Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Merve Arıcı

Merve Arıcı
@arcmervee
bir hayat, mahcup ve duru.
Atatürk Üniversitesi
Bursa
28 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Reklam
“Çiçek açsın mı gönlünüz? O zaman tebessüm ediniz zarifçe, tüm anlamsız boş hüzünlerinize..”
"Az konuşmuşlar, çok bakışmışlar; ama ikisinin de gönlü birbirini sevmiş..."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Hayat sanki sadece gözlerimin eriştiği yerlerden, içinde yaşadığım zamandan ibaretti."
Reklam
Çok okuyordu. Bütün gün kulüpte otururken sakalını karıştırdığı dergilerin ve kitapların içine gömüldüğü zamanlar olurdu. Yüzüne bakıldığında bunları okumaktan ziyade çiğnemeden yuttuğunu görmek mümkündü. Okumak onun için hastalıklı alışkanlıklardan biri kabul edilmelidir; zira geçmiş yılların gazete ve takvimleri bile olsa eline geçen her şeye aynı açgözlülükle saldırırdı.
Zaten iyi kalplilik hep böyledir. İnsan aksi, asık yüzlü olmalı ki, değeri bilinsin.
Kendimi sokak ortasında kalmış bir çocuk gibi bîçare hissetmeye başladım.
Reklam
Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine. Bilemem, belki bu yüzden Ben sana yanlış bir yerden edilmiş Bir büyük yemin gibiydim. Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve Yine de döneyim döneyim istedim. Ah benim sesimle, Söylesem de, inanmazlar Benzemiyor çünkü bir dile. Döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm Döndüğüm bu sema sensin. Dön düğüm. Sen benim kara ömrüme vuran Suyumu harelendiren sevincimdin. Onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin. Titreme daha fazla kalbim. Bağışla kendini artık, onu da Bırak gitsin… Bırak Gitsin. O senin en ezel gününden kaderin Sen onu nasılsa bin kere daha Seveceksin.
Eleme, kedere, hatta sevince bir sınır tayin etmek.. Bunu, yalnız şehirlerde olur bilirdim. Meğer insan, köylerde, dağ başlarında ve mağara kavuklarında da samimi olmak, içinden geldiği gibi, içinden geldiği kadar gülüp ağlamak hürriyetine sahip değilmiş..
Ah, insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar? Beş dakika, on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar tam onun gibi -fakat hiç eksiksiz ve tam- onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak. Hayır! İllâ ki zıddiyetler, öfkeler, yanlış anlaşmalar, kıskançlıklar, inatlar, şüpheler, hâkim olmak arzuları...
Yürürken bir yandan da şarkı söylüyordum, çünkü mutlu olduğum zaman mutlaka kendi kendime bir şeyler mırıldanırım. Bu, sevincini paylaşacak arkadaşı veya iyi bir dostu olmayan insanların alışkanlığıdır belki de.
Benim ne gidecek bir yazlığım, ne de yazlığa gitmek için bir sebebim vardı. Her yük arabasıyla, her araba kiralayan saygıdeğer görünümlü adamla gitmeye hazırdım, fakat beni çağıran kimse yoktu; sanki beni unutmuşlardı; onlar için gerçekten bir yabancıydım.
Reklam
Gökyüzü öylesine yıldızlı ve aydınlıktı ki, ona bakarken, “böyle bir göğün altında bu hırçın ve kaprisli insanlar nasıl yaşar?” diye sormadan edemezdiniz. Bu da çok gençlere özgü bir düşüncedir sevgili okuyucu, Tanrı’dan ruhunuzun hep genç kalmasını dilerim.
Çünkü insan ahmak bir yaratıktır, son derece ahmak! Daha doğrusu ahmak değil de nankördür; eşine rastlanmayacak derecede nankördür.
Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi. / Siddihartha
Geçmiş kötü bile olsa, anısı tatlı bir elem verir insana. Beni üzen çirkin bir olayı bile sonraları çirkinliğinden sıyrılmış, hoş bir biçimde anımsarım.