Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1808 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitap, tam metin olarak 4 cilt ve 2.200 sayfadan oluşmaktadır. Anlaşılır ve akıcı bir dili vardır. Kuşkusuz çevirmenin becerisi de bunu etkileyebilmektedir. Lev Tolstoy, bu kitabı; 1863-1968 yılları arasında 5 yıllık bir sürede yazmıştır. Kitabın konusu: Napolyon Bonapart ile Çar Aleksander döneminde 1800 yılların başında yaklaşık 20 yıllık bir zaman dilimine yayılan Rusya-Fransa arasındaki şavaş ve barış dönemlerini incelemektedir. Kendisi de bir dönem orduda görev yapan Tolstoy, savaş koşullarını, karargah ruh halini çok etkileyici ve inandırıcı bir şekilde anlatabilmiştir. Bunun dışında; Rusya'da farklı kesimlerden insanların hayatını ve geleneklerini ortaya koymaktadır. Romanın bu yönünden çok faydalandığımı belirtmeliyim. Bir toplumu tanımak için ya o toplumda uzun süre yaşayacaksınız, ya da bu ve benzeri anlatımlardan yararlanacaksınız. Tolstoy, Savaş gibi çok önemli toplumsal olayların bir gelişmeler zincirine bağlı olarak ortaya çıktığını, savaş devam ederken sonucu belirleyenin; savaşı yönetenlerin irade ve yeteneklerinin çok dışında açıklanması güç olan etmenlerin olduğunu ileri sürmektedir. Burada Tolstoy'da kaderci bir inanış göze çarpmaktadır. Tolstoy, Tarihçilerin yanlı anlatımlarına çok kızmakta, bu nedenle sık sık tarihçilerle kendisi arasındaki bakış açısı farklılıklarını net bir şekilde vurgulamaktadır. Tolstoy, kitabın 4. cildinin son 40-50 sayfası bu konudaki felsefi açıklamalarına ayırmıştır. Bu kitapla ilgili yazıldığı dönemden itibaren çok sayıda övgü içeren değerlendirmeler yapılmıştır. Bu övgüyü kesinlikle hakketmektedir.. Bu nedenle mutlaka okunmasını öneririm.
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201921,2bin okunma
Reklam
Tolstoy
Savaş ve Barış nihayet İş Kültür'de... Bir de yüzde40 indirim olsa koşarak alınır :) iskultur.com.tr/savas-baris-2-c...
1808 syf.
5/10 puan verdi
Woody Allen demiş ki: "Hızlı okuma kursuna gittikten sonra Savaş Ve Barış' ı iki saatte okudum. Kitap Rusya hakkındaydı." Neden bu kadar önemli olduğunu anlamadığım kitaplardan. Tolstoy' u çok severim ama bu kitabı değil. Dört cilt, 2.000 sayfa. Okumak bildiğim tüm savaşlardan uzun sürdü. Ben de ne mi kaldı? Onu bile hatırlamıyorum. Sanırım canı sıkıldıkça bu kitabın başına oturmuş. Neyse, bütün dünya için bu kadar değerliyse sorun bendedir.
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201921,2bin okunma
912 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Ahmet Cevdet Paşa'nın yazdığı kitabı yayınlarken Ahmet Cevdet Paşa'nın kim olduğu bilgisini de -derin bir şekilde- veren bu kaynak kitabının başlangıcıyda oldukça güzeldi. Ahmet Cevdet kendi deyimiyle 27 Mart 1823'te dünyaya gelmiş, ismi Ahmet olup Cevdet mahlasını İstanbul'da eğitim görürken Şair Süleyman Fehim Efendi'den almıştır. Devrin en
Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (2 Cilt)
Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (2 Cilt)Ahmed Cevdet Paşa · İlgi Kültür Yayınları · 201163 okunma
Cilt 2
...bunlar gibi bir sürü şey olmasaydı savaş da olamayacaktı. Demek ki hiçbiri, tek başına olayın nedeni değildir ve olay, gerçekleşmesi gerektiği için gerçekleşmiştir. İnsani duygularını ve akıllarını bir kenara bırakmış milyonlarca insanın Batı'dan Doğu'ya gitmesi ve kendileri gibi insanları öldürmesi gerekiyordu, birkaç yüzyıl önce Doğu'dan Batı'ya giderek kendileri gibi insanları öldüren insan yığınları gibi. Olayın gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi, onların bir sözüne bağlıymış gibi görünen Napolyon ve Aleksandr, yaptıklarını yapmayı, bu sefere kurayla ya da zorunlu olarak katılan bir asker kadar az istiyorlardı. Bunun aksi olamaz, çünkü Napolyon ve Aleksandr'ın (olay onlara bağlıymış gibi görünen kişilerin) arzularının gerçekleşmesi için, bir tanesi bile eksik olsa olayın gerçekleşmeyeceği sayısız koşulun çakışması gerekiyordu. Gerçek gücü elinde tutan milyonlarca insanın, ateş eden, erzak ve silah nakleden askerlerin, tek başlarına ve güçsüz olan bu iki bireyin bu arzularını yerine getirmeye rıza göstermiş ve buna da sayısız karmaşık, farklı nedenlerden dolayı mecbur olması gerekiyordu. Tarihteki akla sığmayan (yani akılcılıkla anlamadığımız) olguları açıklarken kadercilik kaçınılmazdır. Tarihteki bu olguları ne kadar çok akılla açıklamaya çalışırsak bizim için o kadar akıldışı ve anlaşılmaz bir hal alır.
