Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Gidişat hayra alamet değil ve bunun nedeni en azından bana göre, sol ile sağ arasındaki çatışma değil. Daha tehlikelisi, solun kendi içinde yetmiş iki parçaya ayrılmış olması."
Sayfa 97 - Destek YayınlarıKitabı okuyor
Bir zâtın vücudunu bildiren en zahir alâmet, konuşmasıdır. Ayet-ül Kübra - 107
Reklam
لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبّ۪ى âyetinin sırrıyla: Kelâm-ı İlahî, nihayetsizdir. Bir zâtın vücudunu bildiren en zahir alâmet, konuşmasıdır. Ayet-ül Kübra - 107
Tüketim Aracı olarak "Aşk/ınlık -68
Bütün bunları yazmamın nedenin sadece Sevgililer Günü gibi bir garabeti icat eden tüketim toplumuna yönelik olduğu sanılmasın. Yeni Şafak''ta Fatma K. Barbarosoğlu''nun gündeme getirdiği gibi Müslümanların bu çürüme karşısında sergilediği tutum çok daha önemli. Kapitalist ilişki biçiminin tüketemediği, kuşatamadığı modernitenin kutsal dışı toplum ve insan projesine karşı direnen tek ada halinde kalan İslam toplumlarının bu yolla teslim alınması küresel sistem karşısında alternatifin yitirilmesi demektir. İnsanın aşkın olanla, kutsalla olan sahih irtibatının kesilmesi, çürümüşlüğe terki demektir. Bunu en fazla idrak etmesi gerekenler yeryüzünde profan değerlere, üretim alışkanlıklarına eklemlenmemiş ve eklenemeyen İslam ümmeti değil midir? Küresel kapitalizme eklemlenmek sadece tüketim alışkanlığının artması, ekonomik bir aktiviteden mi ibarettir? Yüce bilinen tüm değerleri tüketirken geliştirdiği ekonomik ilişkiye uygun değer üretmesinde değil midir kapitalizmin tüm alamet-i farikası? Hristiyanlık tam bu noktada oyuna gelerek homoeconomicus tipi karşısında alternatif olmaktan çıkmadı mı? İlahiyatsız dindarlığa dönüşen muhafazakarlık, Amerika''da Avrupa''da bu yüzden kapitalizmin bekçisi haline gelmekle kalmadı kendi değerlerini profanlaştırdı. Benzer tehlike seküler hayat tarzına alıştırılmaya, hayatın anlamının sekülerleştirilmeye çalışıldığı bir evrede bu coğrafya için de geçerli.
Hayat, Zihniyetler, Aidiyet ve Mahremiyete Dair Yazılar Ertelenmiş Yüzleşmeler Akif EmreKitabı okuyor
Genellikle büyük İslâmî şahsiyetler hayattayken yeri ve değeri bilinmez. Ancak onların değeri bu insanlar cennete çekip gittikten sonra bilinir. Abdullah Azzam'ın varlığını ve değerini her ne kadar o hayattayken bilsek bile asıl değeri şehadetinden sonra açığa çıkacaktır. Bunu şöyle bir misalle açıklayalım. Mesela; tarihteki seçkin şahsiyetler yazın doğan güneşe benzer. İnsan yazın sıcaklığından onun değerini bazen bilemez ve güneşin ısısından bıkar. Kış veya soğuklar geldiği zaman ya da güneş battığı zaman insan onun değerini anlar ve ona ihtiyaç duyar. Önder ve kumandan durumundaki İslâmî şahsiyetlerin değeri de genellikle ölümlerinden sonra ortaya çıkar ve o zaman bu boşluğu doldurmak İslâm ümmeti için çok zor olur. Biz, şehadeti, İslâm âlemi için zafer alametlerinden bir alamet ve şanlı asırlara dönüş alametlerinden bir alamet olarak görüyoruz. Tarihte şehitlerin varlığı ne zaman azalmışsa, İslâm ümmeti o zaman çökmeye yüz tutmuş, ne zaman ki kurbanlar takdim edilmiş ve şehitler kafilesi harekete geçirilmişse o zaman hayata ve şerefe dönüşün başlangıcı olmuştur. Bizler içimizdeki şehitlerin varlığını, başarıya ve zafere ulaşmanın bir alameti olarak görüyoruz. Abdullah Azzam'ın şehadeti gibi şehitlikler bizlere zaferin yakın olduğunu müjdeliyor. Bizler, Müslüman ve mücahid olarak hayata şehitlikle son vermeyi Cenab-ı Allah'tan temenni ediyoruz."
