Dinle beni ablacığım, öğrendiğim kadarıyla bütün alışverişler arasında evlilik iki tarafın da diğerinden en fazla şey beklediği ve en az dürüst davrandığı alışverişmiş.
“Aşk akut bir hastalıktır. Ani başlar ve çok gürültülü seyreder. Tansiyon yükselir, kalp hızlanır, nefes alışverişler sıklaşır, yanaklar pembeleşir, vücut ısınır. Böyle akut bir duruma insanoğlu bir ömür nasıl dayansın? Böyle bir heyecan yıllar boyu sürecek olsa, kalbimiz ne çok zarar görürdü bu durumdan. Yani uzun lafın kısası zamanla bu duruma beden ve ruh uyum sağlar ve âşık olunan kişi karşısında duyulan heyecanlar yavaş yavaş kaybolur. Ve aşk kronikleşir... Kronikleşince de aşk olmaktan çıkar sevgiye, güvene, huzura ve alışkanlığa dönüşür.”
Bir bebek istenmediği, sevilmediği, değer verilmediği, güvenebileceği bir sahibinin olmadığı bir dünyaya gözlerini açarsa, sonradan bu dünyaya güvenmesi, huzurla, keyifle, mutlu mesut yaşaması zordur. O zavallı çocuğun bu işte hiç suçu yoksa da hayat daha ilk günden ona açılan güzel yolların önünü keser. O çocuklar da sonradan ortaya çıkan duygusal açlıklarını bazen gerekli gereksiz alışverişler yaparak, bazen durmadan yemek yiyerek, bazen de madde kullanarak doyurmaya çalışırlar.
“Aşk akut bir hastalıktır. Ani başlar ve çok gürültülü seyreder. Tansiyon yükselir, kalp hızlanır, nefes alışverişler sıklaşır, yanaklar pembeleşir, vücut ısınır. Böyle akut bir duruma insanoğlu bir ömür nasıl dayansın? Böyle bir heyecan yıllar boyu sürecek olsa, kalbimiz ne çok zarar görürdü bu durumdan. Yani uzun lafın kısası zamanla bu duruma beden ve ruh uyum sağlar ve âşık olunan kişi karşısında duyulan heyecanlar yavaş yavaş kaybolur. Ve aşk kronikleşir... Kronikleşince de aşk olmaktan çıkar sevgiye, güvene, huzura ve alışkanlığa dönüşür.”
İster içinden bakılsın ister dışından,
bütün pencereler
birer yalnızlıktır ev denen yalnızlığın yüzünde.
Çatılara üşüşen antenlere bakmayın, yalnızlıktır;
camları titreten şu müzik,
şu perdeler
ve omzunuza çarpıp geçen şu bıyık,
şu bira kasaları sonra,
şu mikrofondaki ses,
şu gülüş,
şu öpüşme
ve bütün alışverişler
yalnızlıktır.
İçindeki bir karşıt güç sürekli denge sağlamaya uğraşır: Ne kadar çok borçlanırsa, o kadar çok gereksiz, pahalı alışverişler yapıp lüks içinde yaşıyormuş yanılsaması yaratmaya çalışır. Yaşam koşulları ağırlaşıp üzerindeki baskı attıkça, tıpkı barometrede civanın yükselmesi gibi yaşamdan aldığı keyif de o denli artar. Yaşamı ne kadar monotonlaşırsa, yaşamdan zevk alma isteği o denli artar. Böyle bir karşı kutup olmasa, yaşamı tımarhaneye dönerdi. Yalnızca bu karşı kutup sayesinde Balzac’ın yaşamı mükemmellik kazanır: sadece patlamalar ve püskürmeler sayesinde sönüp gitmeden kalabilen volkanik bir gücün sonsuza kadar fışkırması.
"Aşk akut bir hastalıktır. Ani başlar ve çok gürültülü seyreder. Tansiyon yükselir , kalp hızlanır, nefes alışverişler sıklaşır, yanaklar pembeleşir, vücut ısınır."
"Dolarla sömürüyorlar! Dünyada 75 trilyon dolarlık alışveriş yapılıyor, yarısı siyonizme gidiyor. Bu alışverişler vasıtası ile bütün insanları sömürüyorlar.
Hacca gidiyorsun, uçağın IATA üyesi olmazsa uçamaz, Rockefeller'e bilet parasının %9 'unu vereceksin. Suudi Arabistan' a para göndereceğim dersen %1'ini vereceksin. Pakistanlı kardeşimden mal alacağım dersen %5'ini vereceksin. Bu nasıl dünya yahu? Ben bu örtüyü kaldırdığım zaman altına birde bakıyorsun ki nerede para varsa siyonizm oraya havuzunu kurmuş, pompasını yerleştirmiş, hortumunu koymuş, emip duruyor. Sen uyuyup dururken siyonizm bu parayla dünyayı avucunun içine alıyor."