Sayfa 6 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Cilt 2
Piyer bir an evvel ilerlemeye çalışıyordu ve Moskova'dan uzaklaştıkça, bu birlik denizinin derinlerine indikçe endişenin heyecanına daha fazla kapılıyor; daha önce hissetmediği, yeni, keyifli bir duygu hissediyordu. Slobodski Sarayı'nda, hükümdarın geldiği zaman hissettiğine benzeyen, bir şeyler yapma, bir fedakarlıkta bulunma duygusuydu bu. İnsanın mutlu olmasını sağlayan her şeyin, rahat hayatın, zenginliğin, hatta hayatın kendisinin başka bir şeyle kıyaslandığında büyük bir zevkle atılıverecek bir saçmalık olduğunun bilincine varmanın keyfini yaşıyordu. Piyer bu şeyin ne olduğu sorusunu cevaplayamıyor ve her şeyi feda etmenin kim ve ne için özel bir çekiciliği olduğunu anlamaya çalışmıyordu. Ne için fedakarlıkta bulunmak istediğiyle ilgilenmiyordu; fedakarlıkta bulunmak ona yeni bir keyif veriyordu.
Sayfa 220 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Cilt 2
Piyer, Tatarinova'ya doğru giderken, "Süvariler çarpışmaya gidiyor ve yaralılarla karşılaşıyorlar, kendilerini bekleyen şeyi bir an bile düşünmüyorlar, yaralıların yanlarından geçerken onlara göz kırpıyorlar. İçlerinden yirmi bini ölmeye mahkum ama benim şapkama gülüyorlar! Çok garip!" diye düşünüyordu.
Sayfa 229 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Cilt 2
Prens Andrey, "Esir almamak," diye devam etti, "yanlız bu bile tüm savaşı değiştirir, acımasızlığını azaltırdı. Ama biz savaşta oyun oynadık, kötü olan bu, asil ruhlu davranmaya falan çalışıyoruz. Bu asalet ve duyarlılık, öldürülen bir danayı gördüğünde fenalaşan bir hanımefendinin asil ruhluluğuna ve duyarlılığına benziyor; kadın o kadar iyi yüreklidir ki kan görmeye dayanamaz ama dana önüne sosla servis edildiğinde afiyetle yer. Bize savaş kurallarından, şövalyelikten, müzakerecilerden, talihsizlere acımaktan ve bu tür şeylerden bahsediyorlar. Bunların hepsi saçmalık. Ben 1805 yılında, şövalyeliği de müzakerecileri de gördüm: onlar bizi kandırdı, biz onları kandırdık. Kendilerinden olmayanların evlerini soyarlar, sahta para basarlar ve hepsinden kötüsü benim çocuklarımı, babamı öldürürler, sonra da savaş kurallarından, asil ruhluluktan bahsederler. Esir almamak, öldürmek ve ölüme gitmek! Bu noktaya, aynı benim gibi acı çekerek gelen bir insan..." Moskova'yı da Smolensk'i aldıkları gibi almamalarının umrunda olmadığını düşünen Prens Andrey, boğazında ani bir ağrı hissetmiş gibi konuşmayı bıraktı. Birkaç kere sessizce gitti geldi ama gözleri ateş gibi parlıyordu ve yeniden konuşmaya başladığında dudakları titriyordu: "Savaşta asil ruhluluk olmasaydı, bugünkü gibi kesin ölüme değeceği zaman savaşa giderdik. O zaman Pavel İvanıç, Mihail İvanıç'a hakaret etti diye savaş çıkmazdı. Bugünkü gibi bir savaş çıktığında, işte o savaş olurdu.
Sayfa 251 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.