da Türk tarihini, toplum yapısını ve ekonomik yapıyı ele almıştır.Osmanlıda üretim aracı olan toprağın sahibi devlet olduğu için, bireylerin toprak vasıtasıyla servet sahibi olmaları engellenmiştir. Bu bakımdan Osmanlıda sınıf mefhumu da görülmez. Dönemin Batı toplumlarındaki derebeyi, burjuvazi ve köle durumuna düşmüş olan köylü Osmanlı devletinde görülmemektedir. Eserde özellikle Türk kültür ve medeniyeti ile batı karşılaştırılmıştır. Feodalitenin ve din sömürücülüğünün batıyı karanlığa hapsettiği, Türklerdeki aile birliği, devlet millet arasındaki uyum, milli ve manevi değerlere bağlılık, adalet ve devlet kurma gücü anlatılmaktadır. Kısaca Devlet Ana’da Osmanlının hangi temeller üzerinde kurulup yükseldiğini, 13. Yüzyılın sosyal, kültürel ve siyasi çerçevesi içinde anlatılmaktadır. Bence mutlaka okunması gereken bir eser.İyi okumalar.
Devlet Ana
Devlet AnaKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20136,9bin okunma
Reklam
Bir de Anadolu var. Yerleştiğimiz, özümsediğimiz topraklar. Bu topraklar kültür birikimlerinin toprağıdır. Bu topraklar, Urartuların, Greklerin, İyonyalıların, Asurluların, Frigyalıların, yani büyük uygarlıkların toprağıdır. Bu topraklar bir kültür birikiminin toprağıdır. Biz Orta Asyadan getirdiklerimizle, yolda aldıklarımızla büyük, on bin yıllık zengin bir kültür toprağının üstüne oturduk. Bu kültür toprağındaki birikimleri özümsedik. Kültürümüzü bu topraktakilerle besledik, zenginleştirdik. Bir de kervan yolları geçiyordu Anadoludan. Bir kavimler, uluslar köprüsüydü Anadolu. Bir de Akdenizle çevrilmişti iki yanımız, Karadeniz de kuzeyimizdeydi. İnanılmaz bir dünya, uygarlıklar ilişkisi. İnanılmaz bir zenginlik. İşte bu ilişkiler, bu zenginlikler, sağlam bir kültürün, yeni bir yaratımın temeli oldular. Ortaya bir kültür zenginliği çıktı. Ortaya bir Dede Korkut çıktı. Bir Yunus, bir Karacaoğlan, bir Köroğlu, bir Ahilik, bir Bedrettin, bir Karahisari, bir Mimar Sinan, bir Dadaloğlu çıktı. Büyük bir kültür doğdu. Bu kültürü derinlemesine araştırmak gerek. Ondan sonradır ki, bu kültürün zenginliği karşısında şaşkına döneceğiz. İstanbulda, Batının öykünmecisi şairler, sıradan yapıtlar döktürürlerken, büyük özgürlük şairi Dadaloğlu, başkaldırılarını şöyle dile getiriyordu: “Hakkımızda devlet etmiş fermanı / Ferman padişahın dağlar bizimdir.”
Sevgili Alparslan anlatmıştı. Kayseri'de, Esnaf Hacı Seyit Mehmet Aksebzeci varmış. Dürüstlüğüyle tanınan bir esnafmış. Ahilik teşkilatının da iyi bir örneği. Ortağıyla Kayseri Kapalı Çarşı'da ticaret yaparken, bir gün, yaz ayı, dikkatini bir şey çekiyor. İkindi namazını Cami Kebir'de kılıp dükkânına gelen ortağına, "Ahmet Ağa, bugüne kadar karıncalar hep dışarıdan içeri bir şeyler taşırlardı, bugün ise içeriden dışarı bir şeyler taşıyorlar. Bunun hikmeti ne ola?" diye sorar. Ortağı Ahmet Ağa düşünür, "Bugün köyden bir sepet yumurta gelmişti, onları eşit sayıda sana ve bana ayırdım; bizim eve gidecek olana birkaç tane irisinden koydum acaba ondan mı?" der. Hacı Mehmet "Demek ki Allah bereketini bizden kesti, ortaklığımıza son verelim" der. Anadolu insanı bu hikâyelerle büyüdü. O yüzden hâlâ dürüsttür, hâlâ insandır, hâlâ ihtiyacı olana yardım eder. Peki, böyle güzel bir ülkede, biz bu üzüntüleri, bu yolsuzlukları niye yaşıyoruz? Daha da kötüsü, niye alıştık dersiniz?