Hiç mümkün müdür ki; hadsiz alâmet-i farika ile bütün insanlara bakan şu insan yüzündeki sikke-i vahdete ve bütün mevcudatı omuz omuza, el ele, baş başa veren kâinat üstündeki hâtem-i vahdaniyete, Vâhid-i Ehad'den başka bir şey'in müdahalesi bulunsun? Mektubat - 232
Reklam
Ey yolcu! Hastalık, sıkıntı, musibet olur günahlara kefaret yahut olur terakkiye alamet. Yeter ki sen güzelce sabret!
Necip Fazıl Kısakürek
Sabrın sonu selâmet, Sabır hayra alâmet. Belâ sana kahretsin; Sen belâya selâm et! Felâh mı, onda felâh, Silâh mı, onda silâh. Sen de kim oluyorsun? Asıl sabreden Allah. Sabır, incecik sırat; Murat içinde murat. Sabır Hakka tevekkül. Sabır hakka itimat. Sabırla pişer koruk, Yerle bir olur doruk. Sabır, sabır ve sabır, İşte Kur'anda buyruk! Bir sır ki âşikâre, Avcı yenik şikâre. Yalnız, yalnız sabırda Çaresizliğe çare...
Hayatın içinde hayatı kaçırmak, at gözlüklerini takıp hikmetleri ıskalamak, Allah'ın varlığına, birliğine alamet olan şu âlemi anahtar deliğinden seyretmek, büyük fotoğraftan mahrum kalmak, kalbi mühürlü,kulağı kurşunlu, gözü perdeli, dili lal olmak ve gözünü ecel geldiğinde açmak.
Biri de “kindar nesil” diyordu da hayra alamet olmadı o pek,
Soyumuza, devletimize, yurdumuza, mukaddesatımıza, şerefimize fenalık etmiş olan her millette, her dine, her rejime, fikre, topluma, kişiye düşmanız. “Kinimiz dinimizdir!”
Türkçülüğün Önemli MeseleleriKitabı okudu
Reklam
Veriliş gayeleri doğru anlaşılmazsa nimetler insana dibe doğru çeker. Karşılaştığı her yeni nimet insanın şükrünü değil, önce kibrine depreştirir, ardından onu nankörlüğe sevk eder. Üzerindeki nimetlerin artışı da hayra alamet değil, “ hayırsız başarı” anlamındaki “ istidraç” olarak etiketlenir. Böyle bir süreç, kalbi güçlendiriceği yerde, nefsi kuvvetlendirir ve insanı azgınlaştırır.
Sayfa 40
Sabır Şiiri
Sabrın sonu selâmet, Sabır hayra alâmet. Belâ sana kahretsin; Sen belâya selâm et! (...) Sabır | Necip Fazıl Kısakürek (1982)
Sayfa 73 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Sanki ne diye yola çıktık? Çocukluk! Hayra alâmet değil hiçbir yolculuk. Farkında mısın nereye gidiyoruz; Ne söyler arkamızdan sallanan mendil? Yalnız aşkta, kumarda, hayalde değil, Her adımda birşeyler kaybediyoruz.
Biliyor musun ömrün ipucu, püf noktası, iz ve alamet aramakla geçecek, kısacası mucize beklentisiyle. Bir gün adam olurum umuduyla geçecek ömrün. Mantık merakın da beklentilerine bir eklenti olarak kırık hayaller arşivinde alacak yerini. “Yağız atlı süvari koştur atını koştur.” Sonunda bu yolun kıvrımları nereye çıkar? Dağın ardında dağ, dağın ardında dağ, dağın ardında ne var? Tırmalaya tırmalaya açtığın iz neyin izi? İz sürerek neyi umuyordun, neydi bekleyedurdugun, kimden idi neyeydi umudun, 'ne zaman ne zaman deyip durmayı ne zaman bırakacaksın? Nedir şu iptilan, nedir şu pas encore“(henüz değil) duygun?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.