Ne biçim dünyaya doğmuştum ben? "Güzel" diyordum, güzel dediğime dönüp bakmıyorlardı bile. "İyi" diyordum, omuz silkiyorlardı. Birisinin dobra dobra dosdoğruyu söylediğini duyuyor, heyecanlanıp, "Doğru!" diye bağırıyordum. "Aman sus!" diyorlardı. Hele "Deniz!" deyince, bütün kaşlar çatılıyor, "Sakın ha!" diyorlardı. Peki, güzele bakma, iyiye aldırma, doğruya kulak asma, denizi anma; peki öyleyse ben ne edip ne söyleyecektim?
Aman Allah’ım, siz erkekler çocuk gibisiniz.
Küçük bir arzunuzu yerine getirdiğimiz gibi ağzıniz kulaklarınıza varıyor, küçük isteklerinizi, yerine getirince de sanıyorsunuz ki sizin yolunuzda ölüyoruz. O yüzden hemen tuzağa düşüyorsunuz.’
Sözgelimi kanser. Tam bana göre bir hastalık. Hem yaşıma uygun, hem de aşırı yorulanlar, yalnızlık çekenler, bunalanlar, bu menhus hastalığa çok daha çabuk... Aman neyse.
TUĞBAYIN KARISI - İnadetme İvanuşka. Niçin evlenmek istemiyorsun?
OĞUL - Aman anne!.. Babamla sizi gördükten sonra, insan evlenmeye karşı bir aversion* (tiksinti) duyuyor.
"o yanlış evlenip çabuk ayrılan kızlar
her gece uykusuzluk her sabah zorluk
mutluluk size uzak ne desem yalan kızlar
iş güç dağdağası büyütülecek çocuk
yaşamaya vakit yok
ah kızlar
aman kızlar
her yerde yadırganır çevresi ona soğuk
yalnızlıktan her dakika kırılan kızlar
bir çoğu umutsuz birazı aksi birazı uçuk
her sözü her bakışı tartışılan kızlar
erkeklere sürek avı kadınlara korkuluk
ah kızlar aman kızlar !
ulan kızlar !
ulan kızlar ! "