Ahilik çok ulu kattır ve de saygılı basamaktır. Ama onu gördüm ki, bölüklerimize şeytan uğramış, yiğitlerin gönül gözlerini bağlamış. "Bundan böyle, hiçbir yolsuzluk bize erişebilemez," diye kibirlenmişler, çizgiden çıkmışlar, doğruluğu şuraya koyup eğriye sapmışlar. Sohbetler, yârenler bozulmuş, sofralara haram girmiş, nefisler kuduz canavar gibi azgınlaşıp gem almaktan çıkmış. Alplığın yerini yavuzluk, utanmanın yerini yüzsüzlük kapmış. Bilmekliğin uyanık ışığı sönüp bilmezliğin uykulu karanlığı yerin yüzünü sarmış. Ahiler, pir kapılarını boşlayıp beyler kapısına birikmiş... Oysa, bu dünyada, her bir nesneye bozuntu elverir, ahiliğe erişebilemez!"
Ahilik sınavı
Ahiliğin açığı kaçtır? — Dörttür. — Say gelsin! — Eli, yüzü, gönlü, sofrası... — Kapalısı kaçtır? — Üçtür. — Say gelsin! — Gözü, beli, dili... — Gözü kapalılıktan murat nedir? — Kimsenin suçunu, ayıbını görmemektir.
Reklam
Fakat, yüzyıllar boyu, birçok cemaat dışı (hétérodoxe) öğe, ilk Bektaşîlerin inanç ve âdetlerine eklendi; ilk öğeler de. şüphesiz, Ahflerin merasim ve âdetleri oldu. Ahilik ve Fütüvvet meslek loncaları, İslâm dünyasında çok yaygındı. Tüıkçede XIII. ve XIV. yüzyıla kadar çıkan Ahi belgeleri ve Fütüvvetnâme’ler vardır. XIV. yüzyılda. Faslı gezgin İbn Battuta, Anadolu’da bulunan Ahi loncaları anlatırken onların, çok yaygın olduğunu söylüyor. Ülkelerde yolculuğu sırasında da, çoğu kez, Ahilerin konukseverliklerinden yararlanmıştır. Bu belgelerden, Ahi loncalarla dervişlerin tarikati arasındaki bağın çok sıkı olduğu anlaşılmaktadır. Ahilerde, Şii etki hakimdi. Pirleri, Selmân-ı Fârsi idi. Selçuklu yönetimi yıkılınca, XIV. yüzyılın başında. Ahiler, Ankara’da güçlendiler ve kısa süreli bir Ahi devleti kurmayı başardılar. Yönetimleri sona erip istemez duruma geldiklerinde de, aralarında sıkı ilişkiler bulunan Bektaşilerin yanına sığınmaya çalıştılar. Bektaşilerin Selmân-ı Fârisi’ye saygılan Ahilerden gelmektedir: Selmân-ı Fârisi meslek loncalarının piri idi. Sülük merasimlerinde bele kuşak kuşama âdeti, bir dolu içme ve başka bazı âdetler, Bektaşflere, Ahilerden geçmiştir. Ahilerin katılımı ile, o zamana kadar az çok fark edilen Şii etki, daha belirginleşmiştir.
656 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Yazarın, özellikle anlatımda Dede Korkut masallarının dilini kullanmasını çok beğendim. Selçuklu'nun yozlaşması, Bizans'ın Latin zulmü altında çaresizliği, Devletimizin temellerinin ne kadar sağlam olduğu, Ahilik ilkeleriyle bir beylikten Devlet'e dönüşüm, karakterlerle sembolize edilen değerler ve Batı ve Doğu kültürü arasındaki farklar çok güzel işlenmiş. Bana göre Türk romancılığının seçkin eserlerinden biri ve bir başyapıt.
Devlet Ana
Devlet AnaKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20136,9bin okunma
Ankara (Hacı Bayram)
Hacı Bayram sade Hak'la Hak olan bir veli değildir. Türk cemiyetinin bünyesinde gerçekten yapıcı bir rol de oynar. Kurduğu Bayramiye tarikatı esnaf ve çiftçinin tarikatidir. Böylece Anadolu da Horasanlı Baba Ilyas'la başlayan geniş köylü hareketiyle ahilik teşkilatı onun etrafında birleşir. Daha sağlığında harekat o kadar genişler ki II. Murad yani basında gelişen bu manevi saltanattan ürkerek Şeyhi Ankaradan Edirneye getirtir ve ancak niyetlerinden iyiden iyiye emin olduktan sonra onu geriye göndermeye razı olur. Hakikatte bu telaşa hiç lüzum yoktu. Hacı Bayram imparatorluğun iç nizamini yapıyordu.
656 syf.
8/10 puan verdi
·
18 günde okudu
Devlet Ana - Kemal Tahir Roman türü: tarihi roman Basım yılı: 1969 (2. baskı) Sayfa: 625 Roman Osmanlı Devleti'nin kurulması ve kurulmasında etkili olan olaylar üzerine kurgulanmış. Yazar 1290'ların Anadolu coğrafyasını etkili bir şekilde betimlemiş ve bu coğrafyada bulunan Söğütlüler (Osmanlılar) - Moğollar - Bizans tekfurları arasındaki siyasi çekişme, komplolar cinayetler ve casusluklar ele alınmıştır. Bunların yanı sıra Türklerin kültürü (Şeyh Edebali - Yunus Emre - Ahilik - atasözleri), zekası, hoşgörüsü ve savaşçılığı Söğütlüler üzerinden çarpıcı bir şekilde sezdirilmeye çalışılmış ve başarıyla yansıtılmış. Dili ise ağır okuması sabır isteyen bi romandı Dipnot: O zamanın Anadolu'sunda kıtlık hakimmiş ve çoğu gece sofrada sadece ekmek olurmuş bu nedenle yemeğe "ekmek" denilmeye başlanmış. Günümüzde bile bazen yemek yerini "ekmek" teriminin kullanılması buradan gelmiş olsa gerek. Dipnot 2: Ertuğrul Bey ölmeden önce oğlu Osman Bey'e Konya'yı almasını vasiyet etmesine rağmen Osman Bey oraların kıtlığını bataklığını verimsizliğini bildiği için Rumeli'ye doğru ilerlemiş. Bu onun ne kadar ileri görüşlü olduğunun mantıkla hareket ettiğinin ve devlet kuracak zekada olduğunun da kanıtı sayılabilir. Puan: 8/10
Devlet Ana
Devlet AnaKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20136,9bin okunma
656 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 günde okudu
Tarihimizin nasıl başlayıp ,gelişip imparatorluğa dönüşmesinin o zaman ki beylik düzeni ve entrikalar bana bu günkü dünya ülkelerinin davranışını hatırlattı. Akıcı bir dil ayrıntılı olay aktarımı çok güzeldi. Bir Bacıbey var ki her eve lazım. Kitabın adının Devlet Ana olmasını hep merak ederdim. Kitabı okuyunca bunu anlıyorsunuz. Ana tamamen kucaklayan ayrım yapmayan geliştiren olduğu için devlete ana sıfatı verilmiş. Ahilik geleneği çok güzel işlenmiş. Akçakoca :her lidere böyle bir danışman gerekir diye düşünüyorum . Kitap anlatılmaz okunur deyip işin içinden çıkıyorum.
Devlet Ana
Devlet AnaKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20136,9bin okunma
538 